Ticaret Savaşlarında Çin’in Devasa Borcu

Bir önceki yazı dizimi Global Ekonomi Ağıyla alakalı yazmıştım. Modern anlamdaki işleyişiyle 70 senedir kurulmuş olan küresel ekonominin, ABD’nin hükümranlığında nasılda devletleri kontrol etme mekanizması olarak kullanıldığını kısaca özetlemiştim. Bugün ise bu konuyla bağlantılı olarak ve diğer bütün ülkeleri yakinen alakadar eden, ABD-Çin arasında süregelen ticaret savaşlarını ve Çin’in 2008 krizinden beri biriktirdiği devasa borcunu yazacağım. Aslında ticaret savaşları dediğimiz şey, kazananın bile kaybettiği bir savaş türüdür. Global Ekonomi Ağında anlattığım üzere, küresel ekonomide süreklilik ve çarkların sorunsuz bir şekilde dönmesi esastır. Çarkları kontrolden çıkartacak ufak bir dişli kırılması bile küresel ekonomik felakete dönüşebilir. Bunu 2008 Finansal Krizinde bütün ülkeler yakinen gördü ve yaşadı. ABD’de olan Mortgage Krizi, küresel ekonomiyi ve ülkeleri tehdit eden bir boyuta ulaştı. Durumun ciddiyetinin ve tehlikesinin farkına varan FED ve AB Merkez Bankası, parasal genişlemeye giderek Dünya’ya sıcak para enjekte ederek bu krizi aştı. Başka bir yazının konusu elbette.

Ticaret savaşlarını bildiğimiz gibi ABD Başkanı Trump’ın, Çin’e karşı 50 milyar dolarlık ithalata %25 oranında tarife uygulayacağını açıklamasıyla başlamıştı. Trump’ı bunu yapmaya iten sebepleri incelemek için ABD’nin siyasi durumunu kısaca özetlemekte fayda var.ABD’de bildiğiniz gibi başkanlık seçimleri, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında süregeliyor. Bu iki tarafın siyasi davranışlarını incelediğimiz zaman, Cumhuriyetçi iktidarlar, belirli dönemler için daha agresif ve saldıran politikalar yürütürler. Cumhuriyetçiler, ekonomide ve dış politikada agresif bir politika sergilerler. Hatta ABD’de ki Cumhuriyetçi iktidarlar için ‘Züccaciye dükkanına giren fil’’ benzetmesi yapılır. Yani anlayacağınız Cumhuriyetçiler, ABD’nin çıkarları için saldırgan olmayı normal sayarlar. Elbette bu tarz saldırgan politikalar imaj açısından sarsılmayı da beraberinde getirir. ABD’nin dönemsel politik hedeflerine ulaşıldığında, soft power (yumuşak güç) stratejiyi devreye sokarak Demokrat İktidarlar yoluyla imaj tazelerler. Cumhuriyetçilerin askeri, otoriter ve disipliner yollarla elde ettiği kazanımları yumuşak politikalarla sağlam temellere oturturlar. Bu durumun birçok örneği vardır. Körfez Savaşını başlatan ve aynı zamanda 2. Dünya Savaşı Gazisi olan Başkan George H. W. Bush ve halefi Bill Clinton,2. Körfez Savaşını başlatan George W. Bush ve Barack Obama, sert politikalarıyla ve saldırgan tavırlarıyla bilinenDwight D. Eisenhower ve John F. Kennedy. ABD Başkanı Trump’ın ticaret savaşlarını başlatan hamleyi yapmasının ardından Çin, 6 Temmuz’dan itibaren yürürlüğe girecek olan ABD’den ithal ürünlere yönelik gümrük tarifesiyle karşılık vermişti. Ne var ki Çin, tarifeyi ABD gibi hemen devreye sokmamış ve adeta uzlaşı çağrısı yapmıştı. ABD Başkanı Trump’ın buna yanıtıysa biraz acı oldu. Trump, Çin’e karşı, 200 Milyar USD tutarında yeni bir planı devreye soktu. Çin ise bu hamleye karşılık, kuvvetli bir karşılık vereceğini açıklamasıyla savaş tam anlamıyla başladı diyebiliriz.

Bu özet bilgilerin ardından şimdi gelelim ABD’yi bu savaşa iten sebeplerden en önemlisine; Çin’in küresel ekonomiyi tehdit amaçlı adeta bir silah gibi kullandığı devasa borcuna. Çin Ekonomisinin temel dinamiklerine baktığımız zaman ihracat odaklı kurgulanmış bir sistemle karşılaşıyoruz. Yıllara göre Çin’in ihracatı;

1995- 200 Milyar ABD Doları

2000- 360 Milyar ABD Doları

2005- 926 Milyar ABD Doları

2010- 1.075 Milyar ABD Doları

2015- 2.037 Milyar ABD Doları

2016- 2.090 Milyar ABD Doları

2017- 2.260Milyar ABD Doları

2018- 2.500Milyar ABD Doları

Çin'in cari fazlası ise 1995 yılında 15 Milyar ABD Doları seviyesindeyken, 2017 yılında 162 Milyar ABD Doları seviyesine çıkmış.Bu tabloya baktığımız zaman ihracattaki artışla birlikte mükemmel büyüyen bir cari fazla var. Peki ama Çin, bu devasa cari fazlayı kime karşı veriyor? Ticaret savaşlarını başlatan cevapta bu; Çin devasa cari fazlasının %80-%120'si hep ABD’ye karşı oluyor. 2018 yılındaysa Çin, toplam verdiği 323.3 Milyar ABD Doları cari fazlasıyla ve ABD’ye karşı cari fazlasıyla da kendi rekorunu kırdı. Şimdi aşama aşama ABD’yi ticaret savaşlarına mecbur bırakan, Çin ile olan hastalıklı ticari ilişkisine bakalım. Çin, ABD’ye ihracat yaparak temel olarak para kazandı. Refah düzeyi arttı. ABD ise, ucuz maliyetli ürünlere ulaşarak düşük enflasyona katkı süren bir fayda sağladı. Çin’inde ABD’den ithalat yaparak ABD’ye Yuan vermesinden ötürü piyasada Yuan’ın azalması gerekiyordu. Dolayısıyla piyasada Yuan azalacak, Dolar artacaktı. Dolayısıyla Yuan değer kazanacak ve Çin ABD’ye ucuza ürün satamayacaktı. Olması gereken bu iken, Çin el altından oynadı. Çin Merkez Bankası (PBOC) piyasadan azalan Yuan’ı tekrar para basarak piyasaya enjekte etti. Dolayısıyla Yuan’ın değer kaybetmesi gerekirken, 1980’den beri Yuan/Dolar paritesi 5 kat değer kaybetti. PBOC, piyasaya Yuan enjekte ederek Dolar ve Amerikan Tahvilleri topladı, elinde döviz birikti. 7 Mart 2018 tarihiyle PBOC döviz rezervi 3.13 Trilyon Dolar gibi devasa rakamlara ulaşmıştı. Yuan’ın değer kaybetmesiyle Çin Halkı, hak ettiği zenginliğe kavuşamadı. ABD tarafına baktığımızdaysa, ABD halen Çin’den ucuza ürün tedarik ediyordu. Çin’in bu politikasıyla kredi imkanları arttı, ekonomik büyümeleri kuvvetlendi ve borçlulukları da aynı şekilde sürekli artış gösterdi. PBOC elinde döviz biriktirirken, ABD’nin cari açığı sürekli büyümeye başladı. PBOC, elinde döviz ve Amerikan tahvilleri artıyordu. Dolayısıyla ABD’yi borçlandıran durum aynı zamanda ABD’nin borçlarını finanse eden en büyük finansör olmuştu aynı zamanda. Son aşamadaysa, Çin, sürekli Yuan’ı devalüe ederek Yuan değer kazanmadı, dolaşımdaki parayı uçuk miktarlara arttırdı ve bu para büyük oranda krediye gitti. Bugün 2018 verilerine göre 12 Trilyon Dolarlık Çin Ekonomisinin, 30 Trilyon Dolarlık borcu olmuştu. Hatta 2017 yılındaki İMF Raporlarında bu durum, orta vadeli büyüme hedefleri yerine uzun vadeli finansal istikrara odaklanmaması halinde Çin'in, büyümesinin sert bir şekilde gerileyeceği uyarısını yaptı.Şu an baktığımız durumda Çin Ekonomisi oldukça kırılgan, oldukça borçlu ve sorunu çözmek için yapabilecekleri tek şeyse borcu daha da büyütmek. Çin borca sürüklenirken, ticari ortaklarını da devamlı olarak kendisine karşı cari açık verme zorunda bıraktı. ABD'nin Çin ile olan ticaretindeki cari açığı ve borçluluğu son çıkışa varmak üzere. Bugün ticaret savaşları dediğimiz şey, bu ilişkinin sürdürülemez olduğunu bilen ABD’nin, bu durumu tersine çevirmek istemesidir. Bir tarafta global ekonomiyi kuran ABD, diğer tarafta üretim ve ihracat konusunda Dünya’nın en büyük ülkelerinden biri. Ticaret savaşlarının kazananın bile kaybedeceğini yazımın başında anlatmıştım. Umuyorum ki bu savaştan en az zararla çıkan ülkelerden olabiliriz.