Aziz dostlar, bu köşe yazımızda  tarihten günümüze bir harmanlama yaparak milletimizin devasa problemlerinin ana hatlarıyla nerelerden  kaynakladığını ve çözümlenmelerine yönelik bir kısım ipuçlarını vereceğiz.

TARİH VE GÜNÜMÜZ PENCERESİNDEN

TÜRKİYE'NİN OSMANLI'DAN GÜNÜMÜZE İNGİLTERE VE AMERİKA SÜPER GÜÇLERİ EKSENİNDE DÖRT DEFA BUNLARIN YENİ DÜNYA DÜZENLERİNE ADAPTASYONU- DİZAYNI SÜRECİ 1838 – 2023

Aziz dostlar, bu köşe yazımızda tarihten günümüze bir harmanlama yaparak milletimizin devasa problemlerinin ana hatlarıyla nerelerden kaynakladığını ve çözümlenmelerine yönelik bir kısım ipuçlarını vereceğiz.

Ünlü edebiyatçımız ve düşünürümüz Kemal Tahir'in çok ünlü ve haklı bir görüşü vardır. 1960'larda dile getirilen bu görüş şöyledir: 'Yaklaşık 100 yılı aşkın bir zamandan beri hep kendimizden yana değil başkalarından yana olduk.'

İçimizde bu 'başkalarından yana' olanlar kimlerdi? Bunlar, milletimiz ve halkımız değil, onu yönetenler aydınlar ve bürokratlardı. Buna tarihimizde 'Milletimize Aydın-bürokrat Yabancılaşması' denilmiştir. Adı geçen dört adaptasyon –dizaynın içimizdeki figüranları-unsurları bunlar olmuşlardı. Dış figüranları-unsurlarını ise şu üç sebepten zamanın süper güçleri teşkil etmişlerdir.

1-Coğraya ve jeopolitiğin tayin ettiği kader.

2-Miletimizin tarihi boyunca bilinen 'tarihi misyonu'

3-Türkye'nin ekonomik gelişmişlik durumu ve derecesi.

Bir kere İbni Haldun'un 'Mukaddimesi' nde dile getirdiği 'tarih felsefesi' ne göre, içinde yaşadığımız coğrafyanın büyük jeopolitik ve jeostratejik önemi, adaptasyon –dizaynların başta gelen sebeplerinden birisi olmuş, 'Üç kıtanın düğümlendiği Boğazlar ve Anadolu Yarımadasına hükmeden bir millet ve devlet bütün dünyaya hükmeder' gerçeğinden hareketle, dünyada süper güç olmak isteyen bütün milletler ve devletler, gerek burasını işgal süratiyle hakimiyetlerine almaları yanında, gerekse üzerinde hakim milleti ve devleti ise kendi nüfuzlarına ve kontrollerine almak suretiyle bu emellerini gerçekleştirmişlerdir.

Tarihteki bütün milletler içinde, daha ortaya çıktığı en eski zamanlardan beri her milletten çok Türk milletinde bir 'dünya hakimiyeti ideali veya ülküsü' vardır. Bu onun bir bakıma 'tarihi misyonu' olarak tecelli etmiş, Türkler İslam dinini girmeden önce bunu 'Kızım Elma Ülküsü', adı geçen dini girdikten sonra ise bu dinin 'dünya hakimiyeti ülküsü' ile harmanlanan geleneksel 'Türk Kızıl Elması', 'İla-yı Kelimetullah Davası' adını almıştır. Tarihlerinde, kurulduktan sonra Selçuklu ve Osmanlı'yı dünyanın süper güçleri yapan bu dava olmuştur. Bu dava, Batı medeniyetleri eksenlerinde yaşanan halleriyle, bunların kendi benmerkezci, bencil ve inhisarcı emellerine göre dünyamızı 'sömürgeleştiren ve kendilerinin kölesi' yapan bir dava ve medeniyet anlayışı olmamış, 'Allah'ın seçkin yatıkları' oldukları için onun adına ırkı, coğrafyası ve dini ne olursa olsun bütün insanlığı barış ve huzur içinde yaşatan bir dava ve medeniyet anlayışı olduğu için onunla sürekli çatışmıştır. Batı –Doğu eksenli bu çatışmada Batı, özellikle Doğu'yu ve İslam dünyasını hakimiyet ve nüfuzuna almak uğrunda, Müslüman Türk milletini 'tarihi misyonu' ndan koparmak istemiş ve adı geçen dört adaptasyon- dizayn işinde bunu başarmış, bu başarılarından sonra, dünyada kendi hakimiyet ve nüfuzunun devamı için milletimizin 'tarihi misyonu' nu geri dönmemesi için azami dikkat ve çabayı göstermiştir, göstermeye de devam etmektedir.

