Yıllardır kanayan bir yara olarak varlığını koruyan Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesi artık adalete uygun çözüme kavuşturulmalı. Bu konuda ceza ve vergi mahkemelerinin birlikte çalışmasının adaleti sağlayacağına şüphemiz yoktur. Çünkü iki ayrı mahkeme kararları çözümsüzlüğü beraberinde getirmektedir.

Uzun Yıllardır Tartışılan Ancak bir türlü sonuca ulaşılamayan bir konu olan Vergi Usul Kanununun 359'uncu maddesinin a) fıkrasında, vergi kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen ve saklanma ve ibraz mecburiyeti bulunan; defter ve kayıtlarda hesap ve muhasebe hileleri yapmak, gerçek olmayan veya kayda konu işlemlerle ilgisi bulunmayan kişiler adına hesap açmak veya defterlere kaydı gereken hesap ve işlemleri vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetmek, defter, kayıt ve belgeleri tahrif etmek, gizlemek veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlemek, bu tür belgeleri kullanmak suç olarak kabul edilmiştir.

359'uncu maddenin (b) fıkrasında ise; defter, kayıt ve belgeleri yok etmek veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koymak veya hiç yaprak koymamak veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenlemek veya bu belgeleri kullanmak filleri suç olarak kabul edilmiştir.

Vergi Usul Kanununun 367'nci maddenin beşinci fıkrasında, 359'uncu maddede yazılı suçlardan dolayı cezaya hükmedilmesinin, vergi ziyaı cezası veya vergiye bağlı diğer cezaların ayrı ayrı değerlendirilmesine ayrıca uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği; aynı maddenin son fıkrasında da, ceza mahkemesi kararlarının, vergi cezalarını uygulayacak makam ve mercilerin işlem ve kararlarına etkili olmadığı gibi, bu makam ve mercilerce verilecek kararlar da ceza hakimini bağlamayacağı yer almakta olup İdari makam ve mercilerce verilecek kararların Ceza mahkemesini bağlamaması veya tam tersi olarak Ceza mahkemesinin kararlarının İdari makam ve mercileri bağlamayacağı yer almaktadır .

Anayasa Mahkemesinin 04/11/2021 Tarihli E : 2019/4; K:2021/78 Sayılı Kararlarında Başvuru kararlarında özetle; itiraz konusu kurallar ile vergi hukuku mevzuatında aynı fiilin hem suç hem de kabahat olarak nitelendirilmesi nedeniyle vergi mükelleflerine idari nitelikli vergi cezası yaptırımının yanı sıra adli nitelikli hürriyeti bağlayıcı cezanın uygulanabildiği, bu yaptırımlara ilişkin davalardan birinin vergi mahkemesinde diğerinin ise ceza mahkemesinde yürütülüp farklı yargılama usullerine tabi olduğu, anılan mahkemeler arasında herhangi bir etkileşimin olmadığı, bu nedenle aynı fiilden kaynaklanan yargılamalar sonucunda verilen kararların birbiriyle çelişmeleri halinde dahi geçerli olduğu, bu durumun hukuki güvenlik ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralların Anayasa'nın 2., 11. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Bu itibarla aynı fail tarafından aynı fiille işlenen vergi kaçakçılığı suçu ile vergi kabahatlerine ilişkin yargılama/cezalandırma süreçleri sonucunda uygulanacak yaptırım konusunda herhangi bir şekilde ve seviyede bağlantı kurulmasını sağlayacak güvencelere yer vermeyen kural, söz konusu süreçlerin hakkaniyete uygun yürütülmesini engelleyebilecek niteliktedir. Zira kural kişi üzerinde aşırı bir külfet oluşmasını engellemek amacıyla ilk yargılamadaki cezanın diğer yargılamada dikkate alınmasını engellemekte, süreçler arasında etkileşime izin vermemekte ve ilgili kişi aleyhine hükmedilen toplam cezanın aşırı külfet oluşturma riskinin arttığı hallerde dengeleyici mekanizmaların uygulanabilmesine imkan tanımamaktadır.

Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almakta bu nedenle yargılama/cezalandırma sürecinde bu sürece tesir edebilecek hususların dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır.

Bu kapsamda süreçler arasında yeterli bağlantının sağlanması da gerekebilecek aksi takdirde adil yargılanma hakkının güvencelerini ihlal eden sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Bağlantılı olarak işlenen kaçakçılık suçu ve vergi kabahatlerine ilişkin yargılama/cezalandırma süreçleri arasında yeterli bağlantının sağlanmaması halinde de gerekçeli karar hakkı , masumiyet karinesi gibi adil yargılanma hakkı güvenceleriyle bağdaşmayacak şekilde kararlar verilebilecektir.

Usul güvencelerine ilişkin yeterli bağlantının sağlanmasından sonra bağlantılı olarak işlenebilen kaçakçılık suçu ve vergi kabahatlerine konu fiilleri farklı boyutlarıyla ele alan, kendi usul ve kurallarına göre nitelendirip değerlendiren farklı organ, makam ve mercilerin kararlarının her hal ve şartta birbirini bağlaması gerektiği ileri sürülemeyeceği gibi bunların hiçbir koşulda birbirini bağlamaması gerektiği şeklinde bir sonuca varılması da mümkün değildir.

