Türk-İsrail ilişkilerinin seyrini takip etmek, sürekli bir iniş-çıkış dinamiğini ortaya koyuyor. 2009 yılında Davos Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın meşhur "bir dakika" çıkışının ardından ilişkiler tamamen kopmuştu.
Ancak, 2020 yılında ABD Başkanı Donald Trump’ın bölge ülkeleriyle İsrail arasındaki uzlaşmayı amaçlayan “İbrahim Anlaşmaları” projesini başlatmasıyla, Türk-İsrail ilişkileri yeniden iyileşme yönünde bir seyir izlemeye başladı.
Ne var ki, Türkiye’nin soykırım olarak tanımladığı İsrail’in Gazze saldırılarının ardından ilişkiler tekrar kesildi, büyükelçiler karşılıklı olarak geri çekildi. Türkiye, siyasi ve uluslararası tüm düzeylerde İsrail’e en sert tepki gösteren ülkelerden biri haline geldi.
1- Türkiye’ye yönelik İsrail’deki karşıtlık neden arttı?
Türkiye’nin Gazze halkının yanında yer alması ve İsrail’i sert bir dille eleştirmesi sonrası, iki taraf arasında karşılıklı sert açıklamalar yapıldı. İsrail’de bakanlar ve başbakan düzeyinde Erdoğan ve Türkiye’yi hedef alan açıklamalar gelirken, Türkiye de aynı sertlikte karşılık verdi.
Ancak asıl gerilim, 8 Aralık 2024’te Suriye’nin devrik lideri Beşşar Esed’in iktidardan uzaklaştırılması sonrası başladı. Türkiye’nin Suriye muhalefetine destek veren ülke olduğunun ortaya çıkmasıyla birlikte, İsrail bu etkinin önüne geçmek için çeşitli girişimlerde bulunmaya başladı.
İsrail, ABD ile birlikte YPG’nin silah bırakmaması yönünde uzlaştı. Dürzi, Alevi ve Kürt azınlıkları kışkırtmaya çalıştı ve Şam yönetimi üzerinde baskı kurdu.
İsrail, Suriye’deki askeri hedefleri doğrudan bombaladı. Türkiye’nin askeri üs kurma, hava savunma sistemleri inşa etme ve bölgedeki etkisini derinleştirme girişimlerine karşı doğrudan askeri operasyonlar düzenledi. Bu operasyonların Türkiye’ye bir uyarı niteliği taşıdığı açıklandı. Bu durum, İsrail’in Türkiye’yi yeniden bir güvenlik tehdidi ve düşman olarak gördüğü konumuna dönmesi anlamına geliyor.
2- Türkiye, İsrail’in saldırgan tutumuna nasıl karşılık verdi?
Türkiye, İsrail’in saldırgan ve provokatif tutumuna her düzeyde aynı sertlikle karşılık verdi. İslam ülkelerini İsrail’e karşı ambargo ve yaptırım uygulamaya teşvik etmeye çalıştı, ancak bu çabalar sonuç vermedi.
Türkiye’de İsrail ajanlarına yönelik ciddi güvenlik operasyonları gerçekleştirildi ve çok sayıda kişi gözaltına alındı. İsrail’le ticari ilişkiler kesildi, tüm mal giriş-çıkış işlemleri durduruldu.
Türkiye, Suriye’de iç karışıklıkların yeniden başlamasını önlemek amacıyla yeni kurulan Suriye hükümetine doğrudan destek sağladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Suriye içinde askeri üs kurma çalışmalarına başladı ve Suriye ordusuyla ortak saha faaliyetleri yürüttü.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Suriye İstihbarat Başkanlığı ile lojistik destek, bilgi paylaşımı ve eğitim faaliyetleri alanlarında iş birliği başlattı. Türk iş insanları ise Suriye ekonomisini canlandırmak için yoğun faaliyetler yürütmeye başladı.
Bu bağlamda, İsrail’in saldırganlığının durdurulması için ABD ile görüşmeler halen sürdürülüyor.
