Daha evvel burnumuzla karıştırdığımız konulardan biriydi harita konusu. Elbette enlem boylam, yatay dikey veya daha bilimsel kavramları kullanmadık. Hayır, biriniz çıkıp hadi kullan dese kullanamam. Bilmiyorum yani. Hiç bilmiyorum.

Daha evvel burnumuzla karıştırdığımız konulardan biriydi harita konusu. Elbette enlem boylam, yatay dikey veya daha bilimsel kavramları kullanmadık. Hayır, biriniz çıkıp hadi kullan dese kullanamam. Bilmiyorum yani. Hiç bilmiyorum.

Bizim harita dediğimiz, ortak nefes alma alanımız. Bizli hava sahası yani. İşin burasında da yine editörüm dedi ki 'harita konusuna değindiğimiz gibi bir de 'vatan' desek mi? Mesela vatan bize neyi ifade eder? Karşılığı nedir? Kırmızı çizgimiz vatanımız mıdır? Elbette bu kadar çok soru sormadı. Sorsaydı kafam karışırdı. Bu bir yazı köşe yazısı olmaktan çıkıp fasikül olurdu. Olmasın diye ardı ardına gelen soruları duymazdan geliyorum.

Mesele şu: Vatan deyince koca bir medeniyetin torunları neyi ve nereyi/nereleri, kimi/kimleri, neden/nasıl anlamalı, bilmeli, hatırlamalı ve hatırda tutmalı? Mesela o koca medeniyetin çocuklarının aklına vatan deyince misak-ı milli, ümmet deyince Filistin geliyor, getirtiliyor olması vatan algımızın da ümmet algımızın da bop bozuk olduğunu göstermiyor mu?

Haaayıııır diyenler ve karşı çıkanlar da olacaktır elbet ancak kendi adıma cevap vermeye çalışayım ben. Mesela zulüm altındaki Müslümanlar deyince aklımıza Filistin, Suriye, Arakan gelir. Bir ara da Bosna vardı. Moro hiç ortak gündem olmadı mesela? Arakan'ın az altında veya yanında Patani'yi kimse görmedi, bilmedi ne yazık ki. Doğu Türkistan hep bir grubun ve az omurgalı insanın çığlığından öteye gitmeyen bir mesele olarak kaldı.

Birilerinin dış politik-ekonomik-emperyalist planları dairesinde düştü ekranın ortasına Arakan. Millet olarak şöyle dedik: Aaaaaaa! Arakan diye bir yer varmış ve insanlar zulüm görüyormuş! Halbuki seksen yıldır mütemadiyen zulüm, işkence, katliam ve tecavüze maruz bırakılıyor o insanlar. Osmanlı askerinin defnedildiği şehitliğimiz bile var orada!

Yok yok, hayal kurmasın kimse. İngilizlerin esir alıp iade etmediği, önce Kalküta'ya, Bombay'a sonra Arakan'a götürdüğü askerlerimiz… Yemen'e gidip de dönmeyenlerimiz yani. Arakan'dalar! Ama… Türkiye'de az bir Müslüman dışında herkes Abd-Çin emperyalist savaşının kaçıncı levelindeyse artık o zaman öğrendi. Karşılıklı açılan kartlardan biri de bizim ülkenin Arakan'ı öğrenmesiydi! Bu kısma yorum yapmayacağım.

Mesela Patani? Hangi çok uluslu iğrenç kavga çerçevesinde önümüze konacak da öğreneceğiz Patani de zulüm olduğunu! Doğu Türkistan ne zaman ortak sorunumuz ve sorumluluğumuz olacak? Veya hakikaten biz nereliyiz? Peygamberimiz olarak kabul ettiğimiz kişi 'Şark'ta birinin ayağına diken batsa, rahatsız olacak Garplı' olarak tavsif ediyor bizi.

Geldiğimiz/getirildiğimiz nokta ise kardeşliği sloganlara, kavgalara, uydurulmuş haberlere, kurgulanmış tarihlere göre mevzi belirlemek. Mesela bir dengesiz, ahlaksız çıksa ve Uygur Türklerini hep diğer Türklerin en temel sorunu, Çin'in bu kadar büyük ve tehlikeli olmasının asıl sebebi olarak gösteren yazılar yazsa, kitaplar çıksa, ana akım(!) medyada çok izlemeli programlarda bu konuşulsa, üstüne bir de çok ve çok uzak Doğu'nun anlamsız ve omurgasız savunucusu stratejist olarak sahne alsa, eminim Doğu Türkistan için boykotlar bile başlar bu ülkede!

Bence vatan neresi biliyor musunuz? Olmak zorunda olduğumuz her yer! Bir ağaç daha dikme mesuliyeti taşıdığımız her toprak. Unuttuğumuz, bize unutturulan ne kadar kara parçası varsa… Allah diyen ve adalet bekleyen herkesin olduğu her yer… Dahası… Bize muhtaç, umut ve yaş dolu gözlerle bizi bekleyen, elinden tutmamız gereken kim ve neresi varsa orası…

Zülfü yare selam olsun!