Ülkemiz hala katı devletçi sistemle yönetilmektedir. En büyük işveren kuruluşu devlettir. Herkes devletin kapısına gözünü dikmiş “bir an önce devlette iş bulsam da keyfime baksam” telaşı içindedir.

Ülkemiz hala katı devletçi sistemle yönetilmektedir. En büyük işveren kuruluşu devlettir. Herkes devletin kapısına gözünü dikmiş 'bir an önce devlette iş bulsam da keyfime baksam' telaşı içindedir. Halbuki 'kişiye ancak çalıştığının karşılığı' vardır.

Dünyanın en büyük komünist ülkesi Çin, özel sektörün gelişmesi ve gücü açısından Türkiye'den oldukça ileridedir. Ülkemizde iş yapmak için hala kamu kurumlarında günlerce beklenmek zorunda kalınmaktadır. Memur ve bürokratların kafası 'nasıl bir çare bulsam da şu vatandaşın işine engel olsam' zihniyeti içindedir.

Kanunlardaki boşluklar daima vatandaşın aleyhine işletilir. Görevi insanların sorunlarını çözmek olan memurlar, işi çıkmaza sokmak için akla hayale gelmedik türlü türlü fırıldaklar çevirmektedirler. Olur ki bir menfaat ve rüşvet elde ederim diye; en basit bir evrakı dahi işleme sokmaktan çekinirler. İşlerini dürüstçe yapan memurlar ise genellikle sürgün gibi cezalarla karşılaşırlar.

Devlet aygıtını bu kadar hantal ve beceriksiz kılan neden işte bu 'devletçi' zihniyettir. Cumhuriyet kurulalı beri halka tepeden bakan, daima soru soran fakat kendi yükümlülükleri konusunda küçücük bir açıklamaya yeltenmeyen milyonlarca memura sahibiz.

Bu devletçi zihniyete sahip insanlar CHP'nin tek parti iktidarında aşırı derecede semirmiş büyümüştür. Çok partili hayata geçince bir kısım menfaatlerini kaybetmiş olsalar da kısa zamanda toparlanarak CHP rozetini çıkarıp iktidardaki partinin amblemini takarak tekrar halkın ensesinde boza pişirmeye devam etmişlerdir. Hala da bu haksız, usulsüz ve yolsuz bu icraatlarına devam ediyorlar.

Peki, çözüm nedir? Biraz da buna değinelim…

Devlet en kısa zamanda küçülmeli işe yaramaz tembel memurların yerine bilgisayarlar ile devlet kurumları donatılmalıdır. İşler memurların keyfine göre değil otomatik ve süratle çalışan bilgisayarlara bırakılmalıdır. Denetim mekanizmaları insanlardan alınarak rüşvet yemeyen ve çok gelişmiş programlarla donatılmış bilgisayarlara bırakılmalıdır.

Memurlar sadece bilgisayarların henüz yapamayacakları iş kollarında çalışmalıdır. Açıkça söylüyorum şu anda devletten maaş alan memurların yarısı emekli edilse kamu kurumlarında hiçbir sorun çıkmaz. Bilakis işlemler çabuklaşıp kolayca vatandaşların dertleri çözülür.

Özel sektörün güçlenmesini bir yana bırakalım; şu anda bütün esnaf ve işverenler ayakta kalmanın hesabını yapmaktadır. Zengin olup para kazanmak ancak devlet kurumları ile iş yapan kişilere mahsus kalmıştır. İstisna olan birkaçını saymaz isek üretimden ziyade faizle tefecilik yapmak; büyük şirketlerin asıl gelir getiren işi haline gelmiştir.

Üretim yaparak, hizmet ve teknoloji arzı ile büyümek yerine bankalar aracılığı ile oturduğu yerden faiz yemek belirli sermaye guruplarının ana mesleği olmuştur. Bu kötü gidişi durduracak atılımlar yapmak, vatandaşı üretim için teşvik etmek devletin en ağır kaldığı noktadır.

İşte bu noktada devleti yöneten siyasetçilerin düşünüp neleri eksik bıraktıklarını anlaması gereklidir. Özel sektör kuruluşlarını desteklemek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamak lazımdır. Çünkü vatandaşı güçlü ve zengin olan devlet; zaten büyük ve güçlü devlettir.

Buna karşılık halkı fakir ve perişan olan devlet ne kadar varlıklı olsa da hiçbir işe yaramaz. Sadece mutlu küçük bir azınlığa hizmet etmekle kalır. Dua yerine vatandaştan beddua alır.

Bu konuları daha geniş analiz ve görüşlerle sonraki yazılarımızda destekleyeceğiz, vesselam…