Yalakalık sancısı...

Siyaset yönetim sanatı... Siyasetçi yöneten ya da yönetmeye talip olan..

Müslümanlar kendi sahasından bakmalı olaylara...

Siyasete de bütün vakalara da İslâm gözlüğü ile bakamıyorsanız sizin imanınız henüz hançerenizden aşağı inmemiştir..

Bugün menfaatiniz Ak Parti’dir, yarın İP, öbür gün hattâ CHP..

Netekim bakın etrafınıza böyle yüzlerce omurgasız tip cirit atıyor siyaset sahnesinde...

Ahmet Taşgetiren bu işin doğrusunu söyledi...

Mahalle linç etmeye kalktı adamı... Mahallede İslâm ne âlemde ona bakmalı.. İslâm bir marka mı yoksa hayat modelimiz mi?

Ahmet Taşgetiren’i çocukluk yıllarım diyebileceğim 20’li yaşlarımdan buyana tanırım. Çizgisinde en küçük bir sapma yoktur..

Doğruya doğru, yanlışa yanlış der...

Bendeniz de bir gün geldi onu tenkid ettim. Hem de en acımasız bir şekilde...

Pekâlâ haklı mıydım? Hayır haklı olmadığımı, bilakis Ahmet ağabeye haksızlık ettiğimi daha sonra en acı şekilde öğrendim.

Bir “sözde lider” için saldırmıştım adamcağıza... Namaz dahi kılmayan, popülist, korkak ve dâvayı omuzlamak yerine sistemin, bozuk düzenin kıytırık bir halkası olmayı tercih etmiş biri için..

Milletin emanetlerinin üzerine yatmış, kendi menfaati için dâvayı satmış biri için bir dâva insanını küstürmek!.

Mazeretim var. O zamanlar çocuk sayılırdım. Aklım yetersizdi...

Lâkin şimdi bakıyorum da cin gibi, feleğin çemberinden geçmiş birçok hayırsız saldırıyor ona... Hayatı 28 Şubat’çılar gibilerle dövüşmek olarak hülasa edilecek birine yöneltilen hayásızca saldırılara bakın hele..

Hepsi bizim mahalleden bu hayırsızların...

Kimi kaplan olmuş saldırıyor, kimi buzağılığına bakmadan boğa vuruşu yapmaya yelteniyor! Taşgetiren’i savunmak da bize düşüyor. Savunacağım tabi.

Madem ki dâva üç kuruşa satılık değidir. Dâvayı satmak Allah indinde en büyük suçtur... Madem ki dinim “kınayanın kınamasından korkmadan Allah için mücadele” etmeyi emrediyor o hâlde dâva insanlarını sonuna kadar savunmaktır benim vazifem.

Ne yani Ahmet Taşgetiren yalakalık mı yapsaydı sizin gibi...

“En zor dönemlerde dahi kendimi bu kadar kısıtlı bulmadım..” diyor... Adamı linç etmek yerine sorsanıza neden kısıtlı hissediyor?

Belki bazı mazlumları yazacak da yazamıyor...

Ya beni de içeri alırlarsa diyor... Olamaz mı?

Bildiğim bir şey var da onu diyor değilim. Ahmet ağabeyle bu konuyu konuşmuş bile değilim... Bir ihtimal olarak söylüyorum.

Mesele linç etmekse kolay. Lâkin linç eden yarın ruz-i mahşerde en zor hesabı verir!.. Kardeşinin gıybetini yapan onun ölüsünün etini yemiş olur.

Bir dâva adamına saldıran Allah indinde en kerih işi yapmış olur...

LİNÇ TAKIMI DİKKAT!..

Linç etmeye tevessül ettiğiniz adamın pabucu kadar olmadan bu kerih işlere girişmeyin.. Yazdığınız cerideler onun yazdığı gazeteden daha tirajlı olabilir, daha süslü olabilir ama yazdıklarınız onun birikimi ve yüreği kadar asla olamaz...

Allah belânızı vermeden bu rezil işe bir son verin. 66 hicri yaşımı ikmal ediyorum .. Bugüne kadar Ahmet ağabey gibi mazlumlara saldıranların cezasız kaldığını görmedim...