Dün öğlen vaktinde Kanal 5 televizyonunda her hafta yorumcu olarak katıldığım Medeniyetimiz programında bana sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştim:

Dün öğlen vaktinde Kanal 5 televizyonunda her hafta yorumcu olarak katıldığım Medeniyetimiz programında bana sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştim: “Şu andaki hava 1914 yılındaki l. Dünya savaşı öncesi havaya benziyor. Her an bir veliaht (yani ileri gelen kişi) bir yerde öldürülebilir. Bu ölüm, büyük devletlerin savaşması için bir işaret fişeği olabilir." diye açıklamıştım.

Biz bu açıklamayı tarih bilgimizle yaparken akşam korktuğum olay gerçekleşti ve Ankara’da bir Rus Büyükelçisine suikast yapıldı. Bu suikastı yapanların tabi ki amaçları, Türk-Rus ilişkisini bozmak, Suriye’de gerçekleşme ihtimaline giren bir barışı baltalamak, Suriye sorununu çözmek yerine bölgedeki diğer devletleri de (Türk-İran/Türk-Rus/İran-Suud) içine alan bir kaos iklimine çevirmek istemektedirler.

Fakat artık devletler böyle basit provokasyonlarla harekete geçmeyecek kadar dünya siyasetini, istihbaratını ve oyunu bilmektedirler. Özellikle Rusya’nın başında eski bir KGB Generalinin bulunması bu tür basit casusluk oyunlarına gelmesini engelleyecektir.

Peki ne olacak?

Büyük olasılıkla herşeye rağmen Türk-Rus yakınlaşması daha da güçlü bir şekilde gerçekleşecek ve bunun bölgeye faydası da Suriye meselesinin daha fazla insani trajediye yol açmadan çözülmesi istikametine girecektir.

En büyük korkumuz daha güçlü aktörlerin suikaste uğramaması. Bu nedenle başta kendi yöneticilerimizin sıkı korunmasını talep etmeliyiz. Bu aşamada yapılacak bir güçlü suikast daha dramatik sonuçlara yol açar.

Ben, yazımın başında bahsettiğim 1914 yılındaki suikasti kıyas yapabilmek amacıyla siz okuyucularımıza arz etmek istiyorum.





28 Haziran 1914

Saraybosna’da bir veliaht; gururla üstü açık arabasıyla dolaşıyor, halkı selamlıyordu. Köşede kendisine tuzak kurmuş suikastçılardan habersiz…

Bosna-Hersek Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından Osmanlı devletinden alınmıştı. Ama Sırbistan burayı kendi milli sınırları içinde görüyor, buradaki Sırplar da Sırbistan’a bağlanmak için mücadele ediyorlardı. Ferdinand 28 Haziran 1914 yılında Saraybosna’ya gezi düzenlemek istemesi, Sırp milliyetçiliğini tahrik etmişti. Çünkü 28 haziran 1389 yılında Kosova savaşında Sırp krallığı Osmanlı Devletine yenilmiş, Kral Lazar öldürülmüştü. Bir anlamda Sırplar için bağımsızlıklarını yitirdikleri gündü. Ayrıca, bu savaşta Miloş Kabloviç, l. Murat’ı şehit ederek yıkılan sırp grurunu kurtarmıştı. Sırplar l. Murat’ın öldürülmesini “Aziz Vitus Günü” adı altında her 28 Haziran’da büyük bir bayram olarak kutlarlar. Ferdinandın bu günü seçmesi onlar için büyük anlama sahipti.

“Genç Bosna” adlı bir Sırp örgütü, Saraybosna’nın Sırbistan’a bağlanması için örgütlenmiş ve bunun mücadelesini yapıyor. Saraybosna’yı elinde tutan Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna karşı büyük bir tepki içerisindedirler. Veliahtın Saraybosna ziyareti onlar için suikast düşüncesini hayata geçirme fırsatı veriyor. 7 genç veliahtı taşıyan araca bomba atıyor. Birçok kişi yaralanıyor. Fakat Veliaht kurtuluyor.


Franz Ferdinand, ertesi gün hastaneye gitmek için yine yola çıkıyor. Bir önceki saldırıdan ders alınmamış üstelik güvenlik sıfır. Hastahaneye giden araç yanlışlıkla ara sokağa giriyor. Yanlış yola girdiğini anlayan şöför bir kafenin önünde durup etrafa bıkınıyor. Bu sırada sevgilisiyle kafede sohbet eden 7 suikastçıdan biri olan Gavrilo Princip ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendiriyor ve hemen arabanın basamağına çıkarak Arşidükü ve karısı Hohenberg Düşesini öldürüyor.

1914 yılı 28 Haziranında, saat 11:30'da Ferdinand öldü. Ama artık dünya eskisi gibi olmayacaktı. Onunla birlikte eski dünyada ölüyordu.


Veliahtın öldürülmesi beklenilmeyen bir etki yaratıyor. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, suikatı duyar duymaz olaydan Sırbistan’ı sorumlu tuttu. 28 Temmuz 1914 sabahı Avusturya-Macaristan imparatorluğu Sırbistan’a savaş açıyordu. Sırbistan’la güvenlik antlaşması bulunan Rusya’da Avusturya’ya savaş açıyor. Avusturya ile ittifak halinde olan Almanya’da Rusya’ya savaş açıyor. Rusya ile ittifak halinde olan İngiltere’de Almanya’ya savaş açıyor. İngiltere ile müttefik olan Fransa’da Almanya’ya savaş açıyor ve devletler birbirine giriyor.

Bir suikast, tüm dünyanın birbirine girmesine ve milyonlarca insanın ölmesine yol açıyor.

W.Churchill'in dediği gibi ''Havada bir garip öfke vardı'. Tüm devletler ve uluslar kozlarını paylaşmak için sanki bir kıvılcım bekliyorlardı. Veliahtın öldürülmesi tüm devletlere bekledikleri büyük savaş için bahane vermiş gibiydi. Bu suikastın bir dünya savaşına dönüşeceğini hiç kimse tahmin etmiyordu.”

Sonuç Olarak

Tabi ki biz Rus Büyükelçisinin öldürülmesinin bir 3. Dünya savaşına neden olacağını öngörmüyoruz. Çünkü Rusya ve Türkiye mümkün oldukça bölgesel bir sorunun dünya savaşına dönüşmemesi ve barışın sağlanması için mücadele etmektedirler. Bölgesel sorunların bölgede çözülmesini istemektedirler. Fakat batı bloku Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasını hoş görmediği gibi, savaşın genişlemesini de çıkarlarına uygun görmektedirler.

Ama son sözü Türk-Rus sağduyusu söyleyecek, bu olayın arkasındaki batılı kışkırtıcılar açığa çıkacaktır.