İKİ dehşetli fil kavgaya tutuşmuşlar. Her biri kimbilir kaç ton. Birbirlerine vurdukça top gürültüsü gibi sesler çıkıyor, zemin sallanıyormuş. Yerlerdeki çalılar eziliyor, taşlar havaya fırlıyor, toz duman göğe yükseliyormuş. Dev ayakların altındaki toprak un ufak oluyormuş. Hortumlarını havaya kaldırıyor, vahşi sesler çıkartıyor, bir ileri bir geri gidiyorlarmış.

O civardan geçen bir tarla faresi bu titanlar savaşını görünce biraz yaklaşmış, bir müddet seyr ettikten sonra araya girip barıştırmak, kavgayı sona erdirmek istemiş. Cılız sesiyle yapmayın, etmeyin, size yakışmaz böyle kavga etmek demiş. Farenin sesi gürültü içinde kaynayıp gitmiş.

Akşam, hane halkı fareyi beklemiş ama zavallıcık yuvasına dönmemiş.
Kıssadan hisse: Sen pek küçük biçare bir varlıksın. Sakın fillerin savaşına karışma, onların ayakları altında dolaşma, nâ-bedid olursun.

(İkinci yazı)

İNATÇI BİRİNE


Allahü Teala sana nasihat ediyor, dinlemiyorsun. Peygamber-i Zişan (Salat ve selam olsun ona) nasihat ediyor, dinlemiyorsun. Ulema, fukaha, meşayih, hükema, büyükler nasihat ediyor, yine dinlemiyorsun. Benim gibi biçare biri nasihat etse, elbette dinlemeyeceksin.

Yine de sana öğüt veriyorum: İtikadını tashih et… Beş vakit namazı dosdoğru kıl… Zekatını Kur’ana ve Sünnete uygun şekilde gerçek şahıslara, temlik şeklinde ver, sakın derneklere, tüzel kişilere falan verme… Azma, kudurma… Nefsinle ve şeytanınla cihad et… Lüks ve israflı o şahane otomobilini sat, ihtiyacın ne kadarsa o kadarlık bir araba al… İlmihalini ve İslam ahlakını öğren ve öğrendiğin bilgileri hayata uygula... İhlaslı ol ihlaslı ol ihlaslı ol, olmazsan yüz üstü sürüklenerek Cehenneme atılırsın… Çeneni tut gıybet etme, ölü kardeşinin etini yemek ne iğrenç bir şey!.. Yemek için yaşama, yaşamak için ye… Karına kızına çocuklarına dikkat et, onlar yüzünden ateşe düşme... Umreye gidersen sakın Kabeye yukarıdan bakma… Açık büfeden tepeleme doldurduğun tabakta yemek artırma, çöpe atılır, günaha girersin… Kendinden yukarıdakilere bakma hasetlenir manevî vebaya yakalanır belanı bulursun, aşağıdakilere bak… Küfür ve dalalet dışında her hale şükr et… Uykudasın, ölmeden önce uyanıp derlen toparlan, büyük yolculuk için azık topla… Cuma ezanı okununca dükkanını kapat, ticarete ara ver… Din taciri sahtekarlara para kaptırma… Soğuk günlerde pencere kenarına kuşlar için darı koy… Bir simit, bir bardak çay ile de olsa ikramda bulun, yanında biraz peynir olursa daha iyi olur… Arada bir kabristana git, kara topraklardaki ölülerden ibret al, onlar da senin gibiydi, sen de onlar gibi olacaksın… Sana iyilik ediyorum, teşekkür istemem, bu ukalâ herif de fazla oluyor deme, yeter…

(Üçüncü yazı)

Nasıl Kültürlü Müslüman Olunur?


