Vay anasını sayın seyirciler..

Bundan yaklaşık beş yıl önce,2011 Yılının ocak ayında, dönemin Başbakanı olan Sayın Erdoğan 2023 hedeflerinden bahsettiği bir konuşmasında; Boşa geçirilmiş her bir saniyenin millet adına kayıp olduğuna inanarak rehavete kapılmadan, duraksamadan çalışmaya devam ettiklerini ifade ederek; “Adam odur ki koya dünyada hayırlı bir eser; eseri olmayanın, gör ki yerinde yeller eser” atasözünü ve Necip Fazıl Kısakürek'in “Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım” sözlerini anımsatmış “Biz, devler gibi eserler bırakmak, ülkemize silinmez izler nakşetmek, Türkiye'nin ilerlemesine, kalkınmasına, daha fazla huzur ve refaha erişmesine azamî katkıyı sağlamak istiyoruz” demişti.
Evet, yaklaşık bir ay sonra 15. Yılını kutlayacak olan AK Parti’nin sadece son beş yılda yapmış olduğu hizmetleri yolları, havalimanlarını, köprüleri, tünelleri yazıp ta sıralamaya kalksam sanırım sayfalar yetmez, nefesler tükenir. En son Ramazan Bayramı öncesi faaliyete geçen ve İzmit körfezindeki iki saatlik yolu 6 dakikaya indiren Osman Gazi Köprüsü bile hizmet olarak görenlere, anlayanlara yeterde artar bile..
Tabi bunları görmek için gafil olmadan iyi niyetle bakmak gerekir. Allah hepimizi gafillikten ve nankörlükten korusun. Allahü Teala Kur’anı Kerim’de gafilleri tanımlar iken Araf suresinin 179.ayetinde; ‘’Cehennem için de insanlardan ve cinlerden pek çok kimse yarattık ki onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar, gözleri vardır onlarla görmezler ve kulakları vardır onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibi hatta daha aşağıdırlar. İşte bunlar gafillerdir..’ buyurmuştur.
Bu günlerde yine onursuz piyonların ve ucuz klavye kahramanlarının ağır algı operasyonlarına maruz kalıyoruz. Siyasetin yordamını bilmeyen toplama adamların ve Paralelci kriptoların; ‘’Ekonomimiz çöktü, esnaf kan ağlıyor, Suriyelileri gönderin’’ teraneleleri ile karşı karşıyayız. Karşı mahallenin kifayetsizlerine ve yeminli Erdoğan karşıtlarına kulak kabartacak olursanız; Ülkemiz batmış, milletimiz bitmiş.. İşler çok durgunmuş esnaf evine ekmek dahi götüremiyormuş.. Dükkânına kilit vurup ta, maaşlı işe girenlerin sayısı almış başını gitmiş.. Vatandaş mı onlarda içler acısıymış alayı borç batağındalarmış, harcayacak tek kuruş paraları dahi yokmuş…
Vay anasını sayın seyirciler.. Avrupa Birliği ekonomik durgunluk içinde ve kıtada deflasyon riski artıyor, Kriz her ülkede farklı biçimler alarak, kendini dışa vuruyor ve farklı sikluslar gösteriyor bunları zinhar gören yok..! Alçak katil Bahoz Erdal’ın gebertildiğini bile kabullenemeyen ve arkasından ağıtlar yakan bu gundilerin memleket millet sevdası gözlerimi yaşarttı işin doğrusu… Vicdanınız kurusun ne deyim ben size..!
Bir kalemde geç hele birader! Külahıma anlat sen bunları… Ulan apartmanda selam verecek komşu kalmadı binalar bomboş.. Vatandaşın alayı ya Antalya da, ya Mersin’de yada Bodrumda tatilde.. Esnafımız mı onlar çoktan aşmış kendini çoluk çocuk yurtdışındalar.. Turizm beldelerinde oteller ful, AVM’ler ve Cafeler insanlarla dolup taşıyor..
