“Bu dertle ne hoşum ben
Hoşum ki serhoşum ben
Hakk’a Hamd ü senalar
Hem dolu hem boşum ben”

Böyle demişti 9 Aralık 2015 tarihinde ebedi âleme uğurladığımız Ziya Çarsancaklı. Dünyayı boş olarak değerlendiren bu dolu insan, dosttu, candı, örnekti, güvendi bizler için. Beyefendiliği ile takdir toplayan; nezaketin, zarafetin, inceliğin sembolü; sanatçı ruhu, şairliği, çalışkanlığı ve üreticiliği ile örnek bir güzel insandı Ziya Çarsancaklı. Hani adam gibi adam derler ya işte bu sözü hak edenlerdendi.
Bir insan düşünün 89 yaşında. “Kendimi tanıyamadım ki size de tanıtayım”, diyen ve hâlâ kendini arayan, bir kişi; “altı aylık bir goncaydım kopardılar dalımdan, dalım yine tomurcuk verdi, yine gonca oldu. Goncalar gül oldu. Bazı zamanlarda da saksılarda hâr oldu, gâh idbarda zar oldu, gâh ikbalde bar oldu. Gün oldu felek küstü, dal kırıldı / Gülşen viran yuva tarumar oldu.” ,diyen…
Bir insan düşünün; 1926 doğumlu çile ile yoğrulu gurbette sılayı yaşayan. Bir insan ki; “Sinemde bülbüller, gülün har eder. / Şakıdıkça viran ah ü zar eder / Yoldadır ahfadın bir gün şad eder / Ağlayım ben, yeter sen gül Harput’um. Geçti hasretine ömrü şebabım / Gurbet ellerinde bikes serabım / Dün gibi bu gün de mesti harabım / Ağlayım ben, yeter sen gül Harput’um” sözleri ile birlikte ellerini gökyüzüne kaldırarak; “Harput’u hak korusun Harputlular içinde”, diye dua eden…

Bir umman düşünün; kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi kısaca bütün maddi ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtan, yetiştiği coğrafyanın insan değerlerini; sevinçlerini, hüzünlerini, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini şiir şiir işleyen, ölümsüzleştiren ve kaleme aldığı eserleri ile de gönül dünyamızı bezeyen…

Ve bir can düşünün; “Aşk ile olunuz ki ölmeyesiniz, aşk ile ölünüz ki diri kalasınız” diyen Yüce Mevlana’ya; “Adım Ziya / Yoktur riya / Şahidimdir ol Kibriya” diyebilen; yaşadığı sürece dik duran, hakkı hak bilen, batıla kılıç çeken…
Bir dost düşünün; duygulu, hoşsohbet, garibe yaren; sevdası iyilik, aşkı güzellik olan; Bir dost ki saygıda, terbiyede, nezakette, incelikte, tevazuda, beyefendilikte, görenlere “eyvallah” dedirten…
Bir yürek düşünün; bir yanı ile milli mücadele döneminin kahramanı Hacı Kaya’ya bir yanı ile de Pulutlu Halil Efendi’nin torunu olan Nermin Hanımefendi’ye sevdalı…
Bir baba düşünün; evladına hayat olimpiyatında; “Şeytanın gıdası, gaflet ve nefistir. Uyanış ise akıl ve idrakin hayat bulmasıdır” diye nasihat eden…
Bir dede düşünün; yürek dünyam dediği torunlarına; “Meşrebi rind olanın yoktur maskara yanı / Gir yüreğine gir de gör ne âlemler var, tanı” diyerek kalp kazanmanın yüceliğini anlatan…
Bir hemşeri düşünün; “Sinemde bir tutuşmuş, yanmış ocağ olaydı / Zülfün karanlığından bezme çerağ olaydı. / Nolaydı yar nolaydı yar bade dolduraydı / Şu garip gönlüm için kanun icad olaydı.”, diyerek yürek tellerimizi titreten Harputlu Hacı Hayri’nin ikinci kuşaktan yeğeni, dayısı Sekratlı Ali Bey, babası Bedri Çarsancaklı olan…
Sonra toplayın çıkartın, çarpın, bölün, olmazsa izdüşümünü alın, kareköküne bakın
İşte bu kişi, bu can, bu insan, bu dost, bu yaren, bu şair, bu şiir, bu umman, bu eş, bu baba, bu dede, bu hemşeri Ziya Çarsancaklı’yı uğurladık ebedi âleme. “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci‘ûn.” (el-Bakara, 156) Günü, saati, dakikası dolunca dünyadan ukbâya yürüyecektir her insan. Ziya Çarsancaklı da yürüdü…

“Şahım sultanım, beyim
Sensiz dünyayı neyleyim
Sen mi gel diyeceksin

Yoksa ben mi geleyim”, diyerek Hakk’a yürüyen, bu gönül ve kültür dostunu, bu Harput sevdalısını, Harput beyefendisini, asaletin, nezaketin, zarafetin, inceliğin; tevazünün timsali Ziya Çarsancaklı’ya Allah’tan rahmet diliyorum. Yeri cennet, mekânın nur olsun. Sevenlerinin başı sağ olsun.