DEV bir fıçı, üzerinde kocaman harflerle kültür yazıyor, içinde yeşilimtırak bir sıvı var… Bir genci bacak bileklerinden tutuyorlar, fıçıya daldırıyor, birkaç dakika iyice çalkalayıp ıslatıp yeşillendirip çıkartıyorlar.
Böyle kültür almak, vermek olmaz. Kültürlü, alim, ârif, edepli, faziletli kişi, seneler süren talim ve teallüm (öğretme öğrenme) ile yetişir, yetiştirilir.
Yunus Emre, şeyhi Tapduk Emrenin dergahına kırk yıl dağdan odun kesip getirmiş, bir kere bile eğri bir odun getirmemiş. Kültür ilim irfan edeb de böyle bir şeydir. Adam olmak, o da olabilirse kırk yıl sürebilir.
Okumuş bir Müslümanın kültürlü ve edebli olmasının programı şöyledir:

BİRİNCİSİ: Millî islamî harflerimizle okur yazar olacak. Bunun kemali şudur: Osmanlıca okuyup yazması, Latinceden ileride ve daha güçlü olacak, özel notlarını Osmanlıca tutacak.
Efendim ben Osmanlıca öğrenmeden kültürlü, alim, arif, edib olmak istiyorum. Osmanlıca bana zor geliyor diyeni geçiverin hemen.
Osmanlıca öğrenecek kadar azmi, iradesi, sabrı olmayan, bir işe yaramaz.
Vasıflı ve güçlü insan odur ki, kendisine, bugün dünyada konuşanı kalmamış olan Hititçeyi öğreneceksin deseler, azm eder, sebat eder, sabr eder, canını dişine takar ve o ölü dili öğrenir.
Bizim üniversiteli, Osmanlıca öğrenemiyor ama genç bir mücahid olmak istiyormuş. Gülünç!..

İKİNCİSİ: Yeterli din ve ahlak kültürüne sahip olmayandan kültürlü Müslüman olmaz. Kültürlü Müslüman olmak, ilmihalini bilmekle başlar. İlmihalin içinde İslam ahlakı ve Ahkâm-ı Sultaniye (İslamın dünya ve devlet idaresi hükümleri) de vardır. İslam hikmeti bilmeyen kültürlü ve vasıflı Müslüman olamaz.

ÜÇÜNCÜSÜ: Kültürlü Müslüman en az on bin adet kültür referansına sahip olmalıdır. Bunun ortası yirmi bindir. Üst seviye otuz bin olmalıdır.

DÖRDÜNCÜSÜ: Edebî yazılı zengin Türkçeyi bilmeyen kişi kültürlü Müslüman olamaz.

BEŞİNCİSİ: Kültürlü Müslümanın sanat, güzellik, estetik boyutu olur.

ALTINCISI: Kültürlü Müslüman şehir, medeniyet ahlakına, görgüsüne (âdâb-ı muaşeretine), nezaketine, kibarlığına sahip olur. Kaba saba galiz bedevî adamın kültürlüsü olmaz.
Kültürlü insan dört başı mâmur insandır. Hamdan kültürlü olmaz, ille de pişmiş olacaktır. Hammış, pişmiş, yanmış.
Çilesiz adam, zahiren kültürlü görünse de gerçekte tam kültürlü değildir, eksiktir.
Efendim ben kültürlü Müslüman bir genç olmak istiyorum diyen bilsin ki, kültürlü olmak çileli bir iştir. Çilesizler bu konuda başarılı olmaz.
Ahlaksız ilim irfan kültür olmaz. İlmin ve kültürün yanında ille de ahlakî faziletler de olacaktır.
Kültürlü ama mütevazı değil, gurur ve kibir sergiliyor. Geçiverin onu hemen, ondan köy olmaz kasaba olmaz!
Kültür bir bütündür ve o bütün içinde ahlak kültürü de vardır.
Kültürlü ama haram yiyor… Ne kadar noksan kişidir o. Öyle kültürlü mü olurmuş!..
Bir veya birkaç konuda uzman olmak başka şeydir, kültürlü olmak başka şey. Uzmanlık ile kültürlülüğü birbirine karıştırmamak gerekir.
Kültürle taassup, militanlık, holiganlık bir arada olmaz.
Kültürlü Müslüman öyle bir insandır ki, ona bakanlar onda İslamın güzelliklerini, meziyetlerini görür.
Kültürlü, âlim, ârif, edib, faziletli, ahlaklı, bilge Müslümanı düşmanları ve karşıtları bile tahsin eder.