Geçen gün bir gurbetçi abimizle muhabbet ederken çok güzel ibretlik bir şey söyledi; ‘’Eskiden kocaman mahallemizin sokağında iki yada üç tane aracı zor görürdük, şimdi ise adamdan çok araba var maşallah.! Millet park yeri için adeta bir biri ile kavga ediyor..’’
Hem, kurumsalını ve marka değeri oluşturan İSO 500 cü’lerin işleri de gayet iyi be paşam.. Herkes maşallah yerlerini gayet iyi korumuş. İkinci beş yüzde de sıkıntı yok..! O zaman bir şeyleri sanırım yanlış yapıyoruz.! Yanlışta ısrar etmekten de vazgeçin. Anlayın artık elin taşı ile elin kuşunu vurma devri bitti be kardeşim. İşletme sermayesi olmayan ve nakit akışını iyi yönetemeyen firmalar maalesef teker teker sistemden çıkmaktadırlar. Küçük esnaf ol, büyük tüccar ol ticarette doğruları yapmaz isen, değişime ayak uydurmaz firmanı iyi yönetemez isen sistem seni kabul etmiyor işte... İşletme sermayesi, işletmenin can damarıdır. İşletmenin cari varlıkları nakitleri, kredi kartından satışları, bankada bekleyen tutarları, alacakları ve dahi stoklarıdır..
Dökme su ile maalesef değirmen dönmüyor. Kırk yanlışta bir tane doğru etmiyor. Doğru bir tane.. Evet, ekonomik hayatta her yıl binlerce şirket kuruluyor, binlerce şirket de çeşitli benzer nedenlerle iflas ediyor tarihin tozlu sayfalarına karışıyor. "Birinci kuşak kurar, ikinci kuşak yönetir, üçüncü kuşak da batırır" sözünün sıklıkla kullanıldığı Türk ekonomisinde bir aile şirketinin ortalama ömrü maalesef sadece 25 yıl..! Anlayın gari..
Ülkemizde 100. yılını deviren firmaların sayısı dünya ortalamasına göre oldukça az. Sayıları 30’u bile bulmayan firmalara " Hacı Bekir Lokumları, Mehmet oğlu İskender Kebabı, Ziraat Bankası, Hafız Mustafa, Vefa Bozacısı, Karaköy Güllüoğlu, Kuru Kahveci Mehmet Efendi, Altan Şekerleme, Koska, Pandeli, Abdi İbrahim Eczacısı Yenigün, Uludağ, Erden Gıda, Komili, Çöğenler Helvacılık, Cemil zade, Hacı Abdullah, Konyalı Lokantası ve Bebek Badem Ezmecisi’’ örnek gösterebiliriz.
Geçen hafta 90 Bin çalışanı ile 90. Yaşını kutlayan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, Koç Topluluğu’nun bugünkü başarısında ‘’Köklü kurumsal kültür ve güçlü insan kaynağının’’ büyük payı olduğunun anlamak isteyenlere altını kalınca çizerek söyledi.
Günümüzde kurumsallaşmayı doğru anlayıp doğru kurgulayan ve doğru insanlarla yol alan işletmeler başarılı bir şekilde hayatlarına devam ediyorlar. Umarım küçük, büyük bütün işletmelerimiz faaliyetlerini bireylerin varlığına bağlı olmadan sürdürülebilmesi ve geliştirilebilmesi için gerekli olan bu kurumsal yapının kurulmasına azami özen gösterirler.
Ülkemiz çok şükür teröre ve dış güçlerin baskılarına rağmen hızlı bir şekilde büyüyor, istikrarlı şekilde de kalkınıyor. 100 Yıllık ertelenen hesapların yapıldığı Türkiye, bölgesel bir güç haline gelirken, hamdolsun küresel denklemlerde şimdi vazgeçilmez roller üstleniyor. Güvenle, istikrarla geleceğe doğru ilerliyoruz. Bu ülke, bu millet her şeyin en iyisine layık. Hep birlikte her engeli aşacak, her hedefe ulaşacak Allah’ın izni ile..