Rusya, Suriye’nin yeni patronu oldu, Halep düştü.

Rusya, Suriye’nin yeni patronu oldu, Halep düştü. Halep’in düşmesi ile birlikte, İslam ülkelerinin güçsüz olduğu bir kere göründü. Artık bu güne kadar olan yönetim anlayışları ile batı medeniyetinin ülkeleri kadar gelişemediğimizi kabul etmemiz lazımdır. Hasta olan bir insanın iyileşebilmesi için öncelikle, hasta olduğunu kabul etmesi lazımdır. Hasta olduğunu kabul etmeyen hastalar, iyileşmek için doktora gitmezler, zorla doktora götürülse bile verilen ilaçları kullanmak istemezler. Hasta olan insanlar ancak normal günlük hayatını sürdüremedikleri zaman doktora giderler. Veyahut da vücutlarında ağrı ve ateş olduğu zaman hasta olduklarını kabul ederler. Kendilerini hasta hissetmedikleri halde, doktora sadece genel kontrol için giden insanlar azınlıktır.

Toplumlarda, hastalar gibi zayıflıklarını çok zor kabul ederler. Ancak savaşlarda yenilen toplumlar güçsüzlüğünü kabul etmek zorunda kalır. Savaşta yenilmeyen toplumlar güçsüzlüğünün zararlarını görmediği için güçsüzlüğü kabul etmek istemezler. Yenilince, meğer biz güçsüzmüşüz derler. Bu gün İslam ülkelerindeki, yönetici gruplar, güçsüzlüklerini itiraf edemeseler de, o ülkelerin halkları yöneticilerinin ve dolaysıyla ülkelerinin zayıf olduklarını basın yolu ile anlıyorlar. (Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu; internet icat oldu, sansür bozuldu.) İsrail karşısında Filistin’in ezilmesi, Arakan Müslümanlarının yaşadığı zülüm, Uygur Türklerinin çektiği zulüm, dünyada hangi ülke zulüm varsa oranın halkı batı medeniyetinin değil, Müslüman beldenin halkıdır. Öyle ise biz, Müslümanlar dünyada bir buçuk milyar olmamıza rağmen, ezildiğimizi kabul etmemiz ve bunun sorumlusunun yine kendimiz olduğunu kabul etmemiz gerekir. Dünyada çatışma ve zulmün olduğu yerlerin hepsinin de Müslüman beldeler olması bir tesadüf değildir. Zulme uğrayan bir tane Hıristiyan belde yok. Hıristiyanlar da zulme uğrasın demiyorum. Hiçbir topluluk zulme uğramasın diyorum.

Müslümanlara zulüm yapan kim? hem Hıristiyanlar, hem de Müslümanlar, Müslümanlara zulüm yapmaktadır. En çokta Müslümanlara Müslümanlar zulüm yapmaktadır. Zulme uğrayan Müslümanların; zulme uğramaları, güçsüz oldukları için değil, güçlü olmak için düşünce geliştirememelerindendir.

İslam ülkelerinin en büyük problemi, güçsüz olduklarını kabul etmemeleridir. Güçsüz oldukların kabul ederlerse ilaç aramaya başlayacaklar. Aslında kabul ediyorlar ama açık, açık itiraf edemiyorlar. Bir buçuk milyar Müslüman alemi, bir süper güç ülke ortaya çıkaramadı, Birleşmiş Miletlerde, bir tane veto yetkisi olan ülkesi yok. Sadece ABD’nin ürettiği ürünler, diğer bir deyişle gayrisafi milli hasıla, tüm Müslüman ülkelerden fazla. O yüzden, biz güçsüzüz onlar güçlü.

Daha fazla silah üretmek de, güçlü olmak için yetmez. Bu gün en gelişmiş silahları da üretsen, ABD’yi yenemezsin. ABD’nin silahları, Libya’dan fazla idi, ama Libya’yı işgal edip Kaddafi’yi yenemedi. Artık, silahlarla orduları yenip, işgal dönemi bitti. Artık ekonomik, işgal var. Amaç zaten batılı bir ülkeyi de yenmek değil, amaç zulme uğramamak, fakirleşip aç kalmamak. Önemli olan silah üretmek değil, teknoloji üretmektir, ürünler üretmektir. Üretimi artırmanın yolunu bulmaktır.

Peki nasıl artırmalıyız? İşe mevcut toplum düzenin eksik olduğu, bizi güçlü kılmadığını kabul ederek başlamalıyız. Hasta olduğunu kabul etmeden, ilaç aranmaz.