Dünya’nın bütün çarkları yer değiştirmekte, bütün taşlar yerine oturmak üzere ayaklanmış durumda.
İlerde literatürümüzde ‘Trump Etkisi’ olarak anılabilecek bir terim ile karşı karşıyayız. Dış ticaret anlaşmalarında agresif tavırlar ile gümrük vergileri argümanı ile amacı olduğu ülkeleri sıkıştırmakta.
Bir tarafa saldırı mesajları yollarken, diğer tarafta barışçıl(!) antlaşmalar peşinde. Bütün sistemi tetikleyici tavırlar ile bütün taşları yerinden oynatmakta. Kanada’yı eyalet yapma hayali, Panama’ya gelir kapısı yapma fikri, Ukrayna’dan alacağı yeraltı zenginlikleri, gözlerinde dolar işaretinin belirmesine sebep olmakta.
Yeri geldiğinde özgürlükten dem vuran, demokrasinin tek yol olduğunu savunanların anti demokratik ve tehditkâr tavırları ile ikircikli davranışlarını tekrar gözlemlemekteyiz. Anlaşma sağlanmaması durumunda ekonomik yaptırım kozunu kullanacağı beyanı ile zorlama peşinde.
Ülkesindeki savaştan sebep, takım elbise giymeyi bıraktığını beyan eden Zelenski’yi sert ifadeler ile eleştirmişti. Mutabakat anlaşmasının diğer tarafı olan Putin’in ise süreci askeri üniforma ile karşılaması yeterince manidar bir mesaj oldu. Bu mesaj; ordu ilerlemesine atıfla başarılı olduğunu beyan eden Rusya’nın, fırsatlar konusunda istişare yürütülmeden bir ateşkes teklifinin kabul etmediğinin cevabı niteliğindedir. Daha açık bir ifade ile paylaşımda Rusya olmadan ABD-Ukrayna mutabakat planı kabul görmeyecektir.
Zelenski’nin beklentisi ise Rusya’nın ateşkesi kabul etmeyerek ABD’nin daha sert adımlar atacağına inanmasıdır. Mutabakatın sağlanmasında en büyük etkinin bu olduğuna inanmaktayım. Rusya’nın ilerlemiş olduğu bölgeleri de bırakmak istemediğini yaptığı açıklamalar belirtmektedir. Ukrayna bu minvalde mutabakattan daha çok, devam eden savaşa ABD desteğinin devam etmesi hususunda elini kuvvetlendirmek çabasındadır.
Avrupa ve İngiltere’nin ABD ile tavrı ayrışmaktadır. ABD ile NATO üyeleri arasında başlayan gerilim, bütçede artışa gidilmesi talebi, gidilmediği taktirde koruma görevini bırakacağı tehdidi, Avrupa’nın kendine ait NATO harici bir ordu kurma düşüncesinin alt yapısını oluşturmaktadır. Bu durum Türkiye’yi daha yakın bir müttefik olarak ortaya çıkarmaktadır.
Bu neden ile 20-21 Mart da düzenlenecek olan AB Liderler Zirvesi’ne Türkiye’nin üye olmayan ülke olmasına rağmen davet edilmesini zorunlu kılmıştır. Yeni Avrupa’nın neleri talep edeceği ve neleri beklediği daha da netleşecektir. Lakin şu ana kadar yaşanan gelişmeler; dengelerin değişmeye başladığı, yazının başında ifade ettiğim ayaklanmış taşların yer arayışını ve belirsizlik ikliminin artık orta doğudan batıya da kaymış olduğunu göstermektedir. Avrupa ülkelerinde yaşanan istikrarsız seçimler ile ülkeler içinde aşırı sağa kayan siyasi akımlar, Dünya ekonomik diktatörlerinin düğmeye basmış olmaları; kimi zaman kendilerinin de dahil olduğu yıllarca karmaşalar içerisinde olmasına rağmen başarılı iç ve dış ilişkileri istikrar ile devam ettiren, müttefik devlet olan Türkiye’ye doğan ihtiyacı gözler önüne sermektedir.
Tam bu noktada, Suriye’de yeni devlet oluşumunda barışın sağlanması; dil, din, ırk, renk ayrımına bakılmaksızın barış çerçevesinde demokratik bir ülke inşasının işletilmesi, YPG’ nin anlaşmaya imza atması ve bunun içerde konuşlanmış bütün ülkelere rağmen yapılması Türkiye’nin barışının nirengi noktası olduğu ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’nin; Gazze’de kalıcı bir ateşkes ile çözüme kavuşturulana kadar, NATO ve İsrail arasındaki askeri tatbikatların durdurulması notası, dengeleri belirleyen ülke konumunu güçlendirmektedir.
Türkiye daha önce gıda koridorunun oluşmasında etkin rol üstlenmişti. İki ülke ilişkilerini aynı anda koruyan ender ülkelerden ve Moskova- Kiev arasında kalıcı barışın sağlanmasında son nokta olacaktır.
Yaşamını bitkisel hayata sokmadan devam ettirme hedefi olan ülkelerin, Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesi ile barış diplomasisinin merkez üslerinden biri haline Türkiye’nin yanında yer alma veya tavsiyelerine uyulması gerekliliği daha net anlaşılmaktadır.
Coğrafi konum bağlamında Orta Doğu ve Avrupa’ya açılan doğal bir köprü olan Türkiye, stratejik açıdan da barışın köprüsü konumundadır.
Ezcümle barışın anahtarı uzaklarda değil komşu olan bu topraklardadır.