Yeni Türkiye’nin inşası siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatın bütününde kesitsel olarak görülmektedir. Bu Yeni Türkiye paradigmasını oluşturan parametrelerden biride kuşkusuz devletin sembolleri ve ritüelleridir. Çünkü semboller basitçe devletin ideolojisindeki felsefeyi gösteren simgelerdir. Hatta o felsefenin kotlarını ortaya koymaktadır. Bu bakımdan yeni Türkiye’nin resmi karşılama veya protokol törenlerine dönük ilk değişimi eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül gerçekleştirmiştir. Seçilmiş Cumhurbaşkanımız ise daha köklü değişikliklere gitmiştir. Ancak bir haftadır görsel ve yazılı basında AK külliye, burada organize edilen protokol törenlerinde muhafız alayının yapısı ile kılık kıyafet ve ritüellerdeki değişime dönük eleştiriler birkaç gurupta toplanabilir. Bu eleştiriler ve bunlara dönük analizlerimiz şu şekildedir:

İlki görsellikle ilgili olup, bu bağlamda kıyafetlerin durumuna dönük eleştirilerdir. Bu eleştirmenler Filistin lideri Abbas ve Azerbeycan lideri İlhan Aliyev karşılama töreninde yer alan 16 Türk devletini temsil eden askerleri ve kıyafetlerini “Osmanlı Sirki” veya “Tiyatro Gösterisi” şeklinde ele alıp modern devlet ile bu sembollerin uyuşmadığını hatta kostümlerin durumunu bornoz giymişler gibi farklı alanlara çekerek küçültücü ifadelerle açıklama yapmışlardır. Öyle ki mizahi tarzda sunulan yaklaşımlar aklın sınırlarını zorlamıştır. Kuşkusuz kostümler bağlamında elimizdeki kaynaklar yetersizdir. Özellikle Osmanlı askeri kıyafetlerine dair , Mahmut Şakir Paşa’nın Osmanlı askeri kıyafetine dair eserinde ve resmi talimatnamelerde bilgi bulunmasına rağmen Osmanlı öncesi Türk devletlerine dair bu konuda bilgiler oldukça sınırlıdır. Mevcut veriler ve daha sonraki dönemde yapılan gravürler ışığında inşa edilerek askerlerin kıyafetleri şekillenmiştir. Bu konuda veriler ortaya çıktıkça boşlukta kalan belirsizlikler giderilecektir. Diğer taraftan kıyafetten ziyade yapılan işlemin muhteva anlamı daha önemlidir. Karşılama törenlerindeki askerlerin geleneksel giysiler içerisinde olması hem toplumumuza geçmişimizi hatırlatır, hem de memlekete gelen yabancı liderlere binlerce senelik tarihimizi rahatça hissettirebilirdi. Diğer taraftan bu tantanalı giysiler amatörce dizayn edilmiş ibrişim ilikli firuze renkli üniformalardan ve beyaz kasklardan daha cazip görünmektedir.

İkinci tür eleştiriler modern devletlerde bu tür sembollerin bulunmadığına dairdir. Halbuki bir çok Avrupa ülkesinin tarihi 19 yüzyılda başlamasına rağmen onlardaki muhafız alaylının şekillenmesi, onların kostümleri ve ritüelleri kuruluş süreçleri ile başlar (mesela Bulgaristan, Sırbistan da olduğu gibi) diğer bir çok Avrupa ülkesinde özellikle İngiltere,Danimarka, İsveç, Norveç, Papalık ve Portekiz’de olduğu gibi protokol törenlerindeki uygulama, kostüm ve ritüeller o devletlerin tarihi derinliklerine götürür. Zaten atlı birlik uygulamasını da Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül bir İngiltere gezisinde bulunduğu esnada kendisi için düzenlenen resmi törenlerden etkilenerek bizde de benzer uygulamayı başlatmış idi. Üstelik, bu ülkelerin Cumhurbaşkanlarının ofisleri de, krallık zamanına ait saraylardır ve Paris’teki Cumhurbaşkanlığı Sarayı Elysee’nin, önünde Napolyon devrinin üniformaları içerisindeki miğferli ve kılıçlı muhafızlar nöbet tutmaktadır. Italyan Cumhurbaşkanlığı Sarayı olan Roma’daki Quirinale’nin atlı muhafızları, Savoy Prensliği’ne mahsus “Corazzieri” yani “Haçlı” üniforması giymektedir. Kremlin’deki Rus tören birliği de Çarlık döneminin, 18. yüzyılın üniformalarını giymektedir. Moğolistan’da yabancı konukları Cengiz Han zamanının giysileri içerisindeki atlılar, Hindistan’da da Babür Şah’ın askerleri karşılamaktadır.

