Türkiye’de kültür erozyonu sorunu-10

Konuya derinlik ve genişlik kazandırdıktan sonra kültür erozyonunun unsurları olan ve yukarıda da biraz açıkladığımız kültürel çözülme, toplumsal yozlaşma ve ahlaki dejenerasyon kavramları üzerinde duralım ve bu anlamda yukarıda detaylandırdığımız örneklemeleri daha da çoğaltalım. Kültürel çözülme, bir milletin başka milletleri ve kültürleri taklit etmesi, onlara özenmesi, hakim kültürlerin unsurlarını kendi kültürüne ait gibi benimsemesi, aşağılık kompleksine sahip olması, kendisini ve kendi kültürel unsurlarını, tarihini ve medeniyetin küçük görmesi, unutmaya çalışması ve adeta bundan her türlü akla zarar bir şekilde, cahilce ve dangalakça utanç duymasıdır. Kültürel çözülme içindeki millet, kendisini başkası gibi göstermeye çalışır. Bu ezik millet başkasını taklit etmeyi, başkası gibi olmayı ilerlemenin ve gelişmenin bir yolu olarak görür maalesef. Dünyada bundan daha büyük bir akıl dışılık ve dangalaklık var mıdır? Bu sorunun cevabını siz okuyuculara bırakıyorum.

Şimdi örneklere geçelim: Yılbaşı kutlaması, cadılar bayramı kutlaması, kara Cuma (Amerika’da tüketimi arttırmak için uygulanan indirim kampanyası), yemeği sol elle yemek, evin içine ayakkabı ile girmek, klozet (Alafranga tuvalet)… vb. daha sayamadığımız pek çok kültür unsuru Batı medeniyetinin ve Hristiyanların kültür ve medeniyet parçalarıdır. Şimdi saydığım bu uygulama ve yaşam tarzları bizim kültürümüzün ve medeniyetimizin bir parçası değildir. Ne işimiz var bizim bu kültürün içinde? Kimse böyle yaşamasın, taklitçi olmasın demiyoruz, ancak kimsenin kimseye dayatma yapmaya da hakkı, yetkisi ve selahiyeti yoktur. Yasaklamaya karşıyız, taklitçilik yapmak isteyen yapabilir, fakat buna karşı olanlar da onlar gibi yaşamak zorunda değillerdir.

Bilindiği gibi Ülkemizde uzun yıllardır belli bir kesim tarafından yılbaşı kutlaması yapılmaktadır. Yılbaşı kutlaması, yılbaşında çam ağacı süslenmesi ve hindi kesilmesi Hristiyan adetidir, Avrupalıların bir geleneğidir. Denilebilir ki yılbaşı kutlaması ile Hristiyanların kutladığı, her yıl 25-26 Aralıkta Noel bayramı farklıdır. Farlı değildir. Hristiyanlar Hz. İsa’nın doğumunu kutladıkları 25-26 Aralıktan itibaren yeni yılın başına kadar etkinliklerine devam ederler ve bu sure onların resmi ve dini bayramlarıdır. Onlar ayırmazlar, birleştirirler. Yılbaşı kutlamasının mantığı zaten bir yılın bitmesi, yeni bir yılın başlangıcının kutlanmasıdır. Hristiyanlar da zaten hem Hz. İsa’nın doğumunu, hem de devamında yeni bir yılın gelişini kutlarlar. Çünkü Hz. İsa’nın doğumu miladi takvime göre 0 (başlangıç) kabul edildiği için doğumdan sonraki süreç yeni bir yıl kabul edildiği için bu kutlamalarda hem doğum, hem de yeni bir yılın gelişi kutlanmaktadır. Yani yılbaşı kutlamasının da temeli ve felsefesi Noel bayramına ve kutlamalarına dayanır. Bir nevi yılbaşı kutlaması Noel bayramının ve kutlamalarının devamıdır. Çam ağacı süslemek tarihte ilk olarak bolluk ve bereket getirmesi, yeni bir başlangıcın ve baharın gelmesini kutlamak için eski bir pagan geleneği, paganistlerin (putperestlerin) kutlaması şeklinde ortaya çıkmıştır. Hz. İsa ve Hristiyanlıktan sonra ise Avrupa’da ilk olarak Norveç’te ve İskandinav ülkelerinde bolluk getirmesi ümidiyle yeni bir yılın gelişini dini ve ruhani duygularla kutlamak şeklinde ortay çıkmıştır. Daha sonra Almanya’da kapsamlı ve yaygın olarak iki ağacın Hz. Adem ve Havva adına süslendiği, yeni yılın gelişinin kutlandığı, dini bir ritüel içinde süslenen ağaçlara manevi bir anlam yüklendiği görülmektedir. Tarihi süreç içerisinde takip eden dönemlerde önce Avrupa’da ve sonra tüm Hristiyanlık dünyasında Noel ve yılbaşı kutlamalarında, Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar gelişinde bir çam ağacının dibine ineceğine inanıldığından, yeni yılda bolluk, bereket ve huzur getirmesi dileğiyle ve bu duygularla Hz. İsa’yı karşılamak düşüncesiyle çam ağaçları elmalarla süslenmeye başlanmış ve bu dini bir ritüel yaygınlaşmış, yerleşmiştir. Günümüzde ise yılbaşı eğlencelerinde Hristiyan dünyasında yaygın olarak çam ağacı süslenir. Bunun temeli de dini ritüellere dayanır.

Yılbaşı kutlamalarında hindi kesmeye gelince… Bu durum tam bir garabet ve komedidir. İzahı çok güçtür. Birkaç bilgi vereyim. Daha sonra parçaları birleştirelim. Hindinin İngilizce’deki karşılığı Turkey’dir. Hindinin anavatanı Kuzey Amerika’dır. Kristof Kolomb Amerika’yı keşfinden sonra Avrupa’ya dönüşünde Papaya hediye olarak vermek için ilk defa gördüğü ve ismini bilmediği (büyük tavuk, büyük kuş) bir hayvanı beraberinde getirir. Papa, Kristof Kolomb’un da ismini bilmediği, bu hayvanı ilk gördüğünde çok şaşırır. “Ne kadar çirkin bir şey, suratı kıpkırımızı, Türk gibi de kabarıyor. Tam Türk’e benziyor” der. Bundan sonra Avrupa’da bu hayvana Turkey denir, Noel ve yılbaşı kutlamalarında Türk’e duyulan nefretin simgesi olarak, gizli geri besleme ve duygusal altyapıya binaen, hindi kesilir, insanlar eğlenir ve mutlu olurlar!