Yazımızın başlığında ki ‘’ Tahkim ‘’ kavramını bilinçli seçtiğimin ve yazımızın omurgasını da yine bu kavram üzerinden şekillendireceğimin altınız çizmek istiyorum.

Yazımızın başlığında ki '' Tahkim '' kavramını bilinçli seçtiğimin ve yazımızın omurgasını da yine bu kavram üzerinden şekillendireceğimin altınız çizmek istiyorum.

Tahkim etmek: mevcut olanı takviye etmek, güçlendirmek ve sağlamlaştırmak anlamları taşımaktadır. Zira Akdeniz aslı itibarıyla bir Türk gölüdür ve burada yapılacak bir takım oldubittiler ile Türkiye'nin mevcut güç ve konumuna yapılacak suikast girişimlerinin karşılıksız kalmayacağının da açık ve yerli yerinde vurgusudur.

Neler oluyor Akdeniz de?

Geri plan da İngiltere ve aleni olarak İsrail ve Yunanistan'ın ajitatif girişimleri sonucun da Rum kesimi, hayli şımarık ve haddini bilmez bir takım hamleler içerisine girmiştir. Mısır, Yunanistan ve İsrail ile Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları yapmış ve bütün bunlarla Türkiye'yi de dar bir alana sıkıştırma girişimlerinde bulunmuştur.

Elbette ki bütün bu girişimler ve anlaşmaların Türkiye'nin münhasır bölgesinde önemli daralmalar ve ciddi hak kayıplarına sebebiyet vermekteydi. Hal böyle olunca Türkiye'nin olanları izleme ve kaderine razı olmak gibi bir davranış içerisinde bulunması zaten olacak iş değildi. İlk etapta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile yapılan güncel ama kapsamlı bir takım anlaşmalar yapmış ve dolayısıyla her iki ülkenin kendi alanlarının belli oranda bir tahkimatı sağlanmıştı.

Bütün bunlarla birlikte bölgeye gönderilen son derece modern ve çok amaçlı ünitelere sahip sondaj gemileri ve bu gemilerin de gerek deniz altı ve gerekse deniz üstü savaş gemilerimiz ile korunma altına alınması, kirli hesaplar içerisinde olan bütün ülkelere önemli mesajlar iletmekteydi.

Bütün bunlarla birlikte ve özellikle Suriye üzerinden yapılan askeri harekatlardan ve orada ki kazanımlardan son derece rahatsız olan Fransa, Macron ağzı ile '' Nato'nun beyin ölümü gerçekleşmiştir '' söylemi ile bir başka ajitasyon içerisine girmiştir.

Türkiye'nin gerek Güney kara sınırları ve gerekse Akdeniz üzerinde ki faaliyetlerinin engellenmesi amacıyla ABD ve NATO üzerinden kirli çığırtkanlıklar yapan Fransa, Türk dış ilişkiler bakanlığının yaptığı ve yapması gereken had bildiren beyanatlar sonrası sesini kısmak zorunda kalmıştır.

Birbiri ardınca yapılan anlamlı, önemli, stratejik ve ciddi kazanımlar getiren hamleler sonrası eli biraz daha güçlenen Türkiye, hemen akabinde Libya ile yaptığı Münhasır Ekonomik iş birliği anlaşması ile adeta altın bir vuruş gerçekleştirmiştir.

Asla ve kat'a unutulmamalıdır ki!

Türkiye'nin güvenliği Kıbrıs'ın güvenliğinden ve Kıbrıs'ın güvenliği de Libya'nın güvenliğinden başlamaktadır. Dolayısıyla Libya ile yapılan gerek Münhasır Ekonomik iş birliği ve gerekse Askeri iş birliği, son derece hayati bir anlam taşımaktadır.

Libya ile yapılan ve yapılacak bütün anlaşmaların ne denli hayati bir önem arz ettiğinin anlaşılması adına, Kuzey Afrika ülkelerinin Mısır, Cezayir, Tunus, Sudan ve bütün bunların en tepesinde ( Kuzey ) yer alan ülkenin de LİBYA olduğunun altını çizmek isterim…

Libya, yani Trablusgarp'ın tarih boyunca Osmanlının en değer verdiği, en stratejik gördüğü, daima önemli ve anlamlı bir miktarda askeri yapılanmayı barındırdığı Libya üzerinden hem Orta Doğu ve hem de Tüm Afrika'yı kontrolü altında tuttuğuna da ayrıca dikkat çekmek isterim.

Türkiye, gerek Dini ve gerekse tarihi sorumlulukları gereği buralara asla duyarsız kalamaz ve kalmamalıdır. Buralarda yapılacak her türlü kirli emel ve amaçlara bütün güç ve imkanlarını seferber etmeli ve bu hesapların kadük kalması, akamete uğraması adına her türlü girişim ve anlaşmaları da ivedilikle yerine getirmelidir.

En nihayetin de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetin de şimdilik bir İHA ve hemen akabinde de SİHA üssü kuracak olan Türkiye; gerekirse İncirlik ve Kürecik üsleri de kapatılabilir açıklamalarıyla tarihi misyonuna yakışır bir zerzenişte bulunmuştur.

Doğu sınırlarımıza tampon misali yerleştirilmiş Ermenistan, Balkanlar ve Avrupa ile aramıza yerleştirilmiş Slav dünyasından sonra Akdeniz, bir lahza dahi uyuyacağımız bir yer değildir.

Ez cümle!

Akdeniz bir BEKA SORUNUMUZDUR…