Batı dünyası hegemonyası çatırdamakta. Yıkılması an meselesidir. 

Hayranlıkla izlenen, Avrupa medeniyetleri, gelmesi muhtemel saldırılara karşı panik tuşlarına basmış durumdalar. Küresel aktörler, istemeyerek gerçekleşen görev değişikliği, medet umdukları noktaların alt üst olması nedeni ile, bilinmezlerine mahsur kalmışçasına çabalamaktadırlar.

Nihayetinde bu çırpınışlarda doğru hamleler yapılmaz ise bataklık misali sadece batmayı hızlandıracaktır. Kaçınılmaz bir son ile karşı karşıya kalacaklar.

Ekonomik açıdan özgürlükleri içerisinde yaşandığı sanılan ve bu süre zarfında yatırımlarına doğru yön veremeyen büyük devletler, karşılaşılan sorunlar karşısında geç kaldıklarının yanı sıra yeniden tasarlayacak ekonomiye de sahip olmadıklarının farkına varmışlardır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Bakanlar kurulu sonrası basın toplantısında dile getirdiği Kızılderili atasözünü hatırlatmak isterim. Son Irmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

Kutup kayması yaşanan Dünya, Batmayan Güneş’ten batan ufuklara uzanan, başka coğrafyalara yeni güneşlerin doğmasına neden olmaktadır. Türkiye gibi stratejik yönelimlerini yerinde tasarlamayı başaran ülkeler, aynı zamanda doğan güneşi karşılamaktadırlar.

Antalya Diplomasi Platformu gerek küresel gerekse bölgesel meselelerde Türkiye’nin dosta güven, düşmana korku salan net bir tavır ortaya konmuştur. Suriye dair oturumlarda, zulüm karşısında sergilenen vicdanlı duruşu, Gazze içinde aynı duygular ile paylaşılması devam eden soykırımın durdurulması açısından çok önemliydi. Ukrayna- Rusya savaşında barışın tesisi için elden gelen tüm gayretin gösterileceği vurgulandı. Dünyanın geleceği açısından, Türkiye’nin adaleti ve barış diplomasisini savunan politikaları forum kapsamında 155 ülke, 6 binin üzerinde katılımcı ve 15 ikili görüşme ile aktarıldı.

Avrupa Birliği ülkeleri ile karşılıklı saygı ve ortak menfaatler çerçevesinde ilişkilerin geliştirilmesi vurgulanırken Orta Doğu’da ki her gelişmenin de direk muhatabı olduğumuz aktarılmıştır. AB ülkeleri arasında ekonomik eşitsizlikler nedeni ile sessiz dile getirilen eleştiriler, Rusya Ukrayna savaşı devam eden ikliminde başka sorunların sesli dile getirilmesine neden olmuştur.

Çok kutuplu Dünya’da, kutuplar kaymaktadır. BM’nin etkinliğini ve işlevini giderek yitirdiği üye ülkelerin açıklamaları ile aşikardır. Alınan kararların yaptırım etkisi yetersizliği, güven tesisinde sorunları doğurmaktadır. Ticari geçiş yollarının güvenliğinin sağlanması küresel ticaretin sağlıklı ilerlemesi açısından önem arz etmektedir. Bu kadar karmaşık dünyada Türkiye’nin bu rahat açıklamalar ile konuların hepsinde söz söyleyebilmesi, ayakları yere basan bir siyasetin uygulanmasıdır.

Üretim kapasitesi açısından yeterliliği sağlama ve milli gelirlerinin yüksek olması, savaşma kabiliyeti olmayan ya da yitirmiş ülkelerin şu an karşılaştıkları sorunların başında gelmektedir.

Bunca gelişmenin ışığında Türkiye geçtiğimiz 15 yıllık süre içerisinde geliştirdiği dış politika ve savunma sanayi yatırımları geleceği dair vizyonun zamanında fark edilerek tedbirin erken alınması sayesinde, pek çok ülke tarafından ‘kıskanılan’ konumdadır. Dış politika söylemleri ise günümüzün ötesinde geleceğe dair öngörüleri kapsamaktadır. Anlık gelişmeler alternatif planların ışığında sağlam temelli bir anlayış ile yürütülmektedir.

Gelelim ‘Almanya bizi kıskanıyor’ diyerek, ekonomik açıdan dar geçitlerden geçtiğimiz zamanlarda dalga konusu yapanlara.

Evet ekonomik sıkıntıların varlığı, her kesimin alım gücü hususunda zorlandığı dönemlerin içinde olduğumuz herkesçe malum. Fakat sadece hane halkı ekonomik gücünüzün kayda değer olması küresel değişimlerde aktör olmaya yeterli bir etken değildir. Aynı şekilde silah gücünüzün olması da tek başına savaş gücü değildir.  

Asker yoksa silahın, silah yoksa askerin manası olmayacaktır. Hepsi olsa dahi, savaş kabiliyetine uygun genetik kodlarınız ve her sahada idmanlarınız yetersiz ise göze alabileceğiniz riskler de yetersiz kalacaktır.

Sözün özü, birtakım sıkıntılara göğüs gerdiğimiz dönemlerde sadece ekonomi kıskacına alarak diğer çalışmaları görmezden gelerek yapılan eleştiri ve siyaset adaletsiz bir yaklaşım olmaktadır. Takdir toplaması için batının kıskanması bile kifayetsiz kalmaktadır.  İçerdeki yetersizlere rağmen; Türkiye yeniden şekillenen küresel sistemde demokrasi, bürokrasi, diplomasi, askeri ve siyasi hak ettiği yeri mutlaka bulacaktır.