İran'ın bazı Suudi Arabistan vatandaşları hakkında idam kararı alması üzerine Suudi Arabistan'ın da misilli bir kararla kalmayıp İranlı bir din adamını asması,

İran'ın bazı Suudi Arabistan vatandaşları hakkında idam kararı alması üzerine Suudi Arabistan'ın da misilli bir kararla kalmayıp İranlı bir din adamını asması, iki devleti ve bu iki devlete yakın devletleri çok gergin bir safhaya taşıdı. Şimdilik şiddetli ağız dalaşı ve diplomatik taarruzdalar. Bir adım sonrasında sıcak savaştan başka bir şey yok. İşte o bir adım sonrası gelmesin diye dünya siyasetinin önemli aktörleri beyanat üstüne beyanat vermekte ve taraf devletlere itidal tavsiye etmekteler. Endişe o ki adı geçen iki devletin muharebeye tutuşması büyük bir yangın çıkması demektir. Bu da hem bölge ve hem de dünya için felaket olur.

İran-Suudi Arabistan çatışmasından endişe duyanların beyanatlarında iki devlet ihtilafını "mezhepler fitnesi", "mezhepler kavgası" diye anlatmalarını garipseyerek dinlemekteyiz.

Bu hatayı bilmeyenler yapabilir. Fakat bizim devlet ve siyaset adamları, nasıl yapar?

İran ve Suudi Arabistan arasındaki ihtilaf bir "mezhepler savaşı" değildir. Olmayanın savaşı mı olur? Batıda mezhep savaşları vardır. Çok da kan dökülmüştür. Fakat İslâm tarihinde mezhep savaşları hiç olmamıştır. Sevgili Peygamberimiz -sallallahü aleyhi ve sellem- "ümmetimin ihtilafı rahmettir" buyurmaktalar. Burada işaret buyurulan, müctehidlerin görüş ayrılıkları yani ictihadlardır. Görüşünde, tezinde yanılana bir, doğru hüküm verene iki sevap vardır. İctihad sahibi müctehid imamlarla yani yüksek fıkıh, İslâm Hukukçusu emsalsiz âlimlerle itikadda Eş'ari ve Maturidi ve amelde Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezhepleri meydana gelmiştir. İslam asırlarında var olan mezhepler bunlardır. İran'ın şiası ve Suudi Arabistan'ın vehhabiliği kendilerine has siyâsî inanç şekillenmeleridir. Bizim inanç varlığımız olan ehli sünnet ve'l cemaat yolunda bunlar mezhep kabul edilmez.

Hakikat bu iken siyasetçilerin, devlet adamlarının sanki İslâmın iki hak mezhebi arasında savaş çıkacakmış gibi fitneden söz etmeleri, mezhepleri savaş sebebi sayıyormuş intibaı uyandırmaları çok yanlıştır. İlâhiyatçı vs. bir kısım inanç bozukluğu içindeki insanlar zaten mezhepleri red ve inkâr ederken bir de bu şekilde konuşmalar yapılması onların kendilerine haklılık payı çıkartmalarına sebebiyet verir. Mezheplerin yaralanması, dini yaşama biçimin kargaşaya sürüklenmesi demek olur.

İslâm ana caddesinden çıkan iki marjinal sistem devletleşmiştir. Bu devletler, dünlerde ağır ihtilaflar içindelerdi. Bugünse savaşın eşiğindeler.

Hadise elbette fitnedir. Ama sebebi asla mezhepler değil, İran ve Suudi Arabistan’ın ideolojik dünya görüşleridir. Nasıl ki "İslâmî terör" sözü tepeden tırnağa yanlışsa, "mezhepler fitnesi", "mezhepler savaşı" sözü de tepeden tırnağa yanlıştır.