Türkiye’de Alevilik sorunsalı-1

Türkiye’de çözüm bekleyen en önemli sorunlardan bir tanesi de dinsel ve mezhepsel ayrışmalar ile Alevilik düşünce yapısına sahip vatandaşların yaşadıkları problemlerdir. Türkiye’deki faklı dinsel ve mezhepsel sorunlar çözülmeden, ikilikler ortadan kaldırılmadan, inanış ve duygu birliği sağlanmadan, ortak paydalarda toplumsal birliktelik sağlanmadan, tarafların birbirlerine duydukları ötekileştirici tutumlar kırılmadan güçlenme ve ilerleme mümkün olamayacaktır. Çünkü bu tür sorunlar, toplumda pisikolojik ve sosyolojik, siyasal vb. alanlarda kırılmalara neden olmakta; milletin enerjisini tüketmektedir. Türkiye özelinde bu sorun iki aşamada ele alınabilir. Birincisi ictihadi açıdan din adamlarının, dini-mezhepsel konuları değerlendirerek birliğin sağlanması. İkincisi Türkiye’de Alevi vatandaşlarımızın sorunlarının insan hakları bağlamında çözümüdür.

Türkiye ile ilgili değerlendirmelere geçmeden önce, İslam dünyası açısından sorunu ele almakta ve konunun temeline inmekte yarar görmekteyim. Konu esas olarak dini, mezhepsel ve siyasal ayrılıklar ve ikilikler bağlamında İslam dünyası açısından ve Türkiye açısından olmak üzere iki aşamada değerlendirilebilir.

İslam dünyasındaki ayrılıkların nedenleri; siyasallaşma, saltanat kavgası, ırkçılık, İslam düşmanlarını ve casuslarını iyi tanımama, tehlikelere karşı uyanık olup önlem alamama, geniş ufuklu ve küresel düşünmeme vb. gibi hususlardır.

Sorunun temeline yönelik açıklama yaparken, konunun hassasiyetine binaen subjektifliğe, duygusallığa yer vermeden olayların aynen nesnel bir şekilde aktarılması gerektiğini düşünerek yoruma girmemeyi yeğlemekteyim. Ama nesnel veriler ve eylemler üzerinden yapılanlar, düşünceler, hedefler, haksızlıklar, entrika ve zulümler analiz edilmelidir.

İslam dünyasında ilk ayrılıklar daha Hz. Ali’nin halifeliği döneminde başladı. Emevi ailesinden olan Hz. Osman’ın katillerinin bulunmasının gecikmesi üzerine Hz. Ali’ye karşı tepkiler oluşmaya başladı. Mekkeli Müslümanlardan oluşan bir grup ve Şam Valisi Muaviye, Halifeye tepkilerini arttırdılar ve Hz. Ali’nin Halifeliğini kabul etmediklerini ilan ettiler. Hz. Ali’ye karşı olanların arasında Peygamberimizin eşi Hz. Ayşe de bunmakta idi. Hz. Ali birliği sağlamak amacıyla, ordusunu toplayarak halifeliğini kabul etmeyen ve kendisine isyan eden Muaviye’nin üzerine yürüyerek 656 yılında Cemel savaşında onu yenilgiye uğrattı. Savaşta Hz. Ali, Muaviye ve taraftarlarını mağlubiyete uğratarak Halifeliğini perçinledi, ancak Müslümanlar arasında birlik sağlanamadı. Ayrılıklar ve çatışmalar her geçen gün derinleşti. Hz. Ali ve Muaviye taraftarları 657 yılında Sıffin savaşında tekrar karşı karşıya geldiler. Muaviye savaşta yenileceğini anlayınca ordusuna talimat vererek kılıçların ucuna Kur’an sayfalarını taktırmış, Hz. Ali’nin ordusu bunu görünce harekete geçmemiştir. Muaviye kurnazca bir yaklaşımla bozguna uğramamak için; Müslümanlar arasında kan dökülmesin diye Hz. Ali’ye barış teklif etmiş, anlaşmazlığın hakem yoluyla çözülmesini teklif ederek ve kendisini destekleyen Mısır Valisi Amr İbnul As’ı temsilcisi ilan etti. Hz. Ali’nin, Muaviye’nin Hakemlik teklifini kabul etmesi sorunu yine çözmedi anlaşmazlıklar devam etti. Muaviye, taraftarları tarafından Şam’da 658 yılında Halife ilan edildi. Bu arada Hariciler diye üçüncü bir grup daha ortaya çıktı ve üçüncü bir görüş ortaya attılar. Haricilere göre, Müslümanlar arasında birliğin tekrar sağlanması için Hz. Ali ve Muaviye öldürülmeli idi. Ancak o takdirde ikilikler ortadan kaldırılabilirdi. Haricilerin 661 yılında Hz. Ali’yi katletmesi sonucunda Muaviye Emevi hanedanının ilk Halifesi oldu. Böylece Dört Halife dönemi sona erdi. Muaviye Arap milliyetçiliği ile hareket ederek Halifeliği Saltanat haline getirdi.

30/04/2014

Zeki ÖZDEMİR / ANKARA

KAYNAKÇA

1 – “Bir İngiliz Casusunun İtirafları” kitabı.

2 – “Tarihsuuru.com”.

3 – “Vikipedi”.

4 – Dinler Tarihi Uzmanı Dr. Lütfü ÖZŞAHİN.

5 – Sabetay Sevinin soyundan gelen Ilgaz ZORLU’nun mahkeme savunması (itirafları).

6 – A. Faruk TÜRKİSTAN, Türkiye Sevdamız.