Üçüncü tür eleştiriler ise ki bunlar daha çok tarihçiler arasından çıkan eleştirilerdir. Bu eleştirilerde Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 türk devletine ait yıldız ve hilal işaretleridir. Her birisi bir Türk devletini simgelemektedir. Bu devletlerin bir çoğunun aynı coğrafyada birbirlerinin devamı ve bazılarının Moğol menşeli devletler olduğuna dair görüşlerdir. Bir kere Türkler kadar dünya tarihinde bu kadar geniş coğrafyada farklı isimlerle devlet kuran kavim bulunmamaktadır. Orta Asya’da kurulan devletler bir birlerinin devamı gibi görünse de kurucu unsuları hanedanın yaşam süreçleri bir birinden farklıdır. Bu bakımdan bunları bir birinden ayrı devletler olarak ele almakta bir bilimsel mahsur bulunmamaktadır. Ayrıca her bir devletin dönemlerine ait veriler ışığında bir kostüm inşa edilerek temsil edilmesi yaşayan kültürel coğrafyamızı anlamak ve kadim siyasi coğrafyanın temsilciliğini üslenmemiz bakımdan son derce önemlidir. Hatta bunların dışında Osmanlı ve Babür İmparatorluğu ile çağdaş olan Ortada Doğuda kurulan Türk devletlerinden Eyyübiler’in, Memluk, Safevi, Afşar ve Kaçar devletlerine ait askeri figürlerinde burada gösterilmesi daha anlamlı olacaktır. Kısaca Türk devletlerini Orta Asya ve Ön Asya ve Karadeniz’in kuzeyinde kurulan Türk devletleri olarak her birini ayrı figür ile sembolize etmek kültürel coğrafyamızı anlamlandırma adına güzel olacaktır.

Bütün büyük devletler dünya tarihinde devletin sembollerine önem vermişlerdir. Zira devletlerin çok yönlü stratejileri ile semboller arasında bir uyum vardır. Örneğin Osmanlılar, II. Mehmet İstanbul’u feth ettikten sonra hem stratejileri hem de sembollerinde değişime gitmişlerdir. Daha çok yakın ve orta ölçekli havzalarında bulunan kültürlerin ve devletlerin mirasçıları olmak adına onların kullanmış oldukları sembolleri kullanmışlardır. Bu hem sultanların kullanmış oldukları Han, Kağan, Padişah, Kayzer, Şehinşah, Halife ve Sultan gibi kullandıkları unvanlarda görülür hem de Avusturya ve İran elçileri İstanbul’a geldiği zaman At meydanında ve Sarayda gösterilen protokol merasiminde görülmektedir. Aşırılığa kaçmamak şartıyla modern dönem devletlerin propaganda, psikolojik mücadelesinde protokol törenleri ve mekanlar önemlilik arz eder.

16 Türk Devleti’nin bundan böyle protokol karşılamalarında temsil edilecek olması yeni Türkiye’nin inşasına dönük önemli bir uygulamadır.Aynı uygulama Avrupa’nın ileri demokrasilerinde de vardır, tören birlikleri asırlar öncesinin üniformalarını giyerler. Burada“Avrupa’nın tarihî giysileri genellikle tek tip oluyor, bizde neden 16 çeşit?” diye sorabilirsiniz...Neden mi? Hiçbirinin geçmişinde 16 devlet olmadığı, millî devletlerini ancak 19. asırda kurabildikleri içindir.