TÜRKİYE’DE ALEVİLİK SORUNSALI-2

Muaviye’ye karşı Küfe halkı tarafından Halife ilan edilen Hz. Hasan, kardeşi Hz. Hüseyin zulüm edenle anlaşma yapılmaması gerektiğini düşünerek karşı çıkmasına rağmen, Müslümanlar arasında kan dökülmemesi için Muaviye ile anlaşma yaparak onun halifeliğini tanıdı. Anlaşmaya göre Hz. Hasan Muaviye’nin Halifeliğini tanıyacak, Muaviye’den sonra ise Halifelik babadan oğla geçmeyecek, saltanata dönüştürülmeyecek, seçimle-şura ile seçilecekti. Fakat Muaviye anlaşmaya sadık kalmamış, iktidar hırsı ile hareket ederek entrikalarla Hz. Hasan’ı 669 yılında eşine zehirletmiştir. Ölümünden önce de kendisinden sonra oğlu Yezid’in Halife olacağını vasiyet etmiş, Halifeliği Saltanat haline getirmiştir.

Muaviye’den sonra Halifeliğe oğlu Yezit geçti. Bunun üzerine Küfe halkı tarafından Halife seçilen ve ilan edilen Hz. Hüseyin zalimlere dur demek, zulmü sona erdirmek için maiyetindeki kişilerle birlikte Küfeye hareket etti, Kerbela’ya geldiklerinde ise Yezit’in askerleri tarafından durduruldular. Hz. Hüseyin ve arkadaşları 680 yılında Yezit’in ordusu tarafından günlerce aç ve susuz bırakıldıktan sonra katledildiler, hunharca öldürüldüler. Bu olay yürekleri dağladı. Bu olay İslam dünyasında derin yaralar açmış, vicdanları kanatmış ve Müslümanlar arasında onulmaz ayrılıklar, ikilikler ortaya çıkarmış, daha sonra İslam dünyasının parçalanmasına, bölünmesine, din ve mezhep savaşlarının başlamasına, Müslümanların yüz üstü çok sürünmesine (halen de devam etmektedir) neden olan fitne ve fesat tohumları ekmiştir.

İslam dininin doğuşundan itibaren İslam düşmanlarının ve karşıtlarının hileleri, oyunları hiç eksik olamamıştır. İslam düşmanları farklı milletlerden ve kültürlerden olsa da esasında tek taraftır ve küfür tek millettir. Küfür tarafı, kendi refahı ve huzuru için en büyük tehdit ve tehlike olarak gördüğü İslamla açıktan veya kapalıdan mücadele yolunu seçmiş, onu zedelemeye çalışmış, kendi çıkarlarına hizmet edecek duruma getirmeye çalışmış, casuslarla Müslümanların içlerine girerek böl-parçala-yönet politikası yürütmüştür. Gündüz yüzlerine gülmüş, gece onları zehirlemiş, dil, ırk, mezhep faklılıklarını körükleyerek, bir birlerine karşı kışkırtarak düşman etmiş, bir birlerini kırdırarak ve vuruşturarak köşeye geçip kıs kıs gülerek keyifle izlemiştir. Koru tutmamışlar, hep maşa kullanmışlardır. Küfür, Müslümanları savaşarak yok etmeye çalışmışlar, olmadı düşmanı içerden çökertmeye çalışmışlar, sistematik bir yapı altında faaliyet gösteren casuslar, ajanlar, Siyonistler, misyonerler, yerli işbirlikçiler vb. unsurlarla bıkmadan, üşenmeden, vazgeçmeden imha etmeye veya sürekli zayıf tutmaya çalışmıştır. Sabetayistler, Vahhabiler, İngiliz Casusu Hempher, Lawrens vb. daha pek çok dini anlayışlar, mezhepler ve casuslar bu konuda örnek verilebilir.

İslam medeniyetinin altın çağını yaşadığı, Hristiyan Batı Medeniyetinin sefalet yaşadığı Orta Çağ’dan (476-1453) sonra, Yeni Çağ’dan (1453-1789) itibaren ve sonraki çağlarda Batı Medeniyetinin yükselişe geçtiği ve İslam medeniyetinin gerilemeye başladığı dönemlerde İslam karşıtı blok, İslam’ı imha, Müslümanları, kendi varlıklarına ve medeniyetlerinin devamına tehdit oluşturmayacak şekilde, parçalı ve zayıf tutmak amacıyla amansız bir mücadeleye girişti.

KAYNAKÇA

1 – “Bir İngiliz Casusunun İtirafları” kitabı.

2 – “Tarihsuuru.com”.

3 – “Vikipedi”.

4 – Dinler Tarihi Uzmanı Dr. Lütfü ÖZŞAHİN.

5 – Sabetay Sevinin soyundan gelen Ilgaz ZORLU’nun mahkeme savunması (itirafları).

6 – A. Faruk TÜRKİSTAN, Türkiye Sevdamız.