Terbiyeden teziktik, ‘eğitim’e tızıktık - 1

Asâlet bir altın idi, pul oldu,

Türlü türlü bedenlere çul oldu;
Îmânın yolu keseden geçeli
Kimi pula, kimi kula kul oldu...

Kim biliyor ilim ile irfânı;
Hamiyyeti, vicdânı, vatanı?
Endâmın güzelse, kesen doluysa
Sensin herkeslerin beyi, sultânı...

***

Üstüne kafa yormaktan ve sual sormaktan üşendiğimiz nice gerçekler var ki bu türkü onlardan bir kısmını anlatıyor...
Ankara Dîvânı” adıyla meşhûr olan bu türkü âdetâ bir fikir, dil ve sanat âbidesi...
Yâhu bizim çocuklar türküleri hiç dinlemiyor, sevmiyor; n’olacak bunların hâli?” diyen büyüklere bir çift lâfım vardı. Onu tekrar tekrar yazacağım, her vesîleyle söyleyeceğim:
Senin çocuklara senin türkülerini anlamaya ve anlatmaya yarayan bir Türkçe öğretilmiyor ki... ALS, OKS, SBS, TEOG, LGS, ÖSS, ÖYS, STS, YGS, LYS, DGS, ÜDS, YDS, TUS, DUS, YÖS, ALES, KPSS, YÇS, KPDS, TCS, JANA, EKPSS, KBYS, ÜGYS, YDUS, EUS, YKS... İşte Türkiye'de bütün mesele bu... Gençler için bunları aşmak artık hayat memat meselesi...

***

Bu türkünün kelimeleri, âhengi, şiiriyeti yeni nesil için epey yabancı...
Türkçemiz, Dil Darbesi mahsûlü, Fransız pardösülü, Osmanlıya küsülü, öz Türkçe tütsülü, dil mikrobu kapsülü; Türkçe foyalı, Avrupa iğne oyalı ve kara boyalı kelimelerle zehirlendi, kirlendi. Öyle nesiller “yarattık” ve onları öyle bir “dil baskını”na uğrattık ki şimdiki gençlere İngilizce, dedelerinin Türkçesinden dahi âşinâ gelir oldu...

Körpecik beyinlere ana sınıflarında bile ha bire İngilizce öğretmek için dört dönmeye devam...
Ankara Dîvânı”ymış!..
O da ne?..

***

Asâlet ne zaman bir altın kadar kıymetliydi, bu dereceye nasıl çıktı? Ne zaman ve niçin “pul” oldu, yâni değerini büyük ölçüde yitirdi?

***

Îmânın yolu keseden geçeli / Kimi pula, kimi kula kul oldu...”

Buradaki tesbîtin ne kadar acı ve doğru olduğunu herkes görüyordur.

Îmânın yolu” kimler için ve niçin bugün de “kese”den geçiyor?

***

İlim ile irfânı bilen; hamiyyet, vicdan ve vatana dâir duyguları kuvvetli olan insanlar niçin azaldı?

***
“Endâmın güzelse, kesen doluysa
Sensin herkeslerin beyi, sultânı...”

Bu mısrâlarda artık sorulacak bir şey kalmıyor.

***

***
Bizim -Maârif (MEB) olarak- kafamızda ve gönlümüzde nasıl bir istikbal var acabâ? Hayâlini kurduğumuz neslin kafa ve ruh portresini nerde görebiliriz?
Bu ülkenin genç kızlarının ve erkeklerinin hayâlinde en çok ne var, belli: Milyon dolarlar kazanan manken, sinema-dizi oyuncusu, futbolcu olmak...
Güzel-yakışıklı olmak, gösterişli evlerde oturmak, pahalı ve havalı arabalara binmek...

Sonra da vur patlasın çal oynasın...
***

Yeni yetişen nesiller böyle ziyan zebil oluyor...
Otuz iki yılını Türkiye’nin insan yetiştirme sistemi (MEB) içinde geçirmiş biri olarak devlet büyüklerime feryâd ediyorum:
Muhterem büyüklerim!
Îcâb ederse her şeyi bir kenara bırakın; fakat ülkemin en vahim meselesini mutlaka halledin:
İyi insan yetiştirmek...
İnsanımız düzgün olursa her şey düzelir.
Olmazsa gerisi boş...
***
Kendi zamânında “Asâlet bir altın idi, pul oldu” deyip dertlenen Yağcıoğlu Fehmi Efe (Fehmi Dayı) bugünkü mektep gençlerini görseydi muhtemelen “Terbiye bir altın idi, pul oldu” diye kahırlanırdı...

Mektep binâlarımızı allayıp pulladık; fakat terbiye, ilim irfan pula döndü.
Rûhumuz pul pul dökülüyor...
Terbiyeden teziktik,
eğitime tızıktık, ne diyelim...