Transhümanizm ve kabalist baronlar

Kabalist küresel baronlar, ölümsüzlüğün peşinde hem servetlerini hem de hayatlarını her zaman harcamaya devam ediyorlar. Bunun en son örneğini, vücudunda neredeyse değişmeyen organ kalmayan ve hatta iddialara göre tüm kanını bebek kanlarıyla yani taze kanla değiştiren David Rockefeller ile gördük.

Sadece David Rockefeller değil, 13’ler konseyinin ve küresel baronların yegane amaçlarının başında gelir ölümsüzlüğü yakalamak ve bunun için sadece kendilerine çalışan bilim adamlarının bir araya getirildiği çok özel ve gizli laboratuvarlarda çalışmalar sürdürürler.

Küresel elitlerin ölümsüzlüğün peşine düştükleri uzun yıllardır devam eden ancak son üç yıldır dünya gündemini meşgul etmeye başlayan bir konu vardır ve bu da gizli yürütülen projelerden bir tanesidir.

Nanominor robotlar geliştirerek bu robotları insan fizyolojisine adapte ederek yeni bir tür ortaya çıkartmaya çalışmakla birlikte bunların deneylerini de gerçekleştirdikleri deşifre olmuştur. Nanominor robotlar ile ölümsüzlüğü yakalamış olan ve insanı adeta bir “Cyborg” yani yarı robot yarı insan haline dönüştürmek için “Transhumanizm” proesi devreye sokulmuştur.

Bu projeyi ilk defa yapay zeka çalışmaları ile başlatan kişi Google’nin mühendislerinden Ray Kurzweil isimli kişidir ki Kurzweil Google’nin pek çok yapay zeka projesinin de başarılı mimarlarından bir tanesidir.

Ünlü fütürist Ray Kurzweil oldukça ilginç bir isim, Yahudi asıllı bilim adamı Kurzweil, Google’a giriş yapmadan önce “Rockefeller Fundotation” şirketinin özel laboratuvarlarında görev yapması ile biliniyor. Kurzweil’in iddiasına göre 2029 yılında seçilmiş olan bazı insanlar ölümsüzlüğü elde edecek ve sonsuza kadar yaşama şansını elde edecek.

Transhumanizm ve “The Singularity” yani “Teknolojik Tekillik” projelerine göre seçkinlerin hedefledikleri ölümsüzlüğün yanı sıra çok yakın bir gelecekte yapay zeka da şimdikinden çok daha ileride olacak ve medeniyetlerin radikal şekilde değişmesine sebep olacak.

Küresel elitler Transhumanizm projesi ile insan beynini bir bulut sistemine bağlayacak ve nano teknolojiye sahip tıbbi cihazlar bağışıklık sistemimizin yerini alarak dolaşım sistemimizde ki tüm hastalıklara son verdiği gibi diğer her türlü yaralanma gibi konularda ise yeniden programlanıp, eski bir uzuv yenisi ile değiştirilebilecek.

2005 Yılında “14. Dünya Yahudi Kongresi” sırasında Bar-Ilan Üniversitesinden Dr.Avraham Elqayam bir konuşma yapmış ve Kabalist düşünceyi “Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi” gibi filmlerle yaymayı başardıklarını, yeni atılımın ise “Bilim Kurgu ve Yapay Zeka” temalı filmler ile başlayacağını söylüyordu. Dediği de oldu ve yıl 2017, bilim kurgu filmlerinin zihinlerimizde oluşturduğu algıyı şöyle 30 saniye oturup bir düşünün...

Transhumanizm projesi 16. Yüzyılda Kabbala’nın daha okültik hale getirilmesini sağlayan Isaac Luria isimli kabaliste dayanıyor. Kendisinin Tapınak Şovalyesi bir Mason olduğu bilinen Luria, insanlığın entelektüel olarak geliştiği ve insanın Tanrı’lık makamına yükseleceğini düşleyen bir okültistti.

Kabalist Luria’nın Tanrısallık fikri daha sonra Thomas Huxley tarafından desteklendi ve Huxley’in yeniden dizayn ettiği Transhumanizm’in de temelini oluşturan bu fikir hareketi “Evrim Teorisi” safsatasının da temelini oluşturdu.

