YETİMLER



Kar başladı.

Bir yardım derneğinden telefonuma mesaj geldi. Diyor ki “Kimsesizlik, soğuk ve yoklukla mücadele veren yetimler desteklerinizle hayata tutunuyor.”

Bir de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası devlet babanın terk ettiği, yetim bıraktığı insanlar var.

İllerde yavaş yavaş ana iddianameler hazırlanıyor ve davalar görülüyor. Acaba o şehrin milletvekilleri, millet adına davalara katılmayı, müşteki olmayı ne zaman düşünüyor?

Mesela bizim Erzincan'da milletvekilleri Sebahattin Karakelle, Av. Serkan Bayram Erzincan'da ki FETÖ davalarına müşteki olmuş mudur?

Bizim milletvekilleri FETÖ davalarına müşteki sıfatıyla katılıp darbeci askerlerin FETÖye destek veren esnafın yüzüne bakıp göz göze gelmediği müddetçe bu halk yetimdir. Devlet baba halkını yetim bırakmıştır.

İstanbul büyükşehir belediye başkanı Kadir Topbaş, İstanbul'da görülecek FETÖ davasına müşteki sıfatıyla katılmadığı müddetçe bu halk yetimdir.

Aynı şekilde Ankara'nın büyükşehir belediye başkanı, Erzurum'un, Bursa'nın, Belediye Başkanları davalara şikâyetçi sıfatıyla katılmadığı müddetçe bu halk hep yetimdir.

Ben bile Ankara'daki Fetö Çatı davasında mağdur ve müştekiyim.

Sahalara inip referandum için oy istendiğinde partililer zaman zaman tepkiyle karşılaşacaktır.

Tepki gösterilmediğinde ve o gün geldiğinde “Evet” oyu verdiklerinde de bu sadece yetimin çaresizliğidir, utangaçlığıdır.

Ben şahsım adıma söyleyeyim 15 Temmuz'dan dört buçuk ay sonra terörist elebaşı Gülen'in açmış olduğu davadan beraat edebildiysem bu benim ikinci kez yetim kaldığım anlamına gelmektedir.

15 Temmuz'dan sonra Gülen dışındaki ama Gülen'in konusunun bulaştığı davalardan ceza aldıysam, sekiz bin TL bulamadığım için her gün bu paranın bedelini ödemek için bir kamu kuruluşuna denetimli serbestlik için tuvalet yıkamaya gidiyorsam bu benim yetim olduğumun göstergesinden başka bir şey değildir.

15 Temmuz öncesi Gülen'e aynen Abdullah Öcalan'a söylendiği gibi ‘”Teröristbaşı ve Terörist elebaşı'' diyebilen ilk adam benim. Gülen'e Gülen yapılanmasına devlet, “terör örgütü mü, yoksa silahlı terör örgütü mü” diye ne söyleyeceğine dair tereddüt yaşarken istinasız bütün yazılarımda ve haberlerimde FETÖ yapısı için “Silahlı terör örgütü” yine diyen benim.

15 Temmuz öncesi ve sonrası Bakan Süleyman soylu hariç bir devlet yetkilisi halımı hatırımı sormadı.

Ayıptır söylemesi ama gününü eşin dostun verdiği beş tl ile, on tl ile geçiren bir adam oldum çıktım.

Buzdolabı bomboş.

Ramazan aylarında ekmekle oruç tuttum.

Başkaları, avukatlara para verir; bana ise avukatlar para veriyor. Benimle birlikte onlar bile tehdit gördü.

Fetönün beddua seanslarında adları geçiyordu.

15 Temmuz gerçekleşseydi benimle birlikte onlar bile öldürülecekti.

Avrupa'dan Hıristiyan dernekleri, kiliseler arayıp yardım talebinde bulundu. Ama bizim Müslümanlardan, Türklerden acı bir tebessümden başka bir şey görmedim.

15 Temmuz öncesi şu an hala görevinin başında olan bir milletvekilinin benim için “Gülen'e karşı ne suç işlediyse cezasını çekecektir” şeklinde konuştuğunu bile duydum.

Bir savcı ise bana bu işleri bırakmamı, evlenmemi önerdi.

Bir savcı odasında tehdit etti.

Yani halimiz bu ki, yetimiz.

Yetimsiniz…