3- Türkiye Suriye’de askeri üs kurmaktan vazgeçiyor mu?
Türkiye ile yeni Suriye hükümeti arasındaki iş birliği, daha önce örtülü şekilde yürütülürken, Ahmed Şara'nın resmen devlet başkanlığı görevini üstlenmesiyle birlikte resmiyet kazanmaya başladı.
Bu süreçte en önemli adım, iki ülke arasında imzalanan savunma iş birliği anlaşması oldu. Her iki ülkenin askeri yetkilileri bu kapsamda sürekli toplantılar yapıyor.
4- Türkiye'nin Suriye’deki varlığı İsrail için ne ifade ediyor?
Türkiye’nin Suriye’de askeri üsler kurması, yerel güçlerle iş birliği yapması ve yeni Suriye yönetimiyle siyasi-askeri yakınlaşması, İsrail tarafından ciddi bir tehdit olarak görülüyor. Bu gelişmeler, İsrail’in bölgedeki hareket alanını daraltırken, Türkiye’nin hem askeri hem de siyasi anlamda etkisini artırmasına yol açtı.
İsrail, özellikle Türkiye’nin hava savunma sistemleri kurmasını ve Suriye hava sahasında etkinlik kazanmasını güvenlik açısından riskli buluyor. Türkiye’nin istihbarat ve savunma alanındaki etkinliği, İsrail’in istihbarat faaliyetlerini sınırlıyor ve Suriye üzerindeki kontrolünü zayıflatıyor.
Bu nedenle İsrail, Türkiye’nin bölgede kalıcı hale gelmesini engellemek için çeşitli askeri ve diplomatik adımlar atıyor. Ancak Türkiye’nin yeni Suriye yönetimiyle imzaladığı anlaşmalar ve kurduğu derin ilişkiler, bu girişimlerin başarısını zorlaştırıyor.
5- Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler bu süreçten nasıl etkileniyor?
Dünya basınında yer alana haberlere göre, Türkiye ile ABD arasında son dönemde İsrail konusunda ciddi fikir ayrılıkları yaşanıyor. ABD, İsrail’e verdiği koşulsuz desteği sürdürürken, Türkiye ise Filistin’e yönelik saldırılar ve Suriye’deki müdahaleler nedeniyle İsrail’e karşı sert bir tavır sergiliyor.
Buna rağmen Türkiye, ABD ile diplomatik diyaloğu tamamen koparmadı. Ankara, Washington ile yürüttüğü görüşmelerde, İsrail’in bölgede istikrarsızlık ortaya çıkardığını ve bu durumun ABD’nin uzun vadeli çıkarlarına da zarar vereceğini savunuyor.
Öte yandan ABD, Türkiye’nin Suriye’deki askeri faaliyetlerinden rahatsızlık duysa da, Türkiye’nin yeni Suriye yönetimiyle kurduğu iş birliğini tamamen dışlamıyor. ABD, İran etkisinin azalması ve Rusya’nın rolünün sınırlanması açısından Türkiye’nin varlığını bir denge unsuru olarak da değerlendirebilir.
6- Türk-İsrail ilişkileri yeniden normalleşebilir mi?
Mevcut durumda Türk-İsrail ilişkilerinin kısa vadede normalleşmesi oldukça zor görünüyor. Türkiye’nin sert tepkileri, İsrail’in askeri karşılıkları ve iki ülke arasında artan güvensizlik ortamı, ilişkilerin geleceği açısından karamsar bir tablo ortaya koyuyor.
Ancak bölgesel dengelerde yaşanabilecek olası değişimler, taraflar arasında yeni bir denge kurulmasına yol açabileceği Orta Doğu uzmnaları tarafından dillendiriliyor. Türkiye, özellikle Filistin meselesinde somut ilerlemeler sağlanmadıkça İsrail’le diplomatik temaslara kapalı duruşunu sürdüreceği yapılan analizlerde ön plana çıkıyor.