ZURNADAN PEŞREV OLMAZ

Bağırıp çağırsanız da, süslü ve paralı reklamların arkasına saklansanız da, badana yapsanız; türlü renklerle boyasanız da siz de görüyorsunuz ki olmuyor… Olmuyor!

Ülkemiz gün geçtikçe daha da kötüye gidiyor. Korku, kaygı, endişe ve umutsuzluk kara bulutları semalarımızda dolaşıyor. İnsanlarımız; yarınlarından emin, huzurlu ve mutlu değil…

Olaylara ve durumlara yanlı ve taraflı bakıldığı sürece, üç maymunu oynamaya devam edildiği sürece, benim hayallerime hele de çarkıma, çıkarıma ve rantıma dokunulmuyor ya denildiği sürece, gerçeklere at nalı gözlükle bakıldığı sürece bu durumun düzeleceği de yok.

Şimdi diyeceksiniz gerçek olan ne? En büyük gerçek sonuçtur elbet. Bakalım sonuçlara:

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye'de işsizlik; önceki yıla göre 1. 9 puan artışla yüzde 12,7'ye çıktı. 15-25 yaş "genç işsizlik" verisi ise, genel işsizlik oranına göre daha kötü bir performans sergileyerek 4,8 puan artışla yüzde 24 oldu.

Dış borcumuz, tarihinin en yüksek rakamına ulaşarak; 404 milyar dolar oldu. Borumuzun, milli gelire oranı yüzde 47.2 buldu.

Özelleştirme adı altında Sabiha Gökçen Havalimanı Malezyalılara, Telekom: Araplara, Demir Döküm ve Araç Muayene: Almanlara, AVEA: Lübnanlılara, Tekel: ABD ve İngilizlere, MNG ve FİNANSBANK: Yunanlılara, CBANK, Kuşadası ve Zeytinburnu Limanları: İsraillilere, Şeker bank: Kazaklara, DÖKTAŞ: Finlilere, POAŞ: Avusturyalılara, İzmir Limanı: Hong Honglulara satıldı. (liste oldukça uzun meraklılar Başbakanlık Özelleştirme Dairesi Başkanlığının sitesine bakabilirler.)

Referandum öncesi Kanun Hükmünde Kararname ile TPAO, BOTAŞ, Ziraat Bankası, Halk Bank, Posta ve Telgraf, TÜRKSAT, Eti Maden, Çay İşletmeleri satılmak veya teminat gösterilmek üzere “Varlık Fonuna” devredildi. Bunlardan üç milyar dolar sermayeli TPAO referandumun hemen öncesinde Hollandalı VİTOL GROUP’a satıldı.

Turizm geliri önümüzdeki sezonun habercisi olarak Ocak, Şubat ve Mart aylarından oluşan I. çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %17,1 azaldı.

Türk lirası sürekli değer kaybetti. Enflasyon iki haneli rakamlara yükseldi.

Fert başına milli gelir 9-10.000 dolarlardan 7000 dolara düştü. GSMH’de 14 yıl geriye gidildi. Tarım, hayvancılıkta yere çakıldık. Ülkemiz, %25 daha fakirleşti.

2017 Nisan ayı itibarıyla dört kişilik bir ailenin yeterli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması (açlık sınırı) 1.518 TL iken; giyim, konut ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu aylık harcamalar toplamı (yoksulluk sınırı) 4.944 TL iken asgari ücret 1404 TL’de sabitlendi.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 3 yılda bir 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendirmek için yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) 72 ülke için yapılan sınav sonuçlarına göre Türkiye, OECD ortalamasının bir hayli gerisinde kalarak Kıbrıs Rum Kesimi, Moldova ve Arnavutluk’un ardında 52. Oldu.

12 Mart 2017 Pazar günü gerçekleşen Yükseköğretime Geçiş Sınavında(YGS) 37.000 aday sıfır puan aldı. YGS sayısal verilerine göre; başarı ortalaması tüm testlerde düştü. Sınav sonuçlarına göre Türkçe testi başarı ortalaması 17,2, Sosyal Bilgiler başarı ortalaması 12,3, Matematik başarı ortalaması 5,1 Fen Bilimleri Başarı ortalaması 4,6 oldu.

Komşularımızla sıfır sorun ile yola çıkıldı. Uygulanan dış politika sonunda bırakın komşu ülkeleri başta Almanya ve Hollanda ve ABD olmak üzere ilişkimiz olan bütün ülkelerle sırf sorun yaşar olduk.

2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, geçen yıla nazaran 4 sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 155'inci sıraya düştü.

İnsanımızın 1/5 kanserden ölürken kansere sebep olan GDO’lu ve hormonlu yiyeceklerle ilgili hiçbir çalışma yapmadı.

İş kazalarında Avrupa şampiyonu olduk, sadece Soma’da 301 canımız diri diri toprağa gömdük.

Vatandaşlarımız ötekileştirildi, ayrıştırıldı; taraflı tarafsız diye kutuplaştırıldı. En kötüsü de fitne uyandırılarak hortlatıldı.

Görüyorsunuz zurnadan peşrev olmuyor.

Biz, yine de yazımıza bir Karadeniz fıkrası son verelim.

Dursun, Temel’in sorduğu bilmecelerin hemen hepsini bilir. Bu duruma içerleyen Temel: “Ha şimdi pilmece sorma sirasi bende!”, der ve sorar.

“Saridur, kafestedur, cik cik cik oter... Söyle bakayum pu nedur?”

Dursun kendinden emin şekilde cevap verir: “Kanarya…”

“Hayır” der Temel… “Bilemedun…”

Dursun, biraz şaşkın: “Peki, nedur?”

“Hamsi’dur!…”

“Ula hamsi, sari midur?”

“Poyadum oni…”

“Hiç hamsi kafeste durur mi?”

“Ben kodum oni…”

Dursun ne yapsın, son çare en can alıcı soruyu sorar:

“Ula söyle pakayum, hamsi hiç cik cik oter mi?”

Temel gayet pişkin: “O da bilmecenun şaşurtmacasidur…”, der.

Hadi Önal/7 Mayıs 2017/ELAZIĞ