Veliniz kim, kimden yardım istersiniz?

Hergün 5 vakit namazımızda Sûre-i Fatiha’yı okuruz.

Namazlarını vacip ve sünnetleriyle birlikte tam kılan bir Müslüman bu Sûreyi bir günde (5 vakitte) asgari olarak 40 defa, gayr-ı müekkedleri kılmamış olsa 32, hiç sünnet kılmamış olsa vacip olan Vitir namazıyla birlikte 20 kez okumuş olur.

Yani en az günde 20 Fatiha okuyoruz. Ve bu kadar kere de “İyyâke ná’budu ve iyyâke nestaîn” demiş oluyoruz...

Yani meâlen «Ey Allah’ım yalnız sana ibâdet ederiz ve ancak senden yardım dileriz (dilerim)» diyoruz...

Ve böylece “Ey Allah’ım benim velim (yalnız) sensin” demiş oluyoruz...

Pekâlâ yalnız Allah’a ibadet ettiğini ikrar eden, yalnızca Allah’tan yardım isteyen, O’nu (c.c) dost olarak kâfi gören bir mü’min, nasıl yaşamalıdır? Nasıl bir ahlâka sahip olmalıdır?

Galiba tam olarak anlaşılmayan, kavranılamayan budur.

Yusuf (a.s) Allah’a hamd eder ve teslimiyetle şöyle der: “Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rü’yâların tâbirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat! (teveffenî muslimen ve elhıknî bis’sâlihîn) (Yusuf, 101)

Bu tür âyet-i celîleleri Kur’ân-ı Kerîm’den (Arapça orjinalini ve meâlini) ezberleyip duâ olarak da okumak lazım.

Türklerin en büyük şairi Fuzûlî’nin çağdaşı Bağdatlı Ruhî’nin nefis bir beyti var: “Sanma ey hace ki senden zer ü sim isterler / Yevme la yenfau da kalb-i selim isterler” diyor...

Yani, “Ey hoca, sanma ki hesaba çekilirken senden altın ve gümüş isteyecekler, hayır; yevme la yenfau; mal ve çocukların fayda vermediği gündür.. O gün ancak selîm (arınmış) bir kalb istenir...”

Burada Şuara, 88 ve 89. âyetlerine telmih olup; âyetin aslı (latin harfleriyle hatalı olarak) şöyledir: «Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn/ İllâ men etâllâhe bi kalbin selîm..»

Muhterem okurlarım bunlar insanı dehşete düşürüyor: Sûrenin 87’inci âyeti, en hayá ederek okuduğum âyettir: «Ve lâ tuhzinî yevme yûb’asûn»

«(Kulların) kabirlerinden kaldırılacakları gün beni rüsvay etme». (günahlarımı açıklayarak utandırma). (Ki) O gün, ne mal fayda verir ve ne de oğullar. Ancak Allah'a selîm bir kalp ile (tevbesi kabul edilmiş biri olarak) varan kimse müstesna.»

Düşünebiliyor musunuz, mahşerî bir kalabalıkta, bir münadi sizin ne mal olduğunuzu, ne ayıplar, ne cürümler işlediğinizi haykırıyor!..

Kardeşlerim, duâ mahiyetindeki bu tür âyetleri ölümden, o dehşetli günde rüsvay edilmeden önce güzelce tefekkür edelim. Günahlarımıza nedamet edip gözyaşlarıyla nasuh tövbeler edelim.

#HARBİDEN: Günahlarına ağlamak kalbi temizler. Hem ne demişti üstad Necip Fazıl? “Ağlayın su yükselsin, belki kurtulur gemi...” 28.03.2018