Türkiye her alanda ve her coğrafyada olduğu gibi Akdeniz ve Ege'de de Milli çıkarlarından, uluslararası hukuk ve ikili anlaşmaların gereklerinden kıl kadar bir taviz vermeyeceğini, tüm haklarını savunmak için tüm imkan ve kabiliyetlerini, kapasitesini ve Milli güç unsurlarını sonuna kadar kullanmaktan asla geri kalmayacağını sürekli olarak deklere edegeldi.

Burada öncelikle Mete Han"ın bir sözüyle başlamak istiyorum. " Türk olmak zordur dünya ile savaşırsın, Türk olmamak daha zordur Türk ile savaşırsın."

Türkiye her alanda ve her coğrafyada olduğu gibi Akdeniz ve Ege'de de Milli çıkarlarından, uluslararası hukuk ve ikili anlaşmaların gereklerinden kıl kadar bir taviz vermeyeceğini, tüm haklarını savunmak için tüm imkan ve kabiliyetlerini, kapasitesini ve Milli güç unsurlarını sonuna kadar kullanmaktan asla geri kalmayacağını sürekli olarak deklere edegeldi.

Türkiye;

Ya istiklal ya ölüm,

Ya olacağız ya öleceğiz,

Ölürsek şehit kalırsak gazi,

Ölürsek cennet bizim kalırsak dünya bizim,

Meydanda kalmazsa başım şehitler olsun yoldaşım,

Meydanda kalmazsa başım yazılsın taşa adım,

Meydanda düşmezse başım yazılsın destana adım,

Ölmek var dönmek yok…

Diyor.

Dünyada barış, adalet, medeniyet için;

soykırıma uğrayan, ezilen, zulüm gören, ötekileştirilen mazlum halklar için;

Milli çıkarları, Akdeniz ve Ege'deki ebedi menfaatleri için;

Bizim gibi bedel ödemeyi göze alan varsa, çıksın meydana, gelsin karşımıza diyerek, tüm dünyaya MEYDAN OKUYOR!

22/11/2013 tarihinde yazdığım ve 01/10/2017 tarihinde İstiklal Gazetesinde (www.istiklal.com.tr) yayınlanan, Türkiye ve Yunanistan Arasında Ege'deki Sorunlar başlıklı makalemde Osmanlı ile İtalya arasında imzalanan Uşi anlaşmasında Balkan Savaşı sonrasında Osmanlıya devredileceği hükme bağlanmasına rağmen devredilmediği, Adaların İtalya'da kaldığı,ikinci dünya savaşından sonra Paris konferansında uluslararası hukuk ve ikili anlaşmalara aykırı olarak Yunanistan'a bırakıldığı, bunun da Türkiye açısından karasuları, kıta sahanlığı ve hava sahası bakımından dezavantaj oluşturduğunu, coğrafi, tarihi ve uluslararası hukuk açısından 12 adanın ait olduğu Anadolu anakarasına eklemlenerek uluslararası hukuk ve uluslararası mahkemelerin verdiği karar gereğince ve Türkiye ve Yunanistan arasında ikili müzakereler ve anlaşmalarla karasularının, kıta sahanlığının ve hava sahasının, Anadolu anakarası ile Yunanistan anakarası baz alınarak tam orta noktadan kuzey-güney istikametinde çizilecek ortay çizgiye göre hakça paylaşım gereğince, belirlenmesi gerektiğini belirtmiştim.

Bugün de Türkiye bu yönde politikalarını yürütmekte ve çalışmalarını sürdürmektedir.

Akdeniz ve Ege'de Milli menfaatlerini korumak, Milli çıkar hedeflerine ulaşmak amacıyla Akdeniz ve Ege'de s-400 hava savunma sistemlerini aktive etmiş olup, savunma sanayiinde yerli ve Millilik oranını % 70'e çıkararak kara, hava ve denizde savunma, teknoloji ve silah sistemleri projelerini yürütmekte, hayata geçirmektedir.

İsrail'in Jerusalem Post Gazetesi, Türkiye'nin artık çok güçlendiğini İsrail'in diğer ülkelerden ziyade Akdeniz'de Türkiye ile anlaşması ve işbirliği yapması gerektiğini,

Amerika'nın Wall Street Jurnal Gazetesi, Türkiye'nin Akdeniz'de hegemonik bir güç haline geldiğini, bu yüzden Türkiyesiz planların başarı şansının düşük olduğunu,

Fransa'nın Le Figaro Gazetesi, Türkiye'nin Akdeniz'de mavi vatan stratejisi, Libya'da ise anlaşmalarla haritayı yeniden çizdiğini, artık Türkiye'nin karşısında kimsenin duramayacağını,

İfade ediyor.

  1. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bir gazeteci tarafından "Ege Türk gölü mü, Yunan gölü mü? şeklindeki sorusu üzerine, "Ege ne Türk gölüdür, ne de Yunan gölüdür. Zira, Ege göl değil, denizdir." şeklinde fıkra gibi yarı demogojik, yarı diplomatik bir söz söylemişti.

Evet Ege bir göl değil, denizdir. Geçmişte Türk denizi idi, gelecekte de Türk denizi olacaktır. Bu kaçınılmaz olacaktır.

Dünya basınının feryat figanı; soykırımcı, barbar ve vahşi Batı ülkelerinin ve onların Ortadoğu'daki tasmalılarının (Sisi, Suud, Bae; Rum, Yunan, İsrail) tüm ayak oyunları, sahadaki ve masadaki gerçeklikler, Türkiye'nin elinin güçlü ve omzunun dolu olması, stratejik silah hamleleri, diplomatik atakları, karada-denizde-havada demir yumruğunu göstermesi ve gücünü ortaya koyması;

Türkiye'nin Akdeniz'de ve Ege denizinde dünyaya meydan okuduğunu, Ortadoğu'da-Akdenizde-Ege denizinde-Libya'da-Afrika'da kazanmaya yakın olduğunu, er yada geç (uzak olmayan bir zaman) kazanacağını, Akdeniz ve Ege denizinin Türk denizi olacağını göstermektedir.

Saygı ve selamlarımla…