Bulunduğumuz her ortam ve muhatap olduğumuz herkeste şahit olduğumuz, yüksek ihtimalle bizde de aynısını başkalarının müşahede ettiği bir durum var: hep birlikte herşeye kılıf bulur, kendi meşruiyet alanlarımızı yaratır, buna uygun refleksler belirler olduk.

Bulunduğumuz her ortam ve muhatap olduğumuz herkeste şahit olduğumuz, yüksek ihtimalle bizde de aynısını başkalarının müşahede ettiği bir durum var: hep birlikte herşeye kılıf bulur, kendi meşruiyet alanlarımızı yaratır, buna uygun refleksler belirler olduk.

Doğru ile yanlışa değil kimin yaptığına, hak ile batıla değil bizimkilerin karşısında kim olursa olsun farketmez bizim mahalleden olmayışlarına, adalet ve zulme değil kimin bize ne yaptığına, bizim yaptığımızın yanlış ve haksız olmadığı kanaatine ölümüne, çılgınca kendimizi teslim etmiş vaziyetteyiz.

Memlekette veya dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir gelişmede,
Çok hayati veya basit herhangi bir konuda kurulan cümlenin hakikat oluşuna değil, kim tarafından söylendiğiyle daha çok meşgul oluyoruz. Genel hatlarıyla kişiyi veya kurumu onaylamıyor olmakla birlikte, hakikat ve istikamet ilkesiyle baktığımızda adil ve hakkaniyet ölçüsünde bir tavır ortaya konmuşsa mutlu olmak destek vermek, hakkını kim olursa olsun teslim etmek gerekirken istikrarlı bir niyet okuma operasyonu ile geçiriyoruz vaktimizi...

Bu konuda da hiç ayarımız yok maalesef.

Her geçen gün daha da daha çiğnenir hale getiriyoruz muhafaza etmemiz gereken ne kadar ilkemiz varsa.
Her geçen gün daha da daha bir araya gelemez oluyoruz farklı tercih ve reflekslere sahip insanımızla, çevremizle, dostlarımızla...
Her geçen gün daha da daha paylaşılabilir herhangi bir şeyimiz azalmıyor tükeniyor, tüketiyoruz, tükettiğimiz ne varsa onlarla birlikte biz de tükeniyoruz. Asıl cinnet hali ise tükeniyor olmak değil, ilan edilmiş düşmanlar ve düşmanlıkla meşgul olmaya devam ediyor oluşumuz.
Bir intihar halindeyiz itiraf edemesek de...
Ortak dil ve ortak kaygıyı, ortak sancıyı yitirip bitirmişiz. Devası asgari veya azami müştereği korumak iken tüm nobrablığıyla ortak noktaları yok etmeye çalışan kliklere dönüşüyor dönüştürülüyoruz. Çözüm ne peki diye sorulabilir muhakkak. Çözüm kanaatimce evvela bizden olmayan ve bizimle aynı kanaati taşımayanların da bu Arzda nefes alma hakkı olduğunu alnımızın çatına vurmak!
İnsanımıza, insanlığımıza, iffetimize dokunulmadığı müddetçe farklılıklara karşı bizim de onlardan farklı olduğumuz gerçeğiyle yaklaşsak eminim bu ülke veya bu coğrafya hızla yaşanabilir bir coğrafya olacak.
Sözün burasında her kesimle ortak dili bulma ve kurmaya ömür adamış bir şubat kaybı ADAM'ın sloganını buraya bırakıp çekileyim :
"Yaşanabilir bir Türkiye
Yeniden büyük Türkiye
Yeni bir Dünya!"
Farklılıklarımızla birlikte... Daha iyi bir dünya mümkünse ancak bu şekilde olur. Bu benim kanaatim elbette.