Aynı ideolojiye sahip olan ve Rothscihld ailesi ile çok yakın dostlukları bulunan Thomax Huxley’in iki torunu vardı ve bu torunlar daha sonra çok ilginç görevlerde bulundular. Thomas Huxley’in torunlarından birisi olan Aldous Huxley ABD istihbarat servisi CIA için uzun yıllar “MK-Ultra” yani “Zihin Kontrol” projesinde baş aktörlerden bir tanesi oldu.

Thomax Huxley’in diğer torunu Julian Huxley ise Rothschild’ler gibi ailelerin yönetici olduğu “İngiliz Kraliyet Konseyi” isimli oluşuma üye olmasının yanı sıra, 1958 yılında ise Şovayle ünvanını aldı ve UNESCO’nun ilk kurucu direktörü olarak atandı. Julian Huxley yeni çağın en etkili Darwincisi olarak kabul edildi ve küresel Siyonistlerin kurduğu neredeyse tüm elit oluşumlara dahil oldu.

Julian Huxley’in çok etkilendiği bir isim vardı, “Katolik Darwin” olarak bilinen Cizvit Papazı Pierre Teilhard, sözde bir aziz olmasına karşın, Darwin ideolojisine çok sıkı bir şekilde bağlıydı. Pierre Teilhard ise “Yeni Dünya Düzeni” akımının önemli kuramcılarından bir tanesiydi.

Papaz Teilhard, Arthur Clarke ve Marshall McLuhan gibi isimler insanın kollektif bir bilince bağlanması gerektiğini iddia ediyor ve gelişen insanların robotik tanrısallığı yakalayabileceğini iddia ediyorlar ve bunun içinde bilimsel çalışmalar yürütüyorlardı ki bu çalışmaların sermayesi de Rockefeller Fundation tarafından karşılanıyordu.

Küresel elitler ilk etapta bize Darwiniz’i pazarladılar ve günümüzde ise Deizm’in gerekliliğini pazarlıyorlar. Bugün ise her insanın aslında kendi Tanrı’sı olabileceği düşüncesini gündeme getirerek Transhumanizm projesini gündeme getiriyorlar ve bunun ilk adımını “yapay zeka” ile çoktan attılar bile.

Duygusu olan, humanist, barışçıl ve merhametli robotlar, hukuka, adalete inanan ve mazlumu koruyan robotlar Transformers’ler, Robocop’lar, Terminatör’ler, Lucy’ler gibi yarı robot yarı insanımsı olanlar ile bilinç altına kodlamalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.

Transhümanizm projesi insanların ruhsal ve fiziksel olarak yeniden ve isteğe göre karakterize edilmesini sağlayacak ve aynı zamanda projeye göre insan Tanrısallığı yakaladığında haliyle dinlere gerek kalmayacak ve küresel elitlerin dini Luciferizm yani ünlü Satanist Aleister Crowley’in iddia ettiği idealde olduğu gibi sınırsız, kuralsız özgürlük olacak ve insanlar tek bir inanış biçimine ikame edilecekler.

Transhümanizm, küresel elitlerin kontrol edilebilir insanlar idealinin başka bir penceresidir ve vaad ettikleri ise “Tanrısallık, ölümsüzlük” gibi inanç boşluğuna düşen kitlelerin hayalidir. Bu nedenle dinlerin içini boşaltma çalışması asırlardır süregelmektedir.

Ancak, bir sohbet esnasında kendisini dinleyen sahabelere Deccal’i anlatan Allah resulünün anlatımı bittiğinde “Deccal’den nasıl korunuruz Ya ResulAllah?” diye soran sahabeye, “onu tanıyarak” diyen peygamber efendimizin bu sözü gibi, bizlerde ancak bu tehlikelerden onları tanıyarak, sinsi planlarını öğrenerek kurtulabiliriz ki bunun içinde yine Kur’an’ın “OKU” olan ilk emrini yerine getirmek ile başlamalıyız...

Saygılarımla