Tehcir (Zorunlu Göç-Diaspora)

Ermeni isyan hareketleri tüm mücadeleye rağmen sona ermeyince Osmanlı Hükümeti çözüm olarak tehcir kararı almış ve ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşayan Ermenileri, savaş bölgