Tevhit için tedrisat

Osmanlı’da eğitim dini temelliydi.

Sıbyan mektepleri etkin ve yaygındı.

Kur’an-ı Kerim öğretilir, ilmihal bilgileri verilir; erkek- kız ayırımı gözetmeksizin çocuk yaşta hemen herkese en azından namazını kılacak kadar dua ve sureler öğretilir, 32 farzı bilecek kadar İslam’ın temeli öğretilirdi.

Çoğu eğitim kurumu vakıflar tarafından yönetilirdi.

Medreselerde ise ileri bir dini eğitimin yanı sıra müspet eğitime de ağırlık verilirdi.

Medreset-ül kuzattan yetişenler, oldukça donanımlı hukukçulardı.

Süleymaniye ve Fatih medreseleri en gözdeleriydi.

Süleymaniye Medresesinde tıp eğitimi de yapılıyordu.

Medreseler tüm yurda yayılmıştı.

Bursa, Konya, Erzurum, Diyarbakır medreseleri verdikleri iyi eğitimle ünlenmişti.

Bosna’da bile 100’ün üzerinde medrese vardı.

Islahat hareketlerinin askerlikten sonra öncelikli olarak ele aldığı konulardan biri eğitim olmuştu.

Tanzimat’tan sonra eğitimde batı tarzı bir yaklaşım söz konusuydu. Fransız sisteminden etkilenildi.

Dar-ül Muallimin’de öğretmenler yetiştirildi.

Mekteb-i Mülkiye ile idareciler, Mekteb-i Tıbbiye ile tabiplerin yetiştirilmesi amaçlandı.

Eğitim alanında en önemli adımlar ise Meşrutiyet’ten sonra atıldı.

Bize öğretilenlerin aksine modern ilimlere de vakıf iyi bir entelektüel olan II. Abdülhamit, 33 yıllık padişahlığı döneminde eğitimin yaygınlaştırılması, çeşitlendirilmesi ve kalitesinin artırılması için özel çaba gösterdi.

Maarif nezareti vasıtasıyla devlet eğitime ağırlık verdi.

Orta eğitime devlet yardımı yapıldı.

Okullarda modern eğitim verildi.

  1. Abdülhamit’in padişahlığına son veren İttihatçılar da kendi kurduğu bu okullardan yetişti.

Onun döneminde ayrıca yabancı okullar ve azınlık mektepleri denetim altına alındı.

Bir anlamda Cumhuriyet döneminde Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile gerçekleştirilen eğitim birliğinin ilk adımları o dönemde atılmıştı.

Bilhassa yabancı okulların ve azınlık okullarının denetim altına alınması amaçlanmıştı.

Başlangıçta dini eğitimin de devle eliyle verilmesi öngörülmesine rağmen eğitimde seküler bir yaklaşım egemen olmaya başladıkça Tevhid-i Tedrisat amacından saptı.

Laikleşme uğruna din eğitiminden uzaklaşıldı.

Bu kez, halk dinini öğretmek için farklı arayışlara girdi.

Buna da devlet engel çıkardı.

Özellikle İnönü döneminde camilerde bile dini eğitim yasaklandı.

Yapılan yanlışın farkına varılarak İmam Hatiplerin açılması gündeme geldiyse de epey geç kalınmıştı.

Dini eğitimden mahrum bir kuşak yetişmişti.

Demokrat Parti iktidarından sonra bir ölçüde dini eğitim alanında rahatlama olduysa da halkın dinini kitabını öğrenmesi hiç de kolay olmadı.

Son zamanlara kadar din eğitimi hep baskı altındaydı.

Günümüzde hamdolsun dini eğitim veren kurumlara baskı yapılmıyor ama malum istismarcılar yüzünden önleri de tam olarak açılmıyor.

Din eğitimi veren kurumlar, neredeyse iki haftada bir değişen yönetmelikler yüzünden ne yapacağını şaşırmış vaziyetteler.

Diyanetin yaz kursları büyük ve önemli bir hizmet ama özellikle büyük kentlerde din görevlilerin gönüllü gayretleri, fedakarlıkları yetersiz kalıyor.

Bir özel çaba, bir düzen, bir intizam gerekli.

Velilerden de destek.

Her ne kadar Tevhid-i Tedrisat, din eğitiminden uzaklaşmak gibi algılanmış ve uygulanmışsa da esasen bu kanunun dini eğitime mani bir yanı yok.

Din eğitimi ise gerekli.

Gerekli fakat yetersiz.

Bazıları Kur’anı Arapça metni üzerinden okuyabilenlerin sayısını fazla görse de, yetersiz.

Dini eğitim, birliğimizin de temelini oluşturur.

Tevhit için “dini tedrisat” gereklidir.