UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI VE ÇOCUKLARIMIZ

Bağımlılık, başka bir şeyin gücüne ve yardımına muhtaçlık halidir. Herhangi bir maddeyi kullanmaya istekli olmak, o maddeye karşı koyamamadır. Bağımlılık, ciddi bir hastalıktır. Alkol bağımlılığı, kumar bağımlılığı, uyuşturucu madde bağımlılığı ve asrımızın hastalığı olan teknolojik bağımlılık… Hangi türü olursa olsun bağımlılığın insana ve insanlığa verdiği zarar, rakamlarla anlatılmayacak kadar büyüktür.

Her bağımlılık musallat olduğu insanın olduğu kadar ailesinin ve çevresinin de felaketi olur. Bağımlılıkların başında gelenlerden biri uyuşturucu madde bağımlılığıdır. Yaratan’ın insana en büyük lütfu olan düşünme, muhakeme etme ve irade kullanma melekelerini kullanmaz hale getiren uyuşturucular; beyin ve akıl sağlığının amansız düşmanlarıdır. Uyuşturucular; uykusuzluk, şuur kaybı, hezeyan, hallisülasyon, hafıza kaybı, felç, çeşitli akıl hastalıklara sebep olur. Beyni tahrip etmekle kalmaz; sindirim sistemini de altüst eder; bulantı, kusma, karın ağrısı, kabızlık, ishal, mide ve bağırsak spazmları, gastrit, ülser geçici ve kalıcı bedeni arızalara sebep olur. Karaciğerlerde yetersizlik, yağlanma ve sertleşme; böbreklerde tıkanma da onun eseridir. Gözlerde ışık ve mesafede uyumsuzluğu, nefes darlığı, kalp sıkışmaları yine uyuşturucuların insan bedeni üzerindeki tahribatlarından bazılarıdır. Uyuşturucular, insanı ailesinden, çevresinden kopararak yalnızlığa iter; namus, iffet, haysiyet, şeref gibi insanı yücelten değerlerini ayaklar altına alması da onun sosyal hayata vurduğu darbedir.

İnsanı, aileyi, toplumu, toplumsal değerleri hedef alan, tahrip eden bu illetle mücadele etmek fertlerin, ailenin, sivil toplum kuruluşlarının ve devletin birinci öncelikli görevi olmalıdır. İntiharların, cinayetlerin, her türlü ahlaksızlığın ve anarşinin temelinde yatan bu belayla millet olarak topyekûn savaşmak, geleceğimizi kucaklayacak çocuklarımıza ve gençlerimize yapabileceğimiz en büyük iyiliktir.

Bizler, anne ve babalar, ha bire çalışıyor, didiniyoruz; niçin? Bütün bu gayretimizin odağında kim var? Elbette ki çocuklarımız... Bizim her şeyimiz olan, yaşama şevkimiz, yarınlarımız en değerli varlıklarımız... Gün ve gecelerimizi uğurlarına severek feda ettiğimiz, sınırsız özverimizin mahsulleri... En büyük mutluluğumuz, şüphesiz ki onların ayaklarının sağlam bir biçimde yere basmasını görmektir. Ancak, ağır bir sorumluluktur çocuk yetiştirmek. Onların karnını doyurmak, giydirmek, gezdirmek, isteklerini karşılamak dün belki yetiyordu, ama bugün yetmiyor. Bugününün dünyası; çocuklarımız, özellikle ergenlik dönemini yaşayan gençlerimiz için tuzakların, çelmelerin, risklerin alabildiğine çoğaldığı bir dünyadır. Ne zaman, nasıl bir büyük tehlikenin ayağını taştan esirgediğimiz evlatlarımızın başına geleceğini bilemediğimiz bir dünyadır. O nedenle düne göre anne ve babalar çok daha dikkatli olmak zorundadırlar.

Çocuklarımızı bekleyen felaketlerin başında madde bağımlılığı gelmektedir. Evlatlarımızın bu büyük felaketle tanışmamaları için her türlü tedbiri almalıyız. Bu tedbirlerin başında çocuklarımızla daha fazla ilgilenmemiz gelmektedir. Onlara daha fazla zaman ayırmak, kendileri için dert gördükleri meselelere birlikte çözüm bulmak… Zaman acımasız, risk büyük... Kaldı ki hayat bir prova değildir. Hatamı anlar, döner telafi ederim deme lüksümüz yoktur.

Ailelerin, okulların, devletin öncelikli görevi; çocuklarımızı ve gençlerimizi fiziksel ve psikolojik olarak esareti altına alan, onların ruh dünyalarını içinden çıkılmaz hale getiren, bedensel fonksiyonlarını tahrip eden bu illetle mücadele olmalıdır.

Ne diyelim Allah, varlığımızın ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızı uyuşturucu illetinden korusun. Bizlere de çocuklarımıza olan muhabbetin yanında ilgimizin de yüksek dereceli olmasını nasip etsin.

Hadi Önal([email protected])