Terör

İngiltere, Manchester şehrindeki korkunç terör saldırısıyla sarsıldı.

ABD'li pop şarkıcısı Ariana Grande'nin konser verdiği “Manchester Arena”da meydana gelen intihar saldırısında ilk tespitlere göre 22 kişi hayatını kaybetti; 59 da yaralı var.

İntihar saldırısını gerçekleştirenin de ölenler arasında olduğu bildiriliyor.

Salonda bulunanların çoğunluğunu liseli genç ve çocuklar oluşturuyormuş.

Filistin’deki, Suriye’deki, Irak’taki akranları gibi terör, yine fidanları vurdu.

İngiliz polis şefi Ian Hopkins olayın bir terör saldırısı olduğunu açıkladı.

Her ne kadar olay bir kişinin intihar saldırısı gibi gözükse de İngiliz polisi, saldırganın yalnız olmadığını düşünüyor ve işbirlikçilerini araştırıyor.

Resmen açıklanmasa da saldırının DEAŞ tarafından gerçekleştirildiği üzerinde duruluyor.

***

İngiltere geçmişte terörün acısını çok çekmiş bir ülke.

Ayrılıkçı İrlanda Kurtuluş Örgütü IRA özellikle 80’li yıllarda İngilizlere çok çektirdi.

İngiliz hükümeti çok sert tedbirler almıştı.

IRA lideri Sinn Feinn’in görüntülerinin bile kullanılması yasaktı.

BBC terör örgütü liderinin adını anamazdı.

Hükümet teröre karşı geniş yetkilerle donatılmıştı.

Zaman geçti; IRA, terörün beyhude olduğunu anladı.

Yirmi yıllık mücadeleye son verdi ve 1994’te ateşkes ilan ederek teslim bayrağını çekti.

Bugün ise İngiltere, bir hedefi, gayesi, amacı olmayan, işi sadece kan dökmekten ibaret bir başka terör örgütüne kurbanlar veriyor.

ABD’nin Ortadoğu’yu şekillendirme planlarının bir parçası olarak yetiştirdiği DEAŞ, giderek canavarlaşarak tüm dünyayı tehdit ediyor.

***

Dobra tavrı ile tanınan ABD Başkanı Trump, seçim kampanyası sırasında DEAŞ’ın sabık Başkan Obama tarafından kurdurulduğunu açıkça ifade etmişti.

Başkan olduktan sonra da DEAŞ’ı yok etmeyi hedef olarak belirledi.

Trump’ın PYD’nin silahlandırılmasına onay vermesi de bu çerçevede izah edilmeye çalışıldı.

Bir terör örgütünün bir başka terör örgütü ile desteklenerek yok edilemeyeceği, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Beyaz Saray’da açıkça ifade edildi.

Bu görüşmeden sonra ABD yönetiminin PYD’ye karşı biraz daha mesafeli davranmaya çalıştığı gözleniyor.

PYD’ye desteğin geçici olduğundan dem vurulmaya başlandı.

ABD’nin kendi amaçları için kullandığı Kürtlere işi bitince sırt çevireceği yorumları yapılıyor.

Trump’ın gelecekteki tutumunun ne olacağını göreceğiz.

Ancak ilk yurt dışı gezisini Suudi Arabistan’dan başlayarak Ortadoğu’ya yapan Trump, umarım bu gezisi sırasında gerçekleri görme fırsatı bulur.

***

Ortadoğu turundaki ABD Başkanı Trump dün Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile bir araya geldi.

İki lider görüşmeden sonra yaptıkları açıklamaya terörü kınayarak başladılar.

İronik bir durumdu.

Yıllarca özellikle çocuklarını, hayatlarının baharındaki fidanlarını teröre kurban vermiş Filistin topraklarından, ölenlerin arasında çocukların da bulunduğu İngiltere’deki terör saldırısı lanetleniyordu.

Trump, teröristleri “losers” olarak niteledi; “kaybedenler” olarak tanımladı.

“Masumların kanının akmasına daha fazla tolerans gösteremeyiz” dedi Trump.

Saldırıda çok fazla masum çocuğun hayatını kaybettiğine işaret, “Bu kişiler toplumdan soyutlanmalıdır” diyen eden ABD Başkanının “Bizim toplumumuz kan gölüne tahammül edemez” şeklindeki sözleri dikkat çekçiydi.

“Bizim toplumuz” tabirinden “batı toplumu”nun kastedildiği anlaşılıyor.

Yani kan gölü Ortadoğu’da iken gözleri kör, kulakları sağır olanlar, kendi topraklarında kan görmeye tahammül edemiyor.

İğnenin ucu kendilerine batınca anlıyorlar işin vahametini.

“İnsan hayatı korunmalı” diyor Trump; “Bütün medeni ülkeler, hayatların korunması için, barış için bir araya gelmeli” diye ekliyor.

Günaydın…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yıllarca terörün dininin mezhebinin olamayacağını, senin terörün benim terörüm yaklaşımının yanlış olduğunu haykırırken duymazdan geliniyordu.

Şimdi “Teröre karşı Filistin yönetimiyle işbirliğinden yana olacağız” diyor Trump.

Evet; terör, bütün ülkelerin işbirliği ile yenilebilir.

“Ama”sız, “fakat”sız, ayırım gözetmeksizin.

Aksi halde bumerang gibi besleyenleri de vurur.