Tasavvufu bilinemez, anlaşılamaz bir gizem yumağı olmaktan çıkarıp her insanın anlayabileceği ve gereklerini yerine getirebileceği popüler bir akıma dönüştürmesi ve halkın tamamen anladığı bir dil ile alıştığı bir söyleyiş ile hitab etmesi de Yesevîyye tarîkatının bir üstünlüğü olarak kaydedilmelidir

Tasavvufu bilinemez, anlaşılamaz bir gizem yumağı olmaktan çıkarıp her insanın anlayabileceği ve gereklerini yerine getirebileceği popüler bir akıma dönüştürmesi ve halkın tamamen anladığı bir dil ile alıştığı bir söyleyiş ile hitab etmesi de Yesevîyye tarîkatının bir üstünlüğü olarak kaydedilmelidir. Ahmed Yesevî tasavvufî yolunu klasik şeriat-tarîkat-hakikat üçlemesi ile açıklamakta ve bunu Hz. Rasûlullah (s.a.v.)'den rivayet edilen 'Şeriat söylediğim sözlerim, tarîkat yaptığım fiillerim (işlerim), hakikat ise halimdir.' sözlerine dayandırmaktadır. Demişlerdir ki: Hz. Rasûlullah (s.a.v.) miraç gecesinde Allah (c.c.) ile vasıtasız olarak doksan bin konuda sözleşti. Otuz bini şeriatla, otuz bini tarikatla ve otuz bini hakikatle ilgili idi. Hakk Teala'dan ferman geldi ki: 'Şeriat sözlerini mü'min, kafir ve fasık herkese anlat. Tarîkat sözlerini dileyen ve taleb edenlere anlat, ama hakîkati asla kimseye söyleme…'(İnsanda) kalb-i selim olmadıkça tarikata girmesi caiz olmaz. Her kim dört deryadan geçse, kalb-i selim olur: 1. Dünya deryası, 2. Halk deryası, 3. Şeytan deryası, 4. Nefs deryası. Bu deryalar için gemi gerekir, gemisiz geçilmez.

Birinci Dünya deryasının gemisi zühd, yiyeceği kanaat, alimi (veya bilgisi) horlanıp küçümsenmek, gemisinin demiri sabırdır. İkinci Halk deryası, onun gemisi ümidi kesmek ve uzlet, gemi demiri ayrılık, oturuşu halvettir (yalnızlık). Üçüncü Şeytan deryasının gemisi zikir, yiyeceği tesbih, demiri korku ve ümit, oturuşu muhabbettir. Dördüncü Nefs deryası, gemisi açlık ve susuzluk, yiyeceği aşk, demiri zevk, oturuşu şevktir. İşte bu deryalardan geçen kimse tarîkat yoluna layık olup kalb-i selim elde eder.

Hakîkat Hakkında Hazret Sultan Ahmed Yesevî dedi ki: Hakîkat, gönülle amel etmektir. Hz. Rasûlullah (s.a.v.)'e yetmiş makamda ayet geldi. (Hakk Teala) yetmiş bin hicabı, yetmiş makam içine koydu. Yetmiş makamı da yedi yakîn (kesin ve gerçek bilgi) içine koydu. Bunlar isme'l-yakîn, resme'l-yakîn, ilme'l-yakîn, ayne'l-yakîn, hakka'l-yakîn, hakikat-ı hakka'l-yakîn ve Hakk-ı Hakka'l-yakindir. Bu yedi yakîni de mücahede (çaba ve çile) ile koydu. Mücahedeyi de Hak Teala'nın inayeti (lütfu ve yardımı) içine koydu. Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Mevla azze ve celle 'den inayet dileyip mücahede etti. Yetmiş bin makamı geçti, hakîkata girdi ve onun varlığını gördü. Gönül mi'racı yaptı. Beden miracı da ondan haber verir. Bilesin ki, Hz. Hz. Rasûlullah (s.a.v.), miraçta Rabbu'l-izzet'e varıncaya kadar elli mertebe aştı.

1.Akıl,2.O'nun (Hakk Teala) varlığını bilmek, 3.O'nun (Hakk Teala) kainattan önce var olduğunu bilmek, 4. O'nun (Hakk Teala) bakî olduğunu ve yok olmayacağını bilmek, 5.O'nun (Hakk Teala) Diri olduğunu ve ölmeyeceğini bilmek, 6. O'nun (Hakk Teala) Âlim olduğunu bilmek, 7. O'nun (Hakk Teala) Kadir olduğunu bilmek, 8.O'nun (Hakk Teala) İşitici olduğunu bilmek, 9. O'nun (Hakk Teala) Görücü olduğunu bilmek, 10. O'nun (Hakk Teala) Dilediğini bilmek, 11.O'nun (Hakk Teala) Fail (iş yapan) olduğunu bilmek, (12. metinde eksik), 13. Emredici olduğunu bilmek, 14. Benzerinin olmadığını bilmek, 15. Doğurmadığını ve doğurulmadığını bilmek, 16. O'nun (Hakk Teala) yerine geçecek bir şeyin olmadığını bilmek, 17. Hikmet sahibi olduğunu bilmek, 18. Doğru sözlü (samimi) olduğunu bilmek, 19. Hiçbir şeye ihtiyacının olmadığını bilmek, 20. Peygamberler gönderdiğini bilmek, 21. Kalpleri ülfet ettirdiğini söyleyen olduğunu bilmek, 22.Sıdk . 23.Kabirlerden diriltenin O olduğunu bilmek,24.O'nun, iyilik yapanları fiillerinden dolayı sevdiğini bilmek,25. Kulların günahlarını affettiğini bilmek, 26. Âdil olduğunu bilmek, 27. Niyet, 28. Sabır, 29.Yakîn, 30. Havf, 31. Reca, 32. Haya, 33. Hilm, 34. Şerh (Kalbin Açılması), 35. Tasdik, 36. İtikad, 37. İhlas, 38. İstiane (Yardım İsteme), 39. Temkîn, 40. Kabûl, 41. Tevekkül, 42. Tefvîz (İşleri Allah'a Havale Edip Razı Olma), 43. Zühd, 44. Nasîhat, 45. Şefkat, 46. Velayet, 47. İlim, 48. Keramet 49. Rahmet 50. Vefa mertebeleridir

Hakîkatla yürüyorum' deyip iddia edenler ve 'Hakk'a yakın şeyh' diye adlandırılan kimseler, bu hakikat konusunda anlatılan yetmiş makamı geçip, yetmiş bin perdeyi aşıp hakîkata girse ve Rasûlullah (s.a.v.)'in gördüklerini görseler, (o zaman) manevî halleri düzgün ve iddiaları doğru olur. Hakk'a yakınlık ve şeyhlik onlara caiz olur. Ama hakikat konusunda anlatılan yetmiş makamı geçmeden, yetmiş bin perdeyi aşmadan ve Hz. Rasûlullah (s.a.v.)'in gördüklerini görmeden, bir kimse 'ben Hakk'a ulaşıyorum' diye iddiada bulunsa, iddiası yalan, kendisi yalancı ve Tanrı'ya düşman olur. Nitekim buyurdular: 'Yalancı, Allah'ın düşmanıdır.„ Nebîyy-i zîşan (s.a.v.) buyurdu: 'Her iddianın bir manası (içeriği ve özü) vardır. Manası olan kişi doğru, olmayan ise yalancıdır. İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki iddia çok ama mana (ve maneviyat) az olacak. Kim bir şeyi iddia eder ama karşılığını bulundurmazsa, o yalancıdır.„ (Rasûlullah doğru söyledi.) Değerli okuyucularım haftaya Yesevîlik yoluna devam edeceğiz.