TÜRKİYE’DE ANAYASACILIK HAREKETLERİ-1

Osmanlıda anayasacılık hareketleri ve anayasal dönemlere geçmeden önce reformların karakteristiği ile İmparatorluğun çöküşüne yol açan faktörlere kısaca değinmeyi yararlı görüyorum.

3.Selimden itibaren Osmanlı Türk aydınlanma dönemi ve süreçleri incelendiğinde anayasacılık hareketleri ve anayasa metinleri ile yazım süreçleri önemli yer oluşturmaktadır. Tüm sorunların çözümünün çeşitli metinlerle, ıslahatlarla ve anayasalarla sağlanacağı gibi bir yaklaşım hakim olmuştur. Özellikle reformları yürüten askeri-sivil üst düzey bürokrat kesim ve üst düzey yöneticiler katında hakim olan bu anlayış nedeniyle her alandaki reformlarda olduğu gibi anayasacılık faaliyetlerinde de sorunun kökenine inilememiş, sorunlara köklü ve kalıcı çözümler üretilememiştir.

Burada anayasacılık hareketlerine(Osmanlı’da ve Türkiye’de) geçmeden önce Osmanlı İmparatorluğunu 1699 Karlofça Anlaşmasından itibaren gerileme dönemine girmesi, 1792 Yaş anlaşmasından itibaren de dağılma dönemine girmesinin ve sonrasında yıkılmasının tarihi ve görünür nedenlerinden ziyade, özde ve gerçek nedenlerine değinmek gerektiğini düşünüyorum.

Osmanlının parçalanmasının üç ana gerçek nedeni vardır:

Birincisi Osmanlı Türk Kültür ve yaşam tarzı ile birlikte Türkçenin alınan yeni yerlere götürülmemesi, öğretilmemesi ve yayılmaması, ikincisi Osmanlının çöküşünü durdurmak ve eski ihtişamlı günlerine geri döndürmek için yapılan 17.Yüzyıl ıslahatlarının basit, yüzeysel ve günü kurtarmaya yönelik olup, problemlerin ve kalkışmaların şiddetle çözülmeye çalışılması. Batının üstünlüğünü kabul etmeyen 17. Yüzyıl ıslahatları ile birlikte sonrasında 18. ve 19. Yüzyıl ıslahat ve anayasacılık hareketleri dahil bu yüzyıllardaki aydınlanma, çağdaşlaşma ve Batıyı örnek alarak devleti, idareyi, toplumu her alanda dönüştürme reformlarının Batıdaki gibi toplumun tabanından gelerek, toplumsal talep sonucunda değil; yukarıdan , merkeziyetçi, tepeden inmeci, jakoben bir anlayışla bir avuç devlet adamı, askeri-sivil bürokrasi ve aydın –sanatçı kesimi tarafından yürütülmesidir. Burada toplum desteğinin, halkın itici gücünün olmaması, yeniliklerin yüzeysel kalmasına, tabana yayılmamasına ve halk kitlelerinden kopuk yapıldığı için sorunlara kalıcı çözümlerin bulunamamasına yol açmıştır. Üçüncüsü ise Batıda 18. Yüzyılın sonundan itibaren ortaya çıkan sanayi devriminin iyi anlaşılamaması, Rönesans ve Reform hareketlerinin iyi özümsenmemesi ile bağlantılı olarak bilim, teknik, düşünce vb. alanlardaki gelişmelerin küçük görülmesi sonucunda, sanayi devriminin gerçekleştirilememesine bağlı olarak Osmanlı topraklarının Avrupa’nın açık pazarı haline gelmesidir.

Osmanlıda anayasacılık hareketleri 1808 Senedi İttifak belgesi ile başlamıştır. Böylece ilk defa Padişahın yetkileri sınırlandırılmıştır, toprak ağaları ve ayanlarla yapılan anlaşma sonucunda bir aristokrat sınıfının varlığı bizzat Padişah tarafından tanınmıştır.

Azınlıklar bağlamında Batılı devletlerin baskısı sonucunda 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Batının baskısından kurtulmak, içerde azınlıkları rahatlatmak ve çöküşü engellemek hedeflenmiştir. Bu fermanla gayri Müslimlerin hakları devlet garantisi altına alınmış, Müslüman ahali ile gayrimüslimlerin eşit haklara sahip oldukları vurgulanmıştır. Tanzimat fermanı ile sosyal, kültürel, idari ve hukuki pek çok yenilik hayata geçirilmesine rağmen Müslümanların hayatlarında önemli yenilik getirmemiş, gayri Müslimlerin isteklerini sonlandırmamış ve büyük devletlerin Osmanlı topraklarındaki arzularına gem vurmamıştır. Yenilikler sorunlara köklü çözüm getirmemekle birlikte Batılıların iç işlerine azınlıkları bahane ederek karışmalarına engel olmamıştır.

1856 yılında ilan edilen Islahat Fermanı ile Batılı büyük devletlerin baskısı ile eşitliğin ötesinde gayri Müslimlere pek çok ayrıcalıklar verilmiştir. Böylece gayri Müslimler dini, ekonomik, sosyal, eğitim vb. alanlarda ayrıcalıklara sahip olmuşlardır. Fakat Islahat Fermanı da İmparatorluğun dağılmasını önleyememiş, bağımsızlık isyanlarını bitirmemiştir. Avrupa’da eğitim görmüş Yeni Osmanlılar ve Genç Osmanlıların Avrupa’daki yeniliklerin uygulanması halinde vatanın kurtulacağı, İmparatorluğun ihtişamlı günlerine geri döneceği yönündeki sığ düşünceleri çerçevesinde yenilik talepleri ve baskıları sona ermemiş, sorunlar sona ermemiş, sular durulmamıştır.