1936 tarihli "Montrö Boğazlar Sözleşmesi" özü itibariyle 1923 tarihli "Boğazlar Sözleşmesi"nin düzeltilmesidir. Böylece İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki hakimiyet hakkımız iade edilmiş, Boğazlarda asker bulundurma yetkimiz tekrar elde edilmiştir.

Buna rağmen Montrö, Boğazlardan geçişler karşısında elimizi-kolumuzu bağlayarak bizi seyirci kalmaya zorlamaktadır. Bir mülk sahibine "evet; doğru, burası senin; bekçi de bulundur ama kimsenin gelip geçmesine ilişme, geçenlerden bir şey de alma, geçiş esnasında doğabilecek ufak-tefek ziyanları da görmezden gel!" demeye benzemektedir.

Aslında uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. İstanbul Boğazı'ndan geçen Rus savaş gemisindeki askerin omuzundaki füzeyle çevreyi tehdit etmesi Montrö'yü izaha kâfidir.
Geçişlerde tehlikeli olan sadece savaş gemileri değildir. Ticarî tankerler de zarar verebilmektedir. 1979'da Yenikapı yakınlarında bir Romen tankerinde meydana gelen dehşetli yakıt infilakı, İstanbul'u sallamış, pencereler yere inmiş, halk korkuyla yataklarından fırlamıştı. Yalılara bindiren gemi sayısının ise hesabı yok.

Montrö Sözleşmesi, geçecek geminin savaş zamanına göre, barış zamanına göre, ticari gemi veya savaş gemisi olmasına göre düzenlenmiş. Ancak metnin net ve samimi olduğunu söylemek zor. Velev ki net ve art niyetsiz olsun. Değil mi ki takdir ve tercih hakkı, bize değil de geçen gemiye bırakılmış o halde bu durum, hükümranlık ve devlet olma hakkımıza aykırıdır. Bundan dolayı Ankara, ıslah talebini masaya getirmeyi düşünmektedir

Cebeli Tarık Boğazı'yla Panama ve Süveyş gibi kanallardan geçiş gibi emsal uygulamalar dikkate alınarak bir ıslah düzenlemesi yapılabilir Bu ıslah, ticaret gemilerinin barış zamanındaki geçişleri, savaş zamanındaki geçişleri ve harp gemilerinin barış zamanındaki geçişleri ve savaş zamanındaki geçişleri şeklinde tanzim edilecektir. Türkiye ile ihtilaf veya muharebe halinde olan devletlerin gemilerine dair geçişler ayrıca yazılır.

Taraf devletlerin yeniden tesbit edilmesi bir fiili mecburiyettir. Yugoslavya olmadığı için tamamen silinebilir. Japonya ve Avustralya alâkasızdır. Diğer taraftan Ukrayna, Gürcistan gibi Karadeniz'e kıyı yeni devletler sahneye çıkmıştır.

Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imza günü 20 Temmuz 2016'da taraf devletleri toplantıya çağırabilir. Ancak Rusya ve diğer bazı devletler bu toplantıya katılmayabilirler. Keza ABD, Montrö'ye bu defa imza koyar mı? Alâkasız devletler andlaşmadan nasıl çıkartılacak? Bütün gayretine rağmen bir ıslah mutabakatı olmadığı takdirde Türkiye ne yapar?

Bunlar önümüzdeki muhtemel problemlerdir. Islah mutabakatı çok zor görünmekte. O zaman tek çıkış yolu Kanal İstanbul'un devreye girmesidir. Günü geldiğinden Türkiye, Montrö için fesih ihbarnamesi göndererek muhtemelen şöyle diyecektir:

-İşbu fesih ihbarımızla Montrö Sözleşmesi, geçersiz hale gelmiştir. Bundan böyle İstanbul Boğazı kullanılamayacaktır. Kanal İstanbul ve Çanakkale Boğazı'nın kullanılması ise hukuk, deniz hukuku, yapılacak yeni andlaşmalar ve hükümranlık haklarımız çerçevesinden cereyan edecektir.

Elbette, kimse "zaten biz de bunu bekliyorduk!" demiyecektir.

"Büyük dağın büyük karı olur!":

Ya kabuğuna çekilme.

Veya yer yüzünde doğrulma!!!...