Haziran 2015’ten buyana Türkiye’nin gündemini bakacak olursak Şehitlerimiz, PKK, hendekler ve patlamalar oluşturduğu bir gerçektir.

Haziran 2015’ten buyana Türkiye’nin gündemini bakacak olursak Şehitlerimiz, PKK, hendekler ve patlamalar oluşturduğu bir gerçektir. Ancak bir gerçek daha var ki gündemimizin önemli bir kısmını da maalesef içerde bu kadar problem varken dış politika da oluşturmaktadır.

Dış politikaya gelince, Suriye, DAEŞ, mülteci sorunu Avrupa birliği ile mülteci pazarlığı, Rusya ilişkileri. Herhalde dış politikanın vatandaşları tarafından bu kadar çok konuşulduğu başka bir ülke yoktur. Nerdeyse her vatandaşımız bir dış politika uzmanı oldu. Sokaktaki sade bir Alman’a veya Fransız’a sorsanız Almanya ile Türkiye arasındaki dış politik izlenimlerini hiçbir ilgisi ya da bir bilgisinin olmadığını söyler. Bunda da haklıdır. Çünkü bu ülkelerde dış politika gündemleri iç politikada gündem malzemesi yapılmaz.

Bizde ise maalesef dış politika gündemi konuşmaktan, nerdeyse iç politika konularına zaman kalmamaktadır. Hal böyle iken eskilerin dediği gibi Dimyata pirince giderken çoğu zaman evdeki bulgurdan oluyoruz.

Artık şehit haberlerini o kadar kanıksadık ki bir gün şehit haberi gelmezse acaba ne oluyor diye bakmaya başladık.

Geçen hafta geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin YGS sınavı açıklandı sonuçlar vahim, geleceğimiz ne olacak diye soru soran yok. Milli Eğitim Bakanlığı felsefesinde değil ama uygulamasında her yıl değişikliğe gittiği Milli Eğitimsizlik Sistemi ile ancak çocuklarımıza bu kadar zarar verebilir. İç politikada bunu tartışan yok.

Ülkenin miniklerinin önemli ölçüde okul öncesi eğitim alma problemi var, çok önemli problemlerimizde n birisi olmasına rağmen iç politikada konusu bile müzakere edilmiyor.

2 veya 3 matematik sorusunu doğru çözerek bugün Türkiye’nin çoğu üniversitesinde fen bilimleri veya mühendislik bilimleri bölümlerine çok rahat girebilen yükseköğrenim öğrencilerin bu düşük seviyeyle nasıl mühendislik yapacaklarını iç politika konusu eden yok.

PKK sorunu diye bir problemimiz var, bu problemin çözümü ile ilgili elimizde herhangi bilimsel bir veri yok bir araştırma yok. Çözümü dış politika kaynaklı bekliyoruz.

Vatandaşın adalete güven duygusu önemli ölçüde azalmış. Yani devlete olan güveni azalmış iç politikada önemli ölçüde konuşulması gerekirken değinen bile yok. Şuan 10 yaşındaki evlatlarımızın bu iç politik problemler içinde büyürken 20 yaşına geldiği zaman ki düşünceleri ne olacak bununla ilgili ne bir araştırma yapan var nede merak eden. Bugün biz, dış politika olarak mültecilerin problemlerini onların çocukların problemlerini konuşurken (Bu elbette olması lazım ama gerektiği kadar) iç politika olarak kendi çocuklarımızın durumunu unuttuk.

Küçük esnaf kavramı yavaş yavaş ortadan kalkıyor, bu kadar küçük esnaf can çekişirken onların problemlerini iç politika konusu eden yok.

Ülkenin önemli ölçüde tarım ve hayvancılık problemleri var bunları iç politika konusu eden yok.

Reel sektör bankacılık finans sektörüne yenilmiş durumda bu konuda analiz bile yapanı nerdeyse bulmak zor. Hükümet ise bankacılık sektöründe kriz çıkmazsa kriz çıkmayacağına inanıyor ve önlemleri buna göre alıyor. Oysa bankaların en büyük müşterileri olan reel sektör batarsa, acaba bankalar nerden müşteri bulacak. Bugün reel sektör ve Kobiler maalesef adım adım bu noktaya gidiyor. İç politikada reel sektörün problemleri gündemde yok

Acaba bu problemlerin hangilerini dış politika konuşarak çözebiliriz. Ne kadar da dış politika meraklısı olmuşuz hepimiz. Dış politika ile yatıyoruz dış politikayla kalkıyoruz. Hiç ömründe yurtdışına çıkmayacak bir vatandaşımız bile Avrupa’ya vize kalkacak mı, kalkmayacak mı onu konuşuyor.

Galiba Avrupalılar haklılar. Bir Avrupalı bir Türkü nasıl tanırmış bilir misiniz? Avrupa’da bir kişi konuştuğu zaman kendini değil de hep bir başkasını konuşursa işte bu Türk’tür diye tabir ederlermiş. Demek genlerimizde varmış, hep dış politika konuşmak canım. Bize ne iç politikadan. Biz hep dış politika konuşmaya devam edelim. Haydi hayırlısı.