El Ula, İslam tarihinde özel bir öneme sahip. Rivayetlere göre Peygamber Muhammed (s.a.v), sahabeleriyle birlikte bölgedeki Medain Salih (Hicr) üzerinden geçerken, burada yaşayan Semud kavminin günahları nedeniyle helak edildiğini hatırlatarak, “Zulmedenlerin yurtlarına ancak ağlayarak girin” buyruğunda bulunuyor. Bu uyarı, bölgenin dini anlamda ihtiyatla yaklaşılması gereken bir yer olarak algılanmasına yol açıyor. Bugün hâlâ bazı Müslümanlar, bu hadise atıfla El Ula’yı ziyaret etmekten kaçınıyor.

SUUDİLERİN VİSİON 2030 PROJESİ 

Ancak Suudi Arabistan, Vision 2030 projesi kapsamında bu topraklarda bambaşka bir gelecek inşa ediyor. Devlet destekli büyük yatırımlar ve küresel tanıtım kampanyalarıyla El Ula, hızla lüks turizmin yeni adresi hâline geliyor. Bölgedeki doğal yapılar –özellikle devasa Fil Kayası (Jabal Al-Fil)– sosyal medyada geniş kitlelere ulaşıyor. Etkileyici kaya formasyonu, adeta çöl ortasında bir ikon hâline gelerek turistlerin gözdesi konumunda.

Bununla birlikte El Ula sadece doğal güzellikleriyle değil, yeni nesil festival ve etkinlikleriyle de öne çıkıyor. Aralık 2024’te düzenlenen “Soundstorm” festivali kapsamında Eminem, Camila Cabello ve Nancy Ajram gibi isimler sahne alıyor. Festivalin bir ayağı El Ula çölünde gerçekleştirildi ve “sınırsız” eğlence temasıyla dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri bölgeye çekmeyi sürdürüyor.

BU DEĞİŞİM ELEŞTİRİLERİ DE BERABERİNDE GETİRİYOR

Bu dönüşüm, ülkede ve bölgede bazı kesimler tarafından sert biçimde eleştiriliyor. Eleştiriler, Suudi yönetiminin İslam’la olan kurumsal bağlarını hızla kopardığını, dini sembollerin yerine seküler, Batı merkezli bir yaşam tarzı yerleştirmeye çalıştığını savunuyor. Özellikle LGBT temsiline yönelik yüksek harcamalar, “sex turizmine” alan açan projeler ve çölde yapay adalarda inşa edilen ultra lüks eğlence kompleksleri, bu eleştirilerin odağında yer alıyor.

Ayrıca El Ula’daki turizm yatırımlarının büyük ölçüde lüks segmentte yoğunlaşması, başka bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Bölgede gecelik yüzlerce doları bulan kamp alanları, rezervasyonla girilebilen kültürel alanlar ve sınırlı ulaşım altyapısı, orta ve düşük bütçeli ziyaretçilerin erişimini zorlaştırıyor. Sırt çantalı gezginler için uygun fiyatlı seçenekler neredeyse yok denecek kadar az. Bu durum, Suudi Arabistan’ın turizmi demokratikleştirme hedefleriyle çelişiyor.

SUUDİLER VE BAE ARASINDA TURİZM YARIŞI 

Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki rekabet, son yıllarda yalnızca siyaset ve ekonomiyle sınırlı kalmıyor; turizm sektörü de bu mücadelenin yeni cephesi hâline geliyor. Her iki ülke de ekonomik çeşitlenme hedefi doğrultusunda turizmi stratejik bir araç olarak kullanıyor ve bu durum, bölgede dikkat çekici bir yarışa sahne oluyor. Suudi Arabistan'ın özellikle petrol gelirleri dışında bir gelir kapısı araması ülkeyi farklı arayışlara itiyor ve özellikle BAE ile olan turizm rekabetinde daha 'güçlü' adımlar atmasına neden oluyor. 

BAE, özellikle Dubai ve Abu Dabi gibi şehirleriyle uzun süredir küresel turizmde lider konumda bulunuyor. Dünya standartlarında hizmet sunan otelleri, yüksek doluluk oranları ve uluslararası marka iş birlikleriyle turizmi ekonomisinin güçlü bir ayağına dönüştürüyor. 2023 yılında turizmin GSYİH’ye katkısı %11,7’yi bulurken, 2024 için bu oranın %12’ye çıkması bekleniyor.

Öte yandan Suudi Arabistan, Vizyon 2030 çerçevesinde çok daha radikal bir hamleyle bu alanda hızlı bir atılım yapıyor. 2023’te iç turizmde 79 milyon yerli ziyaretçiyle büyük bir patlama yaşadı. 2024 başında ise turizm gelirlerinde %19’luk bir artış kaydetti. Fakat bu artış, hâlen BAE’nin gelir düzeyinin gerisinde kalıyor.

Bu rekabetin en sembolik sahnelerinden biri ise El Ula’da yaşanıyor. Daha önce dini uyarılarla anılan, İslam tarihinde “helak edilen kavimlerin yurdu” olarak bilinen bu bölge, bugün Suudi Arabistan’ın küresel turizm vitrini olarak öne çıkıyor. Devlet, burada yalnızca doğa ve tarihi ön plana çıkarmıyor; aynı zamanda festival kültürü, eğlence projeleri ve lüks konaklama olanaklarıyla El Ula’yı adeta Dubai’ye alternatif bir cazibe merkezine dönüştürmeye çalışıyor.

SUUDİ-İSRAİL YAKINLAŞMASI 

El Ula’nın çöl rüzgârları sadece tarihî mirası değil, aynı zamanda diplomatik denklemleri de taşıyor. Suudi Arabistan’ın bölgeye yönelik turizm projeleri, sadece BAE ile değil, son yıllarda İsrail’le gelişen dolaylı ilişkiler bağlamında da dikkat çekiyor.

Her ne kadar iki ülke arasında henüz resmi bir normalleşme anlaşması imzalanmamış olsa da, Eylül 2023’te önemli bir eşik aşılıyor. İsrail Turizm Bakanı Haim Katz, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü etkinliğine katılarak Suudi Arabistan’ı ziyaret eden ilk İsrailli bakan oldu. Katz, bu ziyaretin “turizmin uluslar arasında köprü kurma” işlevi görebileceğini belirterek, iki ülke arasında turizm alanında iş birliği potansiyelinin altını çizdi. 

İsrail basınında yer alan analizlerde, olası bir normalleşme sürecinin Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’na katkı sağlayabileceği değerlendirmeleri yapılıyor. İsrail’in özellikle teknoloji ve turizm sektörlerindeki deneyiminin, Suudi Arabistan’ın ekonomik çeşitlendirme hedeflerine destek sunabileceği ifade ediliyor. Bu bağlamda El Ula gibi mega projeler, gelecekte olası iş birliklerinin somut zeminlerinden biri olarak görülüyor.

Ancak Suudi Arabistan yönetimi, bu yakınlaşmaya mesafeli bir diplomatik çizgi sürdürmeye devam ediyor. Mart 2025’te yapılan resmi açıklamada, Riyad yönetimi İsrail’in Gazze Şeridi’nde Filistinlileri yerinden etmeye yönelik adımlarını kınayarak, kalıcı ve adil bir barışın Filistin halkının meşru hakları sağlanmadan mümkün olamayacağını vurguladı. Bu durum, iki ülke arasında turizm alanında kurulabilecek doğrudan iş birliklerinin şimdilik sınırlı kaldığını gösterse de iki ülke arasındaki işbirliği devam ediyor. Suudi Arabistan'ın Mısır'dan alamayı planaldığı Tiran ve Sanafir adaları da turizm gelirleri ve İsrailli turistler için önemli bir destinasyon merkezi olarak planlanmıştı.  Bu planın halen güncelliğini koruduğu belirtiliyor.

El Ula’nın bugünkü dönüşümü yalnızca Suudi Arabistan’ın iç politikasıyla değil; aynı zamanda küresel aktörlerle şekillenen yeni diplomatik yönelimleriyle de yakından bağlantılı. Bölge, geçmişin dini uyarılarının gölgesinde; geleceğin jeopolitik ve ekonomik hesaplarının tam merkezinde yer alıyor. İsrail’le kurulan temkinli temaslar, El Ula gibi projelerin sadece bir turizm vitrini değil, aynı zamanda stratejik etkileşim alanı olduğunu da ortaya koyan cinsten. 

Kaynak: Haber Merkezi