Asgari ücret konusu, her dönem Türkiye’nin ekonomik gündemini belirleyen önemli başlıklardan biridir. 2023 yılı asgari ücret belirlemesi ise bu durumun en son örneği oldu.

Asgari Ücret, Emekli ve Memur Maaşı Zamlarından Sonra Ne Beklemeliyiz

Asgari ücret konusu, her dönem Türkiye'nin ekonomik gündemini belirleyen önemli başlıklardan biridir. 2023 yılı asgari ücret belirlemesi ise bu durumun en son örneği oldu.

Asgari Ücret Tespit Komisyonunun yürüttüğü çalışmaların ardından, Çalışma ve Sosyal

Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, 1 Temmuz itibaren geçerli olacak asgari ücreti; yüzde 34 oranında artış ile 11.402 TL olarak açıkladı. Bu artış, enflasyonun iki katı bir orana denk geliyor ve geçen dönemki ara zamma göre %107'lik bir artışı ifade ediyor.

Bu hafta, asgari ücret, enflasyon ve satın alma gücü arasındaki ilişkiyi, Türkiye mevcut ekonomik durumunu ve asgari ücretin üzerindeki politik baskıları tartışacağız. Türkiye asgari ücret sorununu tedavi etmek adına nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlamak için, bu konunun tüm boyutlarına ve dinamiklerine bakmamız gerekiyor.

Enflasyonun Satın Alma Gücüne Etkisi

Enflasyon, tüketicilerin alım gücü üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Her ne kadar nominal olarak maaşlar yükselmiş gibi görünse de enflasyon oranı maaş artışını aşarsa, çalışanların satın alma gücü gerçekte düşer. Çünkü genel fiyat seviyesi yükselir ve aynı miktarda para ile daha az mal veya hizmet satın alınabilir.

Bu durum özellikle asgari ücretle çalışan kişiler için oldukça ağır sonuçlar doğurabilir. Çünkü onlar zaten en düşük ücretle çalışıyorlar ve enflasyonun yarattığı baskı altında, temel ihtiyaçları karşılamak bile güçleşebiliyor.

Enflasyona Göre Düzeltilmiş Ücret Artışları Neden Satın Alma Gücünü Gerçek anlamda Artırmıyor?

Birçok kişi nominal olarak yükselen asgari ücretin çalışanların satın alma gücünü artırdığını düşünebilir. Ancak ekonomik gerçekler bu görüşü çürütür. Aslında enflasyon oranı maaş artışını aştığında çalışanların reel satın alma gücü düşer. Yani eğer asgari ücret enflasyon oranını aşacak şekilde artırılmazsa, çalışanlar gerçekte daha az mal ve hizmet satın alabilirler.

Bu da nominal ücret artışının reel ücret artışına dönüşmediği anlamına gelir. Şu halde çalışanların yaşam standartlarının düşmesi ve yoksulluk riskinin artması gerçeğiyle karşı karşıyayız demektir. Dolayısıyla asgari ücret politikasını belirlerken sadece nominal ücret artışını değil, aynı zamanda enflasyon oranını ve satın alma gücünü de göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Büyüme ve İşsizlik Odaklı Politikalarda Enflasyonun Kaçınılmazlığı

Büyüme ve işsizlik odaklı politikalar genellikle enflasyonla sonuçlanır. Ekonomideki genel kanı, ekonomik büyüme ve düşük işsizlik seviyelerinin yüksek enflasyonla beraber ilerlediği yönündedir. Ekonomik büyüme ile enflasyon arasında ters bir ilişki olduğuna inanılır. Yani büyüme oranlarının artması genellikle enflasyon oranlarının da artmasına neden olur.

Aynı şekilde işsizlik oranlarının düşmesi genellikle enflasyonun artmasına sebebiyet verir. Bu durum genellikle talep fazlası yaratıldığında, yani çalışanlar daha fazla ücret talep ettiklerinde ve bu maliyetler son tüketiciye yansıtıldığında gerçekleşir.

Enflasyon oranının ekonomik büyümeyi kısa dönemde olumlu, uzun dönemde ise olumsuz yönde etkilediği çeşitli çalışmalarla* gözlemlendi. Örneğin uzun dönemde enflasyon oranındaki %10'luk bir artış ekonomik büyümeyi %1,1 oranında azaltmaktadır.

Bunu size basitçe şu şekilde açıklayabilirim:

Büyüme ve işsizlikle mücadele politikalarının asgari ücretli çalışanlar üzerinde önemli bir etkisi vardır. Bu politikalar genellikle çalışan talebini ve bu nedenle asgari ücretleri artırır.

Ancak bu politikalar genellikle enflasyonu da artırır. Bu durum maaş artışlarının enflasyon karşısında erimesine neden olur, böylece asgari ücretli çalışanların satın alma gücü düşer.

Dolayısıyla büyüme ve işsizlik odaklı politikalar aslında asgari ücretli çalışanları daha da zor bir duruma sokabilir. Bu nedenle hükümetlerin büyüme ve işsizlik odaklı politikaları benimserken, bunların enflasyon üzerindeki etkisini ve dolayısıyla asgari ücretli çalışanlar üzerindeki etkisini göz önünde bulundurması önemlidir.

Cari açığın asgari ücret ve emekliler üzerindeki etkisini ise bir sonraki yazımda ele alacağım.