SÖZÜ dinlenen biriydi. Muktesit idi. Söz israfı yapmazdı. Kelime seçişi ve cümleleri kuruşu yerli yerindeydi. O kadar ki, neredeyse sohbetinin tamamı aklınızda kalırdı.

SÖZÜ dinlenen biriydi.

Muktesit idi. Söz israfı yapmazdı. Kelime seçişi ve cümleleri kuruşu yerli yerindeydi.

O kadar ki, neredeyse sohbetinin tamamı aklınızda kalırdı.

Afaki konulardan hoşlanmazdı.

İnsanın bir gönül gündemi olmalı fikrini pekiştirircesine ince eler, sık dokurdu.

Tek başına bir mektepti demek hiç abartılı olmaz.

CİDDİ bir insandı.

Ama bu onun nükteden mahrum olması manasına gelmezdi.

Nüktedandı.

Burada da yine aynı seçicilik söz konusuydu.

O sırada dalgınlıkla kaçırsanız bile sonradan üzerinde çokça düşüneceğiniz mevzu kalırdı.

Bu ise güçlü bir hitabetin geriye kalan izleriydi.

NEREDEN çıktığı bilinmez çıkışlar yapardı kimi zaman.

Bu genellikle ters köşe yatırmak istediği vakitler olurdu.

'Olur mu hiç öyle şey?' diyebileceğiniz pek çok husus gelip sohbet masasında yerini alırdı.

Tüm bu sebeplerle şaşırmaya alışmıştık.

BİRGÜN onu hiç tanımadığım gençlerle konuşurken gördüm.

Delikanlılar da onu tanımıyordu.

Bu nedenle ciddiye alınmaz bir umursamazlık tavrıyla dinliyorlar ve hafiften eğleniyorlardı.

Sessizce yaklaşıp sırtımı dönerek oturmuş ortamı bozmak istememiştim ama buna devam edemeyerek bende kenarından katılmıştım.

'BİZİM zamanımızda böyleydi' diye söze başladı. 'Biz terapi yerine berbere giderdik.'

Etrafında kümelenmiş olan bu yabancı gençler ne demek istediğini pek anlayamadıklarından hayretle ve irileşmiş gözlerle kendisine bakıyorlardı. Bir kısmı ise 'Herhalde kafadan gidik' diye düşünüyor olmalılar ki müstehzi sorular sormayı sürdürüyorlardı.

O ise sanki durumun farkında değilmiş gibi konuşmaya devam ediyordu.

'Şimdi zaman değişti, anlayışlar genişledi, imkanlar çoğaldı. Artık neredeyse herkesin bir terapisti var.' dediğinde herkes birbirine bakmış ve 'Evet' demişlerdi.

Yakaladığı bu damardan konuşmasını sürdürdü. Bir nevi yeni tabirle onlarla 'Kanka' olmuştu.

Sonradan anladım ki, gençlere kendisini dinletebilmek için onların kısmen alaya almalarına göz yummuştu.

BERBER bilindiği gibi erkek saçı kesen, sakal ve bıyık tıraşı yapan kişilere denilmektedir.

Onlar güç bir mesleğin erbabıdırlar.

Zor iştir.

Her mevkiden ve kültür seviyesinden insan ile muhatap olup hepsini memnun göndermek kolay değildir. Her müşteriyle konuşabilecek bir birikime sahip olmak gerekir.

Bu hünerleri sebebiyle berberler kişide bağımlılık yaparlar. Adres değiştirseniz bile kolaylıkla berberinizi değiştiremez ona devam edersiniz.

Her erkeğin hayatında bir berber vardır. Yaşadığımız şu pandemi günlerinde yeni makineler edinerek her ne kadar kendi kendimize tıraş işini halletmeye çalışsak bile değişen sadece gidiş aralıklarıdır.

ÇOĞUMUZUN babamızla unutamadığımız en önemli hatıralarından birisi elimizden tutup bizi berbere götürmesidir. Kendimizi ilk er hissettiğimiz nadir zamanlarımızdan biridir. Kıymetlidir.

Berber dükkanlarında adalet vardır.

O koltuğa zengini de oturur, fukarası da…

Önemli mevkilerde iş görenler de oturur, işsiz olanlarda…

Buralarda kimi vakit dedikodular yapıldığı söylense de esasen muhabbet kazanının kaynadığı yerlerdir.

Berberler hafızası güçlü insanlardır. Tekrar kesim için tarife ihtiyaç yoktur. Tüm müşterilerinin kafalarının yapısını, beğenilerini hatırlarında tutarlar.

Berberlik, terzilik gibi insanı memnun etme sanatıdır.

İtalyanca sakal anlamına gelen 'Barba' kelimesinden dilimize geçmiştir.

Bu meslek o kadar önemlidir ki, ecdadımız meslek başlangıcında öfkesine olan hakimiyetini ölçmek için asabını bozacak ilk özel bir müşteriyi göndererek damarına basmasını isterler ve bir nevi 'Asabiyet Testi'nden geçmesini temin ederlerdi.

EVET, babalarımız terapi için berbere, annelerimiz tandıra ekmek yapan yarenlerine giderlerdi.

'Nereden çıktı şimdi bu konu?' demeyin.

Bugün de böyle olsun.

İyi haftalar.

Ya Selam!