Seneler önce üniversiteye giriş sınavlarına yabancı dilde hazırlanan lise mezunu öğrencilerle yaptığım bir söyleşide ilginç bir soru sormuştum: “Üniversite sınavına yabancı dilde hazırlanıyorsunuz değil mi? Peki, benimle İngilizce konuşabilir misiniz?”

Seneler önce üniversiteye giriş sınavlarına yabancı dilde hazırlanan lise mezunu öğrencilerle yaptığım bir söyleşide ilginç bir soru sormuştum: 'Üniversite sınavına yabancı dilde hazırlanıyorsunuz değil mi? Peki, benimle İngilizce konuşabilir misiniz?' Cevap veren olmayınca bu kez sorumu değiştirdim: ' İngilizce lise bitiren, hatta üniversite bitiren anne babalarınız İngilizce konuşabiliyorlar mı?' Yirmi öğrencinin bulunduğu sınıfta ancak bir öğrenci parmak kaldırdı.

Konuşmama devam ettim: '4 sene ortaokulda, 4 sene lisede İngilizce dersi görüyorsunuz. Toplam 8 senede bu dili konuşmayı öğrenemeyecek kadar geri zekalı mısınız? Hayır değişiniz. Konuşamayan anne babalarınız da geri zekalı değildi. Çoğu üniversite bitirmiş, iyi bir meslek sahibi olmuşlardı. Peki, neden öğrenemediler ve neden öğrenemiyorsunuz?' Türkiye'de yabancı dil öğrenmenin önünde iki temel engel bulunmaktadır. Binincisi gramerle (present tense, past tense, future tense, present perfect tense, vb.) dil öğretmeye çalışmak; ikincisi kullanmakta olduğumuz Latin alfabesidir. Birinci engel olan gramerle çocuklara dil öğretmeye çalışmak, doğal dil öğrenmeye ters düşen bir yaklaşımdır.

Bir Yabancı Dil Dört Beceri Üzerinden Öğrenilir/Öğretilir

Çocuklara yabancı dil öğretirken kullandığımız metotla, yetişkinlere öğretirken kullandığımız metot ya da metotlar birbirinden farklıdır. Bir yabancı dil, İngilizceyi örnek alırsak, 4 beceri üzerinden öğretilir ve öğrenilir.

  1. Listening (dinleme)
  2. Speaking (konuşma - burada kelime bilgisi gerekir - vocabulary is needed here)
  3. Reading (okuma)
  4. Writing (yazma – burada dilbilgisi gerekir - grammer is needed here)

Ülkemizde yabancı dil öğrenmenin/öğretmenin önündeki ikinci engel kullandığımız Latin alfabesindir. Latin alfabesiyle Türkçe bir cümle yazdığınızda, cümledeki ögeler yazıldığı gibi okunduğundan, hatasız okursunuz; daha önce duymuş olmanız gerekmez. Yeni İngilizce öğrenen bir çocuk 'Come here my son!' (Buraya gel oğlum!) emir cümlesini doğru okuması/telaffuz etmesi için bu cümledeki ögelerin okunuşunu/söylenişini duymuş olması gerekir. Duymamış ise aynen yazılmış gibi telaffuz edecek, İngilizce konuşan yabancı biri bir şey anlamayacaktır.

Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan atalarımız Osmanlıca yazıp okudukları için yabancı dildeki bu yazılış ve okunuş farkını çok çabuk kavrayabiliyor ve kısa zamanda Fransızca başta olmak üzere yabancı dil öğreniyorlardı. Bildiğiniz gibi Osmanlıca yazıda Arap harfleri kullanılmaktaydı. Arapça ve Osmanlıca bilmeyen okuyucularıma çok ilginç gelecek bir şey söyleyeceğim: Arap Alfabesi 28 harften meydana gelmektedir ve bunların hepsi de sessizdir yani klasik Arapçada sesli harf yoktur. Kur'an surelerinin yanlış okunmasını önlemek için sesli harf yerine geçecek işaretler kullanılmaktadır. Mesela kelime içindeki 'b' harfini 'be' okutmak için 'üstün', 'bi' okutmak için 'esire', 'bü' okutmak için 'ötüre' vb. işaretler kullanılmaktadır.

Osmanlıca da Arap alfabesiyle yazıldığından sesli harf kullanılmaz. Sesli harf yerine 'okutucu harf ' dediğimiz harfler kullanılır. Ayrıca Türkçede bulunmayan Çe, Pe, Je, Ge gibi harfler iki nokta yerine üç nokta konarak elde edilmektedir. Bu sebepledir ki Arapça ve Osmanlıca yazılı bir cümlede kelimeleri doğru okumanız için ya önceden duymuş ya da okunuş kurallarını (sarf ve nahiv) bilmeniz gerekmektedir. Okutucu harfler 'Elif, He, Vav,Ye' (ا، ه، و، ى ) olmak üzere 4'tür. Elif, a okutur; He, a ve e okutur; Vav, o-ö-u-ü okutur; Ye, ı ve i okutur. Şimdi Osmanlıca 'Oğlum buraya gel.' cümlesini yazalım: اوغلم بورايه كل Yazıldığı gibi okunmadığından bu cümleyi doğru okumanız için Arap alfabesini ve sarf-nahiv (kelime ve cümle bilgisi) kurallarını bileniz gerekmektedir. Onun içindir ki Osmanlı aydınları ve öğrencileri yazıldığı gibi okunmayan yabancı dilleri çok kolay öğreniyorlardı.

Latin alfabesine geçtiğimiz tarihten itibaren Arapça da zor öğretilen ve öğrenilen bir dil haline geldi. Kur'an kurslarında ve İmam Hatip okullarında ezbere dayanan farklı öğretim metotlarıyla Arapça öğretilmeye çalışıldı ve çalışılmaktadır. Kur'an kurslarında Arapça öğretiminde medreselerde okutulan ve ezbere dayanan emsile, bina, Maksud, Avamil, İzhar ve Kafiye isimli ders kitapları okutulmaktadır. İmam Hatiplerde yine ezbere dayalı sarf-nahiv gramer kurallarının işlendiği ders kitaplarıyla Arapça öğretilmeye çalışılmaktadır.

Sıkıntı ezberde değil, ezber elbette yapılacak; sıkıntı uygulamada. Ezberlenen kuralların günlük dilde kullanılan bol örneklerle, tekrarlarla, alıştırmalarla, okuma metinleriyle ve diyaloglarla (konuşmayla) hazmedilmesi yani kullanılması gerekir. Ezberlenen kuralların geçtiği bir metni okuyup anlama, o konuda dinleme yapma, ders hocasıyla konuşma ve dinlediği bir metni yazma olmadığında ezberler zamanla unutulacaktır. İmam hatiplerde ve Kur'an kurslarında yaşanan sıkıntı dil öğreniminde dört becerinin (dinleme, okuma, konuşma, yazma) eksik olmasında.

Yabancı Dil Öğretiminde Metot ve Öğrenci Farkı

Yabancı dilde öğretim metotları farklılık göstermekle birlikte öğrencinin çocuk ve yetişkin olması da farklı metot gerektirmektedir. Öğretim üyesi bir arkadaşımı İngilizce yeterlik sınavına hazırlarken İngilizce bir metni okuma ve okuduğunu anlama (reading) ile kendi alanında Türkçe bir metni İngilizceye, İngilizce bir metni Türkçeye çevirme (writing) dersleri alması yeterliydi. Zaman darlığı sebebiyle ve sınavda istenmediğinden dinleme ve konuşma dersi almasına gerek yoktu. Çoğu akademisyen arkadaşların yabancı dil yeterlilik sınavına hazırlanırken yaptığı da budur.

Konu çocuklar olduğunda, anaokulu ve ilköğretim birinci kademe öğrencilerine dinleme ve konuşma ağırlıklı bir metot uygulamamız gerekir. Burada en çok tercih edilen metot doğal yaklaşım (natural approach) adını verdiğimiz görsel araçlara ve dinlemeye dayalı bir metottur. Bu metodun temel felsefesi şu: Bir çocuk okuma yazma bilmediği halde ana dilini konuşmayı nasıl öğreniyorsa, o yol izlenerek kolayca ikinci bir dil öğretilebilir.

Then what is the way that a child learns its mother tongue? (Peki, bir çocuk ana dilini nasıl öğreniyor?)

- First, silent period – That's not a passive period. Child listens to its parents and accumulates vocabulary in the memory. (Birincisi, sessiz dönem. Ancak bu pasif bir dönem değildir. Çocuk anneden, babadan ve diğer aile üyelerinden duyduğu kelimeleri hafızaya biriktirir.)

- Second, pronouncing simple words – Child starts pronouncing commonly used simple words like dede, baba, anne, mama. (İkincisi, sık kullanılan dede, baba, anne, mama gibi basit kelimeleri telaffuz eder.)

- Third, using short sentences of two elements (subject+main verb) – After simple words, child starts using simple sentences of two elements. eather verbal clauses or noun clauses like Top yok, Baba gitti, Bu ne? Anne su, Baba geldi. (Üçüncüsü, çocuk özne ve yüklemden oluşan iki ögeli Top yok, Baba gitti, Bu ne, Anne su, Baba geldi gibi basit isim ve fiil cümlelerini kullanmaya başlar.)

-Fourth, implementing its parent's orders – For the first year, at the age two or three, a child may be can't use orderly grammatical sentences, but can understand them and implements its parents order. When father or mather asks a chld to close the door, it goes and closes the door, but can't say 'father, I colosed the door, so you shouhd thank me for that service.' (Dördüncü aşamada çocuk anne babanın isteklerini anlar ve yerine getirir. 'Hasan, kapıyı örten misin,' dediğinizde gider kapıyı örter ama 'Kapıyı örttüm baba, bana teşekkür borçlusun,' diyemez.)

- Fifth, Using orderly sentences of three elements (subject + main verb + object).

– Beşincisi özne, yüklem ve tümleçten oluşan detaylı cümleleri kullanmaya başlar. Başlangıç (starting) seviyesinde günlük dilde kullanılan ve görsel olarak (resimli/videolu) verebileceğimiz basit konulu kelimelerden ve cümlelerden başlayabiliriz. Bunun için dinleme-tekrar etme-cevap verme seçenekleri olan aşağıdaki sırayı izleyen çok kullanışlı paket programlar var.

Alphabet - What letter is tihs?

Numbers – What number is this?

Colours – What colour is this?

People, family, jops – Who is this?

Body parts

Clothes

Food

Animals

Time

Greeting and meeting (selamlaşma ve tanışma)

Burada İngilizce öğretmeni mümkün oldukça basit cümlelerle İngilizce konuşacak ki çocukların İngilizce kulağı (listening skill) gelişsin. İngilizce öğretmeni dersini Türkçe anlattığı zaman çocuklarda İngilizce kulağı gelişmez.

Öğretmen soru sorduğu zaman, öğrencinin soruyu anlaması ve kısa cevap vermesi yeterlidir.

'What's your name?' Sorusuna, öğrencinin

'Hatice' demesi yeterlidir. 'My name is Hatice' demesi gerekmez. Türkçe dilinde de bu böyledir: Senin adın ne çocuğum?' deyi sorduğunuzda; 'Benim adım Hatice'dir,' demez; 'Hatice' der. Aynı şekilde ana dili İngilizce olan bir çocuğa da bu soruyu sorduğunuzda çocuk : 'My name is Janet' demez, 'Janet' der. Yine öğrencinin 'How old are you?' sorusuna 'Ten' demesi yeterlidir. Ana dili İngilizce olan bir çocuk da bu cevabı verir. 'I am ten years old,' demez ve gerek de yoktur.

İlköğretim sınıflarında okutulan yeni İngilizce ders kitapları doğal öğrenme metoduna yakın bir tarzda hazırlanmaktadır. Öğretmenlerimiz mümkün mertebe Türkçe karşılığını vermeden İngilizce dinleme ve konuşmaya da ağırlık verirlerse netice alacakları muhakkaktır. Torunum Zeynep İngilizce öğretmenini ve İngilizce dersini çok seviyor ve benimle İngilizce konuşuyor.