TÜRKİYE'DE MEDYA AHLAKI

Türkiye’de Medya Ahlakı Sorunu

Ülkemizde medya ahlakının da özellikle son yıllarda önemli ölçüde bozulduğunu söylememiz mümkündür. Birbirleriyle iç içe olan basın ahlakı, gazetecilik ahlakı, radyo-TV yayın ahlakı ve benzeri ahlak sınıflandırmaları esas alındığında ülkemizde medyanın durumunun hiç de iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz.

Ülkemizde demokratik kurumları ve devlet yönetimini kamuoyu adına denetleyen gazetelerin, radyonun, televizyonun hiç şüphesiz çok önemli bir görev üstlendiği inkâr edilemez.

Ancak, maalesef ülkemizde medyanın kendi içinde etkili özdenetim mekanizmalarını oluşturamadığı görülmektedir.

Türkiye’de medyanın yüz yüze bulunduğu ahlaki sorunların başlıcalarını şu şekilde sıralamamız mümkündür:

1-Ülkemizde medya sektöründe her şeyden önce “tekelleşme” olgusu söz konusudur. Yayınlanan gazete ve süreli yayınların önemli bir kısmı iki büyük holding tarafından çıkarılmaktadır.

2-Gazete sahipleri aynı zamanda televizyon sektöründe de hâkimdirler. Tekelleşmenin, medya ahlakı ile ilgili bir sorun olmak dışında en başta “ekonomik ahlak” ile ilgili bir sorun olduğu unutulmamalıdır.

3-Ülkemizde gazetelerin dağıtımı alanında da ciddi bir tekelleşme söz konusudur. Medya sektörünün ticari mal ve hizmetlerin promosyonu ve pazarlanması işini üstlenmeleri “haksız rekabet” yaratmaktadır. Haksız rekabet, iş ahlakına uygun olmayan bir davranış ve eylemdir.

4-Ülkemizde gazete ve televizyonların siyasal iktidarlar ile olan ilişkilerinde de bazı ahlaki sorunlar bulunmaktadır. Medyanın siyasal iktidarla olan “teşvik” ilişkileri bilinmektedir. Medya kuruluşlarının özellikle devlet ile olan kredi ve teşvik bağlantılarının mutlaka şeffaf bir hale getirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

5-Medya kuruluşlarının kişilik haklarını ciddi anlamda ihlal edici yazılar yayınladıkları ve yayınlar yaptıkları aşikârdır. Gazete ve televizyonlarda görev yapan kişilerin (spiker, yorumcu, haber program yapımcı ve sunucuları, köşe yazarları, muhabirler vs.) bir kısmının ahlaki ilke ve standartlara hiç bir şekilde saygı duymaksızın mesleklerini yaptıkları görülmektedir.

6-Medya kuruluşlarının tekzip haklarının kullanılması konusunda adil davranmadıkları ve bazen de tekzibi hiç bir şekilde yayınlamadıkları bilinmektedir.

7-Medya kuruluşlarında yalan-yanlış haberlerin, şiddet içerikli haber ve yayınların sayısı da maalesef az değildir.

8- Bir kısım medya kuruluşlarının yayınlarında siyasi, dini ve etnik ayrımcılık yaptığı bilinmektedir.

Sonuç olarak, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan medyanın ahlaki ilke ve standartlara uygun hareket etmesi için anayasal-yasal-kurumsal düzenlemeler yanı sıra medyanın kendi özdenetimine önem vermesi gerekmektedir.

Hukuksal düzenlemeler ahlakı tesis etmek gerekli, fakat yeterli değildir. Bu bakımdan medya kuruluşlarının kendi ahlaki ilke ve standartlarını oluşturması ve buna uygun hareket etmesi son derece önemlidir.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Konseyi gibi kurumların ahlak bildirgeleri takdir edilecek çabalar olmakla birlikte, bu alanda asıl medya kuruluşlarının kendilerinin “medya ahlakı”nın tesis edilmesi konusunda çaba göstermeleri gerekmektedir.