Tuzak

Yıllar önce çok dehşetli bir belgesel izlemiştim.

Gerçek bir olayın anlatımını yapan bu belgesel, yabancı bir kanalda yayınlanmıştı.

Öyle etkisinde kalmıştım ki hala unutmamışım. Size de anlatacağım. Korku türünden hoşlanmayanların okumamasını tavsiye ederim. (Şimdi daha dikkatli okursunuz değil mi? İşte algı operasyonu böyle bir şey...)

Olay İngiltere sömürgesi olan ülkelerin birinde yaşanmıştı. Yanılmıyorsam 1800'lü yılların başı…

İngilizler, esirleri topladıkları bir toplama kampında onları çok ağır koşullarda çalıştırıyordu.

Bir avuç ekmekle tüm gününü taş kırarak geçiren esirlerden 7 tanesi bir süre sonra bir kaçış planı hazırlar.

Gardiyanlardan birini öldürerek öncesinde hazır hale getirdikleri kesik tellerin olduğu bölgeden kaçmaktır hedef...

Esir oldukları alandan kurtulduktan sonra ise iki yol vardır. Bir tanesi limana inen yol, bir diğeri ormanlık yol…

Liman yolu tekin değildir.

Peşlerinden gelen askerlerin akıllarına limana gitmiş oldukları geleceğinden ormanlık yolu tercih edeceklerdir.

İletişim araçlarının olmaması bir başka bölgeye ihbar edilememelerini sağlayacak, ormanlık yolun sonunda halka karışarak böylece esaret zulmünden de kurtulacaklardır.

Gardiyanı öldürüp, telleri de geçerek ormanlık yola doğru ilerlerler. Yanlarına da gardiyana ait baltayı alırlar.

Bir gün boyunca yürürler ve karşılarına hiç bir şey çıkmaz. İkinci gün geçer, yine bir yerleşim bölgesi göremezler. Üç, dört, beş, altı... Karşılarına hala bir şey çıkmamıştır.

Daha kötüsü ise ormanda yiyecek, ne bir hayvan, ne de bir bitki bulunmaktadır.

Açlık dayanılmaz bir hale gelir!

Yedinci gün aralarından biri ''hepimiz öleceğimize birimiz ölsün'' diye bir fikir atar ortaya, kısa çöpü çeken kaybedecektir.

Bu korku dolu sahnenin içine mecburen girerler. İçlerinden biri kısa çöpü çeker ve arkadaşları tarafından parçalanarak yenir.

Altı kişi kalmışlardır. On günden fazla bir zaman geçmiştir ancak hala bir yerleşim yeri yoktur. Aynı fikir yine hâsıl olur.

Beş kişi kalırlar ve 52. güne gelene kadar geçen süreçte son iki kişi kalır. Diğer 3 kişi arada geçen günlerde arkadaşları tarafından yenmiştir.

Kalan son iki kişinin çöp çekmesine gerek yoktur. Uyuyan kaybedecektir! Ve biri dayanamaz ve bir ağacın altına yığılıp kalır. Son kişiyi de yiyen son kalan 56. günde yerleşim yerini bulur.

Yerleşim yerini bulur ancak aradan tam 56 gün geçmiş ve kaçan esirlerin haberi her bir yana yayılmıştır. Son kalan kişi yerleşim yerine ayağını basar basmaz, İngiliz askerler tarafından tutuklanır ve hemen oracıkta kurşuna dizilir.

Bu korkunç olayda esirlerin hesap edemediği en önemli şey İngiliz aklıydı.

İngilizler esirleri topladığı bölgede, hesabı önceden yapmıştı. Ormanlık yola sapan ölmüştü zaten. Bunu bildikleri için toplama kampının yeri orasıydı.

Ah şu İngilizler! 1. Dünya Savaşı'nda bize karşı galip gelen yekpare Osmanlı topraklarını 54 parçaya bölen, sınırlarımızı cetvelle çizen ve bizimle işleri hala bitmeyen İngilizler.

Bu topraklarda yaşayan Türk'ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si ve dahi hangi unsur varsa bilmeli ki aynı el bizi yıllardır ormanlık yola doğru itmeye çalışıyor. ( iç savaş! )

Bugün kimden yana görünürlerse görünsünler fark etmez! İster Türk, ister Kürt, kim kimi yerse yesin, son kalan yine onlar tarafından kurşuna dizilecektir!