ABD Başkanı Donald Trump, İran ile ilgili olarak daha önce imzalanan en önemli anlaşma olan 2015 tarihli İran Nükleer Anlaşması'nı tek taraflı olarak terk etmişti.
Bu anlaşma, İran'ın nükleer programını sınırlandırması karşılığında ülkeye uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmasını öngörüyordu. Ancak Trump yönetimi, Mayıs 2018'de bu anlaşmadan çekildi ve İran'a yönelik "maksimum baskı" politikasını yeniden başlattı.
Bu politika kapsamında İran'a karşı yeni yaptırımlar uygulandı. Trump döneminde İran ile doğrudan yeni bir anlaşma imzalanmadı, ancak İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlandırmaya yönelik baskılar artırıldı.
TRUMP'IN İRAN NÜKLEER ANLAŞMASI'NDAN ÇEKİLMESİ
ABD Başkanı Donald Trump, 8 Mayıs 2018'de İran ile 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı'ndan (JCPOA) tek taraflı olarak çekildi.
Bu anlaşma, İran'ın nükleer programını sınırlandırması karşılığında ülkeye uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmasını öngörüyordu.
Trump, anlaşmayı "tarihin en kötü anlaşması" olarak nitelendirerek, İran'ın nükleer faaliyetlerini yeterince kısıtlamadığını ve balistik füze programını ele almadığını savundu.
Bu karar, uluslararası toplumda büyük tartışmalara yol açtı ve ABD'nin müttefikleriyle ilişkilerinde gerginliğe neden oldu.
MAKSİMUM BASKI POLİTİKASININ YENİDEN BAŞLATILMASI
Trump yönetimi, İran Nükleer Anlaşması'ndan çekildikten sonra İran'a yönelik "maksimum baskı" politikasını yeniden başlattı.
Bu politika, İran'ın bölgesel faaliyetlerini, nükleer programını ve insan hakları ihlallerini hedef alarak ülkeyi ekonomik ve diplomatik olarak izole etmeyi amaçlıyordu.
Maksimum baskı kampanyası kapsamında İran'ın petrol ihracatına kısıtlamalar getirildi, finansal sistemine yönelik yaptırımlar artırıldı ve ülkenin uluslararası ticaret imkanları sınırlandırıldı.
İRAN'A YÖNELİK YAPTIRIMLAR
Trump yönetimi, İran'a yönelik yaptırımları kademeli olarak artırdı. 2018'den itibaren İran'ın petrol sektörü, finansal kurumları ve devlet yetkilileri hedef alındı.
Özellikle İran Merkez Bankası ve İran Devrim Muhafızları gibi kritik kurumlara yönelik yaptırımlar uygulandı. Ayrıca, İran'ın balistik füze programına katkıda bulunan şahıs ve kuruluşlar da yaptırım listesine eklendi.
Bu yaptırımlar, İran ekonomisinde ciddi bir daralmaya ve ulusal para birimi Riyal'in değer kaybetmesine neden oldu.
TRUMP DÖNEMİNDE İRAN İLE YENİ ANLAŞMA OLMADI
Trump yönetimi, İran Nükleer Anlaşması'ndan çekilmesine rağmen, İran ile yeni bir kapsamlı anlaşma imzalamadı.
Trump, İran'ı yeni bir müzakere masasına oturtmak istediğini belirtse de, İran yönetimi ABD'nin yaptırımlarını kaldırmadan herhangi bir görüşmeye sıcak bakmadı.
Bu süreçte, İran nükleer programında kısıtlamaları kademeli olarak azaltmaya başladı ve uranyum zenginleştirme faaliyetlerini artırdı.
İki ülke arasındaki gerginlik, özellikle 2020'de İranlı General Kasım Süleymani'nin ABD tarafından öldürülmesiyle daha da arttı.
İRAN'IN NÜKLEER FAALİYETLERİNE YÖNELİK ARTAN BASKILAR
Trump yönetimi, İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlandırmak için diplomatik ve ekonomik baskıyı artırdı.
ABD, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) aracılığıyla İran'ın nükleer programını denetlemeye çalıştı. Ancak İran, ABD'nin anlaşmadan çekilmesinin ardından nükleer anlaşmanın kendisine yüklediği yükümlülükleri kademeli olarak askıya aldı.
Bu süreçte İran, uranyum zenginleştirme oranını artırdı ve ağır su reaktörü faaliyetlerini hızlandırdı. Trump yönetimi, İran'ın nükleer programını tamamen durdurmak için yaptırımları sürdürdü, ancak bu durum iki ülke arasındaki gerginliği daha da tırmandırdı.
İran son olarak ise Urayum saflaştırma oranını arttırarak nükleer silah elde etmeye oldukça yaklaştı.