YEREL SEÇİMLER VE EHVEN-İ ŞER

Her zaman olduğu gibi önümüzdeki yerel seçimlere de telafisi imkansız tarihi önem atfederek gidiyoruz. Adaylardan ziyade liderler kontrollü bir şekilde tansiyonu yükselterek seçmeni motive etmeyi, belediye seçimlerini hayat-memat seçimi olarak göstermeyi bir strateji olarak benimsediler.

Seçim sürecinde toplumun aşırı politize edilmesi, siyasetin kamplaştırıcı ve kutuplaştırıcı dili eşliğinde, makul sınırların çok ötesinde bir süreç yaşandı. İnsanlar işlerinden çok siyasetle ilgilenir hale geldi. Camii avlusunda oturan Hacıdan, dikiş nakış kursundaki Bacıya kadar; herkesin dilinde seçim!

Toplum, özellikle eğitim çağındaki genç nesiller bilimden, sanattan, edebiyattan çok siyasetle meşgul olur hale geldi. Bir toplumun veya bireyin her hangi bir siyasi partiye ilgisi ya da karşıtlığı başkalarında tahammülsüzlüğe sebep oldu.

Adayların yönetmeye talip oldukları şehirlerin problemlerinden, projelerden çok ittifaklar, beka, dış güçler, karanlık odaklar konuşuldu tartışıldı. Siyasi vizyonda rekabet hakarete, siyasi mücadele terörle mücadeleye döndü. Partilerin ve liderlerin birbirlerine karşı halkı kin ve düşmanlıkla doldurması moda oldu.

İnsanların siyasi tercihlerine, inancına, dünya görüşüne, yaşam biçimine saygı duymayı ne zaman öğreneceğiz? Kavga etmeden rekabet etmeyi ne zaman öğreneceğiz? Kendi menfaatlerimizden çok milletin çıkarlarını ne zaman önceleyeceğiz?

Seviyeli ve etkili bir siyasi üslup, seviyeli ve etkili bir muhalefet anlayışı mümkün değil midir?

Neden kimse projelerinden bahsetmiyor da rakiplerini itibarsızlaştırma yıpratma kampanyasına gerek duyuyor?

Yazının kalan kısmına bir tutam mizah katalım.

Bir fragmanda Recep İvedik’in turist olarak bulunduğu teknede rehber: ”İçinde bulunduğumuz denizde 300 çeşit balık yaşıyor” diyor. Buna çok şaşıran İvedik “Emin misin? Saydın mı?” Rehber: “Tabi ki” cevabını veriyor. İvedik:”Say ulan!”

Rehber diğer turistlerin de yardımıyla ancak dokuz tanesini sayabiliyor. Recep İvedik: “Nerde ulan bunun 291 tanesi.”

Bu gün Ak Parti yanlısı veya karşıtı olanların neden yanlı veya karşıt olduklarını izah edebileceklerinden pek emin değilim.

Ama merak etmeyin bu konuda size yardımcı olacağım.

Eğer Ak Partiyi savunuyorsan:

17 yıldır iktidarda olan Ak Partinin ifade ve inanç özgürlüğünün sağlanmasında, başörtüsü zulmünün sonlandırılmasında, katsayı engeliyle bu memleketin inançlı gençlerinin devlet kademelerinden uzak tutulmasının önündeki engellerin kaldırılmasında verdiği mücadeleden haberin olması gerekir.

Eğer Ak Partili isen: Torununun yemin töreninde aksakallı dedelerin, başörtülü ninelerin nizamiyeden çevrildiğini, askeri vesayetin sona erdiğini bileceksin. Milletin inancıyla kavgalı devlet oligarşisinden, milletin inancıyla barışık bir devlet yapısına geçildiğini de bileceksin. Köprüleri, duble yolları, hızlı tren hatlarını, okulları, hastaneleri, havalimanlarını, Toki evlerini, yerli ve milli silahları da bilmelisin.

Yapılan hizmetlerin hakkını teslim etmelisin.

Lakin başka hakikatleri de görmelisin.

17 yıldır Üretim ihmal edildi, borç-faiz ve ipotek ekonomisi uygulandı. Özelleştirme ile devlet varlıkları elden çıkarıldı. Kamunun ve özel sektörün iç ve dış borcu arttı. Vatandaş bankalara borçlandırıldı ve bankaların insafına terk edildi. Yerli üretim yerine ithalat teşvik edildi. Kaynaklar beton ve çimentoya AVM ve Rezidans inşaatlarına gömüldü. Üretim, sanayileşme ve teknoloji ihmal edildi. Türkiye her zamankinden daha fazla dışarıya bağımlı hale geldi. Tarımda girdi maliyetlerindeki artışlar tarımı ve hayvancılığı, köylüyü- çiftçiyi bitirme noktasına getirdi. Unu, buğdayı, tohumu, patatesi, soğanı, samanı, eti ithal eder olduk. Doğalgaz, elektrik ve akaryakıt fiyatları, vergiler, zamlar; dar gelirli ailelerin, emeklinin, asgari ücretlinin belini büktü. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu. Velhasıl bize ne olduysa yine bizden ötürü oldu.

Kalın Sağlıcakla…