Yeni Türkiye

Yeni Türkiye kavramını hepimiz duyduk. Bu kavram Ak Parti tarafından kullanılıyor ve Ak Parti iktidarı döneminde atılan adımlar sonucu gelinen noktayı ifade ediyor. Gerçekten de Ak Parti’nin ilk yılları bir seferberlik ilanı gibiydi. Yıllardan beri dışlanan, hareketsiz duran, hesaba katılmayan Müslüman ve muhafazakâr insan kaynağı ülke için harekete geçti. Ülkeyi ciddi bir değişimden geçirdi.

Sorun şu ki Muhafazakâr iktidar Türkiye’yi tek başına yenileştirmeye ve geliştirmeye çalıştı. Tıpkı cumhuriyetin kurulduğu dönemde Laik ideolojinin laik insan kaynağıyla bu işi tek başına yapmaya çalışması gibi... Geldiğimiz noktada bu ülkede muhafazakâr olmayan bir iktidar düşünme ihtimalimiz kalmamıştır. Öte yandan ülkenin gelişmiş ülkelere dâhil olması da kolay gözükmemektedir. Ülkenin önündeki tıkanıklığın aşılması ve gelişmiş bir ülke haline gelebilmesi için yapılacak şey muhafazakâr iktidarların muhafazakâr olmayan kitleleri değerlendirmeye başlamalarıdır.

Gelişmek insanla olur. Uyumlu, çalışkan, inanan ve dürüst insanlarla… Türkiye’nin temelde dört çeşit insan kaynağı var. İslamcı, Türk, Kürt ve Laik... Dört grup da çalışkan, dürüst ve inançlı… Eksik olan şey uyum… Zaten ülkemizin gelişememesinin temelinde bu dört farklı insan tipinin uyumsuzluğu var. Mesela anayasa referandumu için İslamcı ve Türk cephenin bir arada olduğunu varsayarsak laik ve Kürt cephenin bu işe karşı olduğunu görüyoruz. Bu da neredeyse ülkenin %30-40 arasında enerjisinin boşa gitmesi demektir. Ülke insanı olarak en büyük sorunumuz bizim ideolojimiz iktidar değilse iktidara destek vermeyi bırakır gibi ülkeye destek vermeyi de bırakmak. Bu tavırla devam edilemez. Dört grup da birlikte hareket edebilmeli.

Ak Parti bunu yapması gerektiğini biliyor. Ama kolay bir işten bahsetmiyoruz. Zira çözüm sürecinin geldiği nokta ortadadır. Şimdi Türk milliyetçileri ile deneniyor. Ak Parti’nin Milliyetçi Hareket Partisi ile işbirliğinin kalıcı olacağını varsaysak bile yine de bu iş kolay olmayacak! İkisi beraber ancak bir 15 yıl daha yol alabilirler. Bu yüzden iktidar olarak ülke için eninde sonunda Kürtlerin ve laiklerin enerjisini de kullanmayı öğrenmek zorunda. Bu ülkeyi yürütmek için her çeşit insan kaynağına ihtiyacımız olacak. Bir ülkede 4 çeşit iktidar olamayacağına, ya da dört grup da sırayla ülkeyi yönetemeyeceğine göre 4 farklı gruptan da insan kaynağını dengeli kullanabilen bir iktidar inşa edilmelidir. İşte Yeni Türkiye kavramı bu noktada yeniden tanımlanmalıdır. Yeni Türkiye Anadolu’nun yüzyıllar boyunca meydana getirdiği her değeri ayrı ayrı veya bir mozaik şeklinde muhafaza edebilen Türkiye olmalıdır. Zıtlıkları bir arada tutabilen ve zıtlıkların üstüne yükselebilen bir Türkiye olmalıdır. Her iktidarın önceki iktidarın izlerini yok etmekle uğraştığı bir ülke olmamalı.

Yeni Türkiye’de en ağır yükü İslamcılar taşıyacaktır. Türkiye’nin ufkunda İslamcılıktan daha sağlam ve daha iddialı bir ideoloji gözükmemektedir. Bu hem nüfus hem de nüfuz olarak böyledir. Tabi bu gerçek bu işin İslamcılar için kolay olacağı anlamına gelmemelidir. İslamcılar son birkaç asırda bu işin çok da çantada keklik bir mesele olmadığını anlayacak kadar acı çektiler. Evet, Türkiye’nin geleceği acılarından öğrenen İslamcıların etkisi ile şekillenecektir. İslamcıların Yeni Türkiye’deki başlıca görevleri diğer üç unsur arasında denge ve adalet sağlamak, farklı yaşam tarzlarını güvence altına almak ve özellikle Laikleri korkutmamaktır.

Laiklerin de aldığı ve alacağı çok dersler var. Laikliğin ülkeyi taşıyamadığı, ülkenin baskın ideolojisi olamadığı görüldü. Kendisi değiştirilmedi ise de tanımı değiştirildi. Bu anlamda laiklerin görevi cumhuriyet döneminin kazanımlarını ciddiyetle savunmak, Türkiye’yi Avrupa ve Amerika’da üretilen ve geliştirilen bazı evrensel değerlere açmak, dışlayıcı ve dolayısıyla enerji kaybettiren tavırlardan uzak kalmak, bu ülkede tek başlarına iktidar olamayacaklarını bilmek, İslamcılardan korkmamak, İslamiyet’in bu toprakların en baskın ve her anlamda belirleyici unsuru olduğunu unutmamaktır. Laikler mümkünse İslam sınırları dışına çıkmadan İslam’ın en güzel yorumlamasını yapacaklardır. Kendi yorumlarını topluma kabul ettireceklerdir.

Türk Milliyetçilerinin görevi İslamcılık hakkında daha derinlemesine bilgi edinmek, Kürtlere değer vermek ve onlara nasıl güveneceklerini öğrenmektir. Türk milliyetçileri her zaman İslamcı halk için aşırı milliyetçi yönlerini törpülemeyi bilmiştir. Tarih boyuncu bu işin sınavını pek çok kere vermiş ve bence geçer not almıştır. Ülke her ne zaman dönüm noktasına gelse, ne zaman değişim gerekli olsa ellerini taşın altına koymaktan çekinmeyeceklerdir.

Kürt hareketlerinin görevi ise asimile olmadan Türkiye’ye nasıl omuz vereceklerinin yollarını öğrenmek olacaktır. Şiddet temelli şikâyetler ve isyanlar barışçıl taleplere ve projelere dönüşecektir. Kürt dili de en iyi şekilde öğrenilecektir. Kürt kültürü ve tarihi unutulmayacaktır. Birlikte geçen ve birlikte geçebilecek asırlar üzerine düşünülecektir. Tarihte kalmış acılardan ve halen devam eden başımızdaki savaşlardan ders çıkarılacaktır. Birlikte neler yapılabileceğine odaklanılacaktır.