Dolayısıyla bağlantılı fiillerle işlenen vergi kaçakçılığı suçu ile vergi kabahatlerine ilişkin yargılama/cezalandırma süreçleri arasında bağlantı kurulmasına engel olan kuralın adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelere aykırılık oluşturabileceği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural Anayasa'nın 36. maddesine aykırıdır. İptali gerekir. şeklindedir

Yukarıda yer verdiğimiz Anayasa Mahkemesinin Kararında kaçakçılık suçu ve vergi kabahatlerine konu fiilleri farklı boyutlarıyla ele alan, kendi usul ve kurallarına göre nitelendirip değerlendiren farklı organ, makam ve mercilerin kararlarının HER HÂL VE ŞARTTA BİRBİRİNİ BAĞLAMASI GEREKTİĞİ İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ GİBİ BUNLARIN HİÇBİR KOŞULDA BİRBİRİNİ BAĞLAMAMASI GEREKTİĞİ ŞEKLİNDE BİR SONUCA VARILMASI DA MÜMKÜN DEĞİLDİR KISMINDA HANGİ HAL VE ŞARTLARIN BİR BİRİNİN BAĞLAMASI VEYA BAĞLAMAMSI YÖNÜNDE BİR AÇIKLIK GETİRİLMEMİŞTİR

Anayasanın 138'inci maddesinde ;Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve

hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.

Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili

soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.

Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez ....denilmiştir

İdari Yargı Mercileri ve Ceza Mahkemelerinin Kararlarında farklı tespitleri göz önünde bulundurmaktadır İdari yargı mercileri, idari mercilerin tesis etmiş oldukları ceza kesme işlemlerinin hukuka uygunluğunu, yargısal yöntemlerle, denetleyen mercilerdir. Denetleme eylemi, uygulama eylemi değildir hukuka uygunluğun yargısal denetiminde vergi tekniği vergi inceleme raporları ,takdir komisyonu kararları ,yoklamalar ,kapasite ,karşıt incelemeler, SGK kayıtları ,banka hareketleri ,defter kayıtları ,beyanname ve ilgili formlar göz önünde bulundurularak vergi kaybının aranması ile ilgili karar vermektedir .

Ceza Mahkemelerinde öncelikle Kast Unsuru ,Vergi Suçu Raporları ,Komisyon Mütalaası , İddianame göz önünde bulundurularak daha sonraki aşamalarda bilirkişi raporları ,tanık ifadeleri ,imza örnekleri .gibi unsurlar göz önünde bulundurularak ceza hukukuna hakim olan ilkelere göre vergi kaybına bakılmaksızın objektif olarak kasıtla işlenebileceği kanunda yazılı

fiillerle, devletin vergi alanında koymuş olduğu kamu düzenini bozucu ve hukuk düzeninin kabul etmediği fiiller dikkate alınarak karar verilmektedir .

359.Maddeyle ilgili Düzenlenen Vergi Suçu Raporları Mütalaayı hazırlayacak olan

Rapor Değerlendirme Komisyonu hakkında Vergi Usul Kanununun 140'ncı maddesine dayanarak hazırlanmış olan özel bir yönetmelik bulunmaktadır yönetmeliğin 8'nci maddesinde açıkça 'Rapor Değerlendirme Komisyonlarının, Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı suçların işlendiğini tespit eden vergi suçu raporlarına ilişkin olarak mütalaa vereceği' ifade edilmiş olup komisyon mütalaası ile muhakeme mercilerinin doğru, yerinde ve hukuka uygun kararlar verilmesinde önemli bir etkendir ancak dikkat çeken konu bu aşamaya kadar tek taraflı bir dizi işlem yapılmasıdır bu yönüyle kısmen Anayasaya Aykırılık teşkil edilmektedir ceza mahkemelerinin bilirkişilere sevk ettikleri dosyalarda ne yazık 'ki bilirkişi raporları hakkında farklı görüşlere yer verilmekte olup raporların vergi raporlarında yer alan tespitlere göre değerlendirildiği göz ardı edilmekte olup yapılan inceleme biçimsel incelemedir ..

359.MADDEYLE İLGİLİ İDARİ YARGI MERCİLERİN KARARLARIYLA CEZA MAHKEMESİNİN KARARLARI ARASINDA HER HANGİ BİR ETKİLEŞİM OLMAMASI NEDENİYLE BİR BİRİYLE ÇELİŞKİLİ KARARLAR VERİLMEKTEDİR .

HUKUKİ GÜVENLİĞİN SAPLANABİLMESİ İÇİN AYRILIKLAR VE FARKLI KARARLAR VERİLMESİNİN ÖNÜNE GEÇİLMESİ ETKİLEŞİM BİRLİKTELİĞİNE İMKAN TANINARAK BİRBİRLERİNİN KARARLARINDA BEKLETİCİ SEBEPLERİN UYGULANMASI AYRICA HER YÖNÜYLE HUKUKA UYGUNLUK DENETİMLERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK YASAL DÜZENLEMELER YAPILARAK ÇÖZÜM GETİRİLMESİ GEREKMEKTE OLUP YARGI REFORMUNUN PAKETİNDE YER ALAN İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI'NDA AÇIKLANAN 359. MADDESİ DEĞİŞİKLİKLİĞİ İLE İLGİLİ TEKLİFİN İÇİNE DAHİL EDİLMESİ SONUCUNDA ÇOK UZUN ZAMANDIR ÇÖZÜMSÜZ KALAN VE HUKUKİ AYRILIKLARA YOL VEREN BU SORUN HİÇ ŞÜPHESİZ 'Kİ ORTADAN KALKMIŞ OLACAKTIR . ...