Türkiye'nin son dönemde hız kazanan Afrika hamleleri, dış politikadaki gücünü arttırması açısından büyük önem taşıyor. Türkiye ve Afrika ülkeleri arasındaki üst düzey ziyaretlerin içi boş değil.

Türkiye'nin son dönemde hız kazanan Afrika hamleleri, dış politikadaki gücünü arttırması açısından büyük önem taşıyor. Türkiye ve Afrika ülkeleri arasındaki üst düzey ziyaretlerin içi boş değil. Göstermelik ziyaretler yerine, anlamlı ve değerli görüşmeler gerçekleşiyor. Bu görüşmelerde önemli kararlar alınıyor. Afrika'yı sömüren Avrupa ülkelerinin sık sık Türkiye aleyhinde çıkardığı haberler ise, Afrika'daki güçlerini kaybettiklerinin bir göstergesidir. Özellikle Fransız sömürgesi Afrika ülkelerinin Türkiye'ye yakınlaşması, Fransa'nın gündemini sık sık meşgul ediyor. Afrika ülkelerinde Türk bayrağı görmek artık normal karşılanıyor. Diğer batılı sömürgeciler Afrika'yı paramparça ederken, Türkiye'nin yardım ve yatırım ile Afrika'yı kendine çekmesi elbette sömürge güçlerini daha fazla rahatsız edecektir. Şimdilik Türkiye'nin Afrika hamleleri dünyada pek konuşulmasa da yakında yankılarını daha fazla duyacağız. Çünkü Türkiye sessizce Afrika'daki diplomatik, ekonomik ve askeri gücünü arttırıyor. Batılıların köle olarak gördüğü siyahileri, Türkiye kardeş olarak görüyor. Dil, din ve ırk ayırt etmeksizin onlara yardım ediyor. Yüzyıllardır ezilen ve hor görülen Afrika halkları hala yeni dünyaya ayak uyduramazken, onlara tek yardım elini Türkiye uzatıyor.

Türk Hava Yolları'nın Afrika'da 60'tan fazla noktaya uçması, Türkiye'nin Afrika'da yeni ve devasa büyükelçilikler açması, Türk Ordusunun bölgede faaliyetler yürütmesi, kıta ile ilişkilerimizin sağlam bir zemine oturduğunun göstergesidir. Ayrıca; TİKA, Türkiye Diyanet Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı, Türk Kızılay'ı, AFAD gibi kurumların kıtada yürüttüğü insani yardım faaliyetleri, yerel halkın Türkiye'ye olan güven ve samimiyetini arttırıyor. Mesela TİKA, adeta Türkiye'nin Afrika'daki eli gibi. TİKA'nın faaliyetleri sayesinde birçok bölge; refah, eğitim ve adalet kavramları ile tanışmış oldu.

Afrika'nın zengin yeraltı kaynakları ise kıtayı daha değerli bir hale getiriyor. Bu da açgözlü devletleri ve şirketleri sömürge zorbalığına itiyor. Bernard Shaw'ın şu sözü zaten meseleyi çok güzel özetliyor:

'Kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış Amerikan emperyalizmidir..'

Türkiye'nin Afrika'daki girişimleri hızla büyüse de hala ABD, Çin, İngiltere ve Fransa kadar yeterli büyüklüğe sahip değil. Fakat Somali'ye askeri üs açacak kadar güçlü bir dış politikaya sahibiz. Bu dış politikadaki başarı zincirinin Afrika halkaları daha da arttırılmalı. Türkiye, Afrika politikasını hız kesmeden sürdürmeye devam etmeli. Yatırımlar daha fazla artmalı, diplomatik görüşmeler daha da sıkılaştırılmalı. Eğer Osmanlı kadar etki alanımız olsun istiyorsak, Afrika kıtasını başıboş bırakmamalıyız. Bu kıta, dünyanın gelecekteki merkezi olacak. Bu merkezde ise Türkiye büyük bir söz hakkına sahip olmalı. Afrika halklarının fakirlikten kurtulması ve Türkiye'nin dünyada söz hakkına sahip olması için bu kıtadaki hamleler önem teşkil ediyor.

Artık Afrika halkları sömürgeyi hak etmiyor. Türkiye bu yüzden orada bulunuyor ve uyuyan devi uyandırmak üzere. Bu dev uyandığında, Batı'nın hegemonyası tam anlamıyla kırılacaktır. Güçlü ve refahlı bir Afrika ise, Türkiye'nin geleceğine değer katacaktır.