Elma’nın kurdu içinde, Aslanın düşmanı döşünde. Tarihte kurulmuş 16 büyük Türk devletini yıkan unsurun daha çok Türklerin iç iktidar mücadelesinden kaynaklandığı malum. Tarihte Türklerin Türklerden çektiğini, Türkler başkasından çekmemiştir. Onun için akrabanın, akrabaya yaptığını akrep, akrebe yapmaz deriz. Şimdi, şu son 30 yılda, Türklerin bu şöhretini, Kürtler eline almış durumda. Hem de ne adına; Özgürlük adına, Kürtlük adına.

Rakamlarla konuşalım. PKK devlet mücadelesinde resmi rakamlarca yaklaşık 35 bin kişi hayatını kaybetti. Bu rakam özgürlük! mücadelesinde Kürtlerin ne kadar Türk öldürdüğünü göstermiyor. Bu sayının sadece 7 bini kamu görevlisi ve kamu görevlilerinin içinde de Kürtlerin oranı epey yüksek. Bu süreçte 22 bin PKK’lı öldürülmüş, PKK’nın öldürdüğü bölge insanı (Kürt) 5 bin civarında. PKK kendi iç infazlarının sayısı bilinmemekle beraber, rakamın 15 binlere kadar ulaşmış olabileceği bilgi mevcut. En iyi ihtimalle birkaç bin kişi. Zaten sol ideolojilerin şiddet ve infaz kültürü bilinen bir şey. Ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler Aytekin Yılmaz’ın Yoldaşını Öldürmek kitabına bakabilirler. Tarihsel süreçte PKK kuruluşundan itibaren, önce diğer Kürtçü sol örgütleri yok ederek güç kazandı. Sonra karşısında duran kim varsa Kürt, Türk ayırmadan yok etti. Muhalifleri, devrimcileri, İslamcı Kürtleri, korucuları, aşiret mensuplarını...

90’ların şartlarında ortaya çıkan bir başka ölüm makinası Hizbullah’ta epey Kürt öldürdü. Faili meçhul cinayetlerin ciddi bir yekûnu onlara ait. Sadece PKK’lıları değil en başta İslami cemaat mensupları olmak üzere, onlar da tıpkı PKK gibi, güç olabilmek için karşında gördükleri herkesi öldürmeyi tercih ettiler. Kürtlük adına olmasa da davaları adına öldürdüler, öldürüldüler.

Şimdi de, belli bir sorgulama süreci sonrası, silahtan uzak kalmaya çalışan HÜDA-PAR sistematik olarak, özgürlükçü! Kürtler tarafından, Kürt özgürlüğü adına öldürülüyor, şiddet sarmalına dolandırılmaya çalışılıyor. Kobani olaylarında yaşanılan vahşet ve gözü dönmüşlüğün izleri silinmeden, yaraları kabuk bağlamadan, seçim sürecinde katledilmeye devam ediliyorlar. HÜDA-PAR’lılar haklı olarak feveran ediyor. Devlet bizim can emniyetimizi sağlasın. Sağlanamazsa maalesef yeni bir Kürt savaşı potansiyel olarak kapıda bekliyor.

Kandan, ölümden yana olmaması gereken herkesin bu tehlikeli süreçlere dur demesi gerekmez mi? HDP’ye baraj aşırtmak adına, HDP şiddetini görmezden gelme, hoş görme, romantik methiyelerle üstünü örtmek te neyin nesi. Hepsini geçtim de, ülkücülükten, radikal İslamcılığa, oradan da Kürtçülüğe evrilen, çevrelerin pespayeliğini anlatacak bir kelime bulamıyorum. Şimdi bu çevreler HDP de siyaset yapıyor. Bunların vekil adaylarından başı örtülü bir hanım, HÜDA-PAR için, “geçmişi karanlık, terörist bunlar” şeklinde bir laf etmiş” ya! akıllara ziyan. Tencere dibin kara, senin ki benden kara durumu. Sanırsınız siyaset yaptıkları kurum, çiçek çocuklar kulübü!

AK Parti de aradığınız vicdan, ahlak, adalet adına, insanlık haysiyeti, onuru adına bir oturup düşünün: nereye bu gidiş. Seküler, İslamcı, Milliyetçi, Marksist, Sosyalist Kürt hareketi nefret yerine, aklı merkeze almadıkça Kürt’ün kendinden başka düşman aramasına gerek yok. Ama Ak Parti nefreti tüm bu gerçekleri görmeye engel oluyor. Belli ki Ak Parti nefreti, Ak Parti yandaşlığından daha tehlikeli, tedavisi zor bir hastalık haline dönüşmüş. Öyle olmasaydı bu güne kadar Kürt kanı akmasını önleyebilmiş tek partiye bu kadar vefasız, bu kadar insafsız, bu kadar haksız tavır almazdınız. Ne diyelim: Allah şifa versin.