Yesevî mürşitlerinden İshâk Ata’nın eseri Hadîkâtü’l-ârifîn’de şeyhlik, “halkı Hakk’a davet etmek”, “bütün insanlara şefkatli olmak” olarak tarif edilir. Mir’âtü’l-Kulûb’a göre Sultânü’l-ârifîn Ahmed Yesevî der ki...

Şeyh Kimdir?

Yesevî mürşitlerinden İshak Ata'nın eseri Hadîkatü'l-arifîn'de şeyhlik, 'halkı Hakk'a davet etmek', 'bütün insanlara şefkatli olmak' olarak tarif edilir. Mir'atü'l-Kulûb'a göre Sultanü'l-arifîn Ahmed Yesevî der ki: (Bir kişi) yetmiş makamdan geçmeden şeyhlik iddiasında bulunsa o hemen kafir olur. Sadr Ata Risalesi'nde nakledilir ki: Bir kişi gönül alemi açılmadan Gavs ve Gavslar, Hızır (a.s.) ve İlyas (a.s.) başta olmak üzere gayb erenleri ile sohbet etmeden ve onlardan icazet almadan şeyhlik iddiasında bulunsa yalancı, bidatçı ve Şeytan'dır, demişler. Şeyh denen kimse mürîdi terbiye edip muradına ulaştırabiliyorsa, onun mürîd edinmesi caiz ve uygun olur. Eğer mürîdi maksada ulaştıramıyorsa, mürîd edinmesi caiz olmaz. Kıyamet gününde hesap yerinde cevap vermesi gerekir. (Şeyhlik yapması caiz) ve helal olsa hesap; haram olsa azap görmesi gerekir. Ama gönül alemi açılsa ve yetmiş makama ulaşsa, o gönül Mevla azze ve celle'nin nazar ettiği yer olur. Hadîkatü'l-arifîn'de Ahmed Yesevî'nin şöyle dediği aktarılır: 'Şeyh Hızır gibi, mürîd de Mûsa (a.s) gibi olmalıdır. Şeyh ne emretse mürîd o emri yerinme getirme konusunda sabretmelidir.'

Velayet Nedir? Velînin, veli olduğunu bilip bilemeyeceği konusunda şeyhler arasında fikir ayrılığı vardır. Bazıları: Velî olduğunu bilebilir, der. Bazıları ise: Bilemez, der. Zîra şu hadis buna delalet eder: 'Kubbelerimin altında öyle velilerim vardır ki, onları benden başkası bilemez.„ Alamet olunca (kendisinin) veli olduğunu bilebilir. Bazıları, dokuz, bazıları kırk, bazıları yedi ve bazıları da üç alamet ile veli olduğunu bilebilir dediler. Eğer alamet üçten az olursa o kişi veli olamaz. Birincisi, o kişide dünya sevgisi olmamalıdır. İkincisi, açlık ve susuzlukla nefsini öldürmüş olması gerekir. Üçüncüsü geceleri uyanık olması gerekir. Az yemek, çok kanaat etmek, az uyumak, çok uykusuz kalmak, az konuşmak, çok zikretmek ve diri (aktif) olmak gibi alametler bir kişide olsa, ümid edilir ki o velilerdendir. Şeyh diye adlandırılan ve tarîkat yolunda yürüyoruz diye iddia edenler, (eğer) yetmiş makamdan geçip, gönül alemlerini açıp, gayb erenler, şeyhler ve ruhlardan icazet alırlar ve tarikatta iddiaları doğru olursa, şeyhlik makamına oturmaları caiz olur. Baba [Maçin] Risalesi'nde şöyle derler: Şeriat, tarîkat ve hakikat sahibi diye adlandırılan kimselere gereken, doğru yoldan sapıp yolunu kaybeden sohbet (tartışma) ehlini doğru yola getirmek için teşvik edip onlara tevbe tavsiye etmektir. Şeyh, o yolunu kaybetmiş insan için hidayet diler, üç gün üç gece onun için dua eder. Eğer bu süre içinde doğru yola girmezse beş gün riyazat ve çile çekmesi gerekir. Eğer beş günde de tevbe etmezse yedi gün böyle yapması gerekir. Bu kıyas ile kırk güne kadar çile çekip yanlış yolda olanları doğru yola getirmelidir ki şeyhlik onun için caiz olsun.

Sohbet: Sûfî Muhammed Danişmend, Hz. Pîr Hasan Basri'den nakleder: Sohbet üç türlü olur: Birincisi kîl u kal ile şeriat konusunda; ikincisi hal, velilik, himmet ve olgunluk ile tarîkat konusunda; üçüncüsü sır (gönül) ve hal ile hakikat konusunda sohbet. Binaenaleyh şeriat, tarîkat ve hakikat sahibi olanlara gereken şey, Tevazu ile riyazat (perhiz) ve çile çekip dua ve niyaz ederek, inkarcı, münafık ve yoldan çıkmışları doğru yola sokmak ve tevbe ettirmektir. Eğer tevbe etmezlerse, Allah Teala tevfik (ve hidayet) verinceye kadar sabretmektir. Sultanü'l-arifîn Hace Ahmed Yesevî derler ki: Gönül aleminin kusuru çoktur. Bulanıklıkları da şunlardır: Dünya sevgisi, hırs, hased, öfke, düşmanlık, isyan, unutkanlık, kendini beğenme, riya ve gösteriş yapma. Bu tür yasaklanan şeylerden biri müridin gönlünde bulunursa, o maksadına ulaşamaz. Mürîd olup muradına ulaşmak isteyen, seven olup sevdiğini arayan kimseler gönül aleminin kirlerini yok edip perhiz ile çile çekseler, ayrıca şeyh yardım ve Mevla Teala inayet etse, o zaman muradları hasıl olur.

Nûr: Eğer deseler ki: Nur kaç kısımdır? Cevap olarak de ki: Üç kısımdır. Birincisi nûr-i zat, ikincisi nûr-i sıfat, üçüncüsü nûr-i hak (toprak nuru). Nûr-i zat, Allah Teala'nın nurudur. Nûr-i sıfat, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in nurudur. Nûr-i hak, insanoğlunun bu dünyada gördüğü mülk nurudur. Tasavvufun 'Olmazsa Olmaz' Gerekleri: Yesevî adabına ait kaynak eserlerin yazarı olan Hazînî 'ye göre, 'Zikreden Allah'a vuslata giden yolda nefsini ezerek zilleti tercih eder, derviş girdiği tasavvuf yolunda baş olma hırsını ve dünyalık makamları daha yolun başında ardına atmıştır.' Hazînî 'nin, Menbaü'l-Ebhar Fi Riyazi'l-Ebrar adlı risalesinde belirttiğine göre 'Sûfîlik, yani dervişlik ve şeyhlik için 4 şart gereklidir. Bunlar aslında bir tarîkatın varlığı için olmazsa olmazlardır; eğer biri olmazsa beklenen mutluluk elde edilemez.' diyen Ahmed Yesevî'ye göre mübtediler müruru, mutavassıtlar südûru ve müntehiler zuhuru dört şarta bağlıdır. Konuyu burada sonlandırıyoruz Kalın sağlıcakla