Üçüncü olarak ise, milletimizin 'gelişmişlik' durumuna damgasını vuran 'ekonomik-askeri zayıflığı' da üzerine dört yönden gelen 'dış tehdit ve tehlikeler' karşısında kendisini kendi gücüyle savunamayacak durumda olduğu için, ister –istemez 'korunmak için' denilerek süper güçlerinin 'eteğine sarılmak' gibi bir süreci de adı geçen dört adaptasyon-dizayn olayında sürekli yaşamıştır.

Türkiye'nin 1838'den günümüze dünyanın süper güçleri eksininde yaşadığı dört yeni dünya düzenine adaptasyonu-dizaynlarının adları, iç ve dış figüran ve unsurları şunlar olmuştur:

yüzyıldan 20. yüzyıla dek, dünyada bilinen bütün kıtalarda hakimiyet ve nüfusu olduğu için adına 'Üzerinde Güneş Batmayan Britanya İmparatorluğu' denilen İngiltere'nin birincisi 19. Yüzyılın ortalarında ve ikincisi ise I. Dünya Harbinin 'mutlak galibi' olarak bu harpten sonra ortaya çıkan iki 'Yeni Dünya Düzeni' ne Türkiye'nin adapte-dizayn edilmesinin iki zaman dilimi şöyle yaşanmıştır:

1-1838 – 1919 zaman dilimi: Bu zaman dilimini İngiltere'nin 'Birinci Yeni Dünya Düzeni' nin tezahürleri damgasını vurmuş, 'Cihan Devleti' Osmanlı'yı batıran bunun aksiyonları olmuştur. Bunun 'dış ayağı' zaten bahsettiğimiz üzere dünyanın süper gücü İngiltere olurken 'iç ayakları' nı da dört Osmanlı paşası Mustafa Reşit Paşa, Ȃli ve Fuat Paşalarla Mithat Paşa olmuştur.

2-1919- 1947 zaman dilimi: Bu zaman diliminde Osmanlı Devleti artık yoktur. Özellikle ve genelde 'İngiliz gücü ve planlamaları' ile yıkılmış ve mirası topraklar üzerinde kendisine yine İngiltere tarafından layık görüldüğü halde 780 bin kilometrekare 'toprakçık' üzerinde 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' doğmuştur. Ana hatlarıyla Mustafa Kemal Paşa'nın 1919'da 'Samsun'a çıkması' ile başlayan ve 'Kurtuluş Savaşı Zaferi' nden sonra 'Cumhuriyet Türkiye'sini yönetmek için 9 Eylül 1923'de kurulan' denilen birinci olarak 'Ebedi Şef' unvanı verilen Mustafa Kemal Paşa'nın ve ikinci olarak da o öldükten sonra 'Milli Şef' unvanı ile anılan Mustafa İsmet Paşa'ya inhisar eden 'Cumhuriyet Halk Partisinin Tarihi Misyonu' için hep, 'Toprak Dizaynı' yanında, 'Siyasal-Sosyal Düzen Anlayışının Oluşması' konusunda da Türkiye'nin kendi haline bırakılmayarak dünya ve Türkiye tarihçilerin bir kısmı tarafından 'Yeni Türkiye'yi İngiltere'nin I. Dünya Harbinden sonra ortaya çıkan 'Yeni Dünya Düzeni' ne topyekun adaptasyon – dizayn yapılanmasının bir versiyonu' olabileceği kanaati ve ihtimali üzerinde fikirler yürütülmüştür.

3-1947- 1990 zaman dilimi: 1939 – 1945 zaman diliminde yaşanan, I. Dünya Harbi gibi bir 'emperyalist harp' olan II. Dünya Harbi'nin sonuçları için 'Savaşı Demokrasi Cephesi kazandı' denilmiştir ki, bu cepheyi başta dünyanın süper gücü İngiltere olmak üzere onun 'sömürgecilikte ikiz kardeşi' denilen Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Sovyet Rusya meydana getirmişlerdi. Yenilen cephe için ise 'anti- demokratik' anlamında 'Faşist Cephe' adı verilen Almanya, Avusturya -Macaristan ve İtalya olmuştu.

Yine II. Dünya Harbi'nin önemli sonuçlarından birisi olarak dünyanın birinci süper gücü olan İngiltere bu rolünü, adı geçen harpte iyice yıprandığı ve sömürgelerinde de 'milli bağımsızlık mücadeleleri' başladığı için kendi isteğiyle Amerika'ya bırakmıştır.

Dünyanın süper gücü haline gelen Amerika da bunun bir sonucu olarak birinci defa 1947 – 1990 zaman diliminde kendi 'dünya hegemonyası ve hakimiyetini temin için' denilerek 'Yeni Dünya Düzeni' nin kurmaya başlamıştır. Osmanlı tarihi sürecinde olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihi sürecinde de 'Kuzeyden (bu sefer de Komünist Rusya'dan) gelen tehdit' sebebiyle denilerek, Milli Şef ve Cumhurbaşkanı Mustafa İsmet Paşa, 'bundan korunmak' için emeliyle Türkiye'yi Amerika'nın nüfuzunu sokmakta baş rolü oynamış, kapısını açmış, ardından gelen Cumhurbaşkanı Celal Bayar – Başbakana Adnan Menderes ikilisi de bu nüfuzu daha da ileri götürerek, bunun sonucu olarak, 'Bunlar Türkiye'ye Amerika'nın 52'inci (ABD 51 vilayetten ibarettir) haline getirdiler' değerlendirmesinde bulunulmuştur. Türkiye bu yeni nüfuz ve 'Yeni Dünya Düzeni' nde çıkma emareleri gösterince, onu buna yeniden adaptasyon-dizayn için adları herkesçe bilinen 1990'a kadar üç askeri darbe yapılmıştır. Bu süreçte Türkiye, Amerika'nın nüfuzunda demokrasisi gelişememiş, tam yerine oturamamış, milli, yerli olamamış ve ekonomisi her defasında sekteye uğratılmış, nedeyse bir zamanlar Osmanlı'nın İngiltere'ye 'vassalı' olduğu gibi bir nevi 'Amerika'nın vassalı' olarak yaşamıştır.

4-1990- 2023 zaman dilimi: 'Soğuk Savaş Dönemi' denilen 1947- 1990 zaman dilimine, dünyanın süper güçleri Amerika Komünist Rusya arasındaki 'sömürgecilik ve yayılmacılık rekabeti' damgasını vurmuştur. Bu mücadelede pes edip 1990'da Rusya'da Komünizm çöküp Sovyet Rusya ve Peykleri etkisiz hale gelince, ABD, dünyanın 'tek süper gücü' halini almış, bu yeni ortaya çıkan hali, dünyadaki hakimiyet ve nüfuzunu daha da pekiştirmek için 1990'lı yıllarda 'Yeni Dünya Düzeni' denilen ikinci bir yeni dünya düzeni kurmaya soyunmuştur. Buna adaptasyon –dizayn için bundan Türkiye de nasibini almış, bunun 'ilk kilometre taşı' 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi olmuş, 'Adil Düzen - Milli Görüş Misyonu' nun amacının 'Büyük Şeytan Amerika –Küçük Şeytan İsrail ve bunların yedeğindeki Batı' olduğunu açıklayan Başbakan Necmettin Erbakan adı geçen darbe ile tasfiye edildikten sonra, 'Dünyada Komünizm yıkıldıktan sonra yükselen İslam' denilen cereyanın varlığı da kendisini gösterince, bu cereyan karşısında Amerika bir noktada bunu da 'Yeni Dünya Düzeni' ne adaptasyon-dizayna soyunması sonucu 'Ilımlı İslam söylemi ve projesi' ile ortaya çıkmış, Türkiye'de buna bir ortak ararken 'Siyasal İslamcı Parti' denilen Erbakan'ın Milli Görüş partilerinin içinde 'Yenilikçi Hareket' denilen bir hareket başlatılarak ve bunun da liderliğine Recep Tayyip Erdoğan – Abdullah Gün ikilisi ve çevresi soyunduğu halde, bunların liderliğinde kurulan Adalet ve Kalkınma Partisinin 'tarihi misyonu' na da 'Türkiye'yi, Komünizm çöktükten ve Sovyet Rusya dağıldıktan sora kurulmakta olan Amerika'nın Yeni Dünya Düzeni' ne adaptasyon- dizayn etmek partisi' gözüyle bakılmıştır. Bunun da hikayesi bir çok 'pazarlıklar' yer yer 'sapmalar' la çok uzundur. İncelememizin ilgili bölümlerinde özetle anlatılacaktır.

Sonuç olarak görülüyor ki, Kemal Tahir'in dile getirdiği 'Hep kendimizden yana değil, başkalarından yana olduk' görüşü tarihi süreç olarak, hiç biri de bizim dünyamız olmayan dört yeni dünya düşenine adaptasyon-dizayn olarak 1838'den 2023'e hep böyle yaşanmıştır. Her halde, 2023 yılında Cumhuriyetin ilanın 100'üncü yıl dönümü kutlanırken, Cumhuriyet döneminde yaşanan 'kazanımlar' yanında 'kayıplar' da dili getirilerek, Türkiye'nin bölgesinde ve dünyada neden hala süper güç olamadığının ve birçok alanda hala 'milli beka sorunları' yaşamasının gerçeklerine ve cevaplarına ulaşılacaktır.