TÜRK MİLLETİ EHL-İ SÜNNETİN KALESİDİR VE ÖYLE KALACAKTIR

Baştan söyleyelim; dinî hususlarda hassasiyet göstermek sadece ahireti alakadar etmez. Dini konular derken Hristiyanlığı veya başka bir inancı değil İslamiyet’i kast ediyorum. Önemle hatırlatalım ki, İslamiyet ve İslam medeniyeti hem dünyayı hem de ahireti içine alır. İslam anlayışında dünyadan kopmak yoktur. Zira sevgili peygamberimizin muhteşem tespitiyle “dünya ahiretin tarlasıdır”. Şuurlu bir Müslüman ahiretini dünyada kazanır/kazanmalıdır.

Buradan hareketle diyebiliriz ki, İslamiyet hususunda hassasiyet gösterilmezse sadece ebedi âlem kaybedilmez aynı zamanda dünyada da kayıplar yaşanır. Mesela vatan savunması iman ile alakalıdır. Cephelerde Mehmetçik, vatan müdafaasının namus ve din müdafaasıyla aynı anlama geldiğini bilir.

Hem öyle bilir ki, meal okumadan da bilir. Kur’an’ı Kerim’i aslından okuyarak ve ona iman ederek bilir. Hatırlayalım ki, 1915’de Çanakkale’de şehit olan Mehmetçikler meal değil Kur’an-ı Kerim okuyarak şehadet şerbetini içiyorlardı. Meal meselesi ayrı bir bahistir fakat şu kadarını söyleyelim; Meal okumak risklidir. Günümüzde “mealciler” türediğinden bu hususa dikkat çekmek isterim. Meal okuyarak Kur’an-ı Kerim okuduğunu zannedenler varsa hatırlatmak isterim ki, bu taktik Müslümanları Kur’an-ı Kerim’den uzaklaştırma usulünün en tehlikelisidir. Kur’an-ı Kerim’i aslından okumak ibadettir (anlamını bilmese bile) ve meal okunacaksa (müellife dikkat etmek kaydıyla) tefsirle birlikte okumak gerekir. Öyle tefsir veya meal yazmış kişiler var ki, adam ayet beğenmiyor.

Türkiye’de ehl-i sünnet itikadına bazen açık bazen örtülü saldırılar artarak devam ediyor. Bunlardan biri mezheplerle ilgili. Ehl-i sünnet dışı mezheplerin liselerde okutulan kitaplarda verildiği görülüyor. Son aldığımız bilgiye göre açık lise imtihanında Caferilik mezhebiyle ilgili bir soru öğrencilere tevcih edilmiş. Soru şöyle; On iki imama inanmak inanç konuları arasında yer alır. On iki imamın söz ve fiilleri de sünnet olarak kabul edilir. Günümüzde, İran, Irak, Suriye ve Lübnan’da yaygındır. Hakkında bilgi verilen mezhep aşağıdakilerden hangisidir? Cevaplar; A)Hanefilik B)Ceferilik C)Şafilik D)Malikilik

Şimdi bu soruyu nasıl yorumlamak gerekir?

Bu soru ile Ehl-i sünnet anlayışının kalesi olan Türk milletinde bir gedik mi açılmak isteniyor?

Caferilik mezhebi ehl-i sünnet dışı bir mezhep olduğuna göre, başka nasıl anlaşılabilir?

Şayet öğrencilere ehl-i sünnet dışı mezhepler hususunda bilgi veriliyor deniliyorsa; bu, zorlama bir yorum, tuhaf bir iyimserlik ve Türk milletinin temellerine taarruzdur. Bilerek yapılıyorsa ihanettir farkında olmadan yapılıyorsa gaflettir.

Hadi diyelim ki, mezhepler hakkında bilgi veriyor öğrencelere. Sanki hak mezhepler hakkında kâfi miktarda bilgi verilmiş de sıra ehl-i sünnet dışı mezheplere mi geldi diye sormadan de edemiyoruz.

Şu anda 11. Sınıflarda okutulmakta olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitabın “Ameli-Fıkhı mezhepler ve İmamları” başlığı altında (aşağıda fotoğrafı verilmiştir) beş mezhep zikrediliyor.

Caferilik mezhebi de diğer ehl-i sünnet mezhepleri içinde verilmiş. Hem de Caferilik mezhebi en başa yazılmış.

Türkiye’de ehl-i sünnet mensup bir öğrenci bu bilgiyi nasıl telakki eder (algılar)?

Burada bir problem yok mu?

Bizim meselemiz, Caferilik mezhebinin benimsenmesi veya benimsemesi değildir. Herkes istediği dini ve mezhebi tercih eder ve etmelidir.

Bizim buradaki temel itirazımız; ehl-i sünnet dışı bir mezhep olan Caferiliğin, ehli-i sünnetmiş gibi takdim edilmesidir.

Güvendiğimiz/güvenmek istediğimiz devlet okullarına gönderdiğimiz çocuklarımızın ehl-i sünnet anlayışını doğru öğrenmesini talep ediyoruz.

Temel hak ve hürriyetler cümlesinden olan inanma ve inandığını yaşama hakkımız olan ehl-i sünnet itikadımızı yaşamak hususunda kararlıyız.

Bu demokratik hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.

Hatırlatmak isteriz ki, Türk milleti olarak; atamız Sultan Alparslan’dan miras kalan ve Nizamiye medreseleriyle Şia’ya karşı bin yıldır ehl-i sünnet anlayışının kalesi olan necip milletimiz bundan sonra da sevgili peygamberimiz ve O’nun güzide eshabının yolunda gitmeye devam edecektir.

Ehl-i sünnetin kalesi olan Türkiye Türklüğü, bin yıldan beri Türk-İslam dünyasının lideri olduğu gibi bundan sonra da ümidi olmaya devam etmekte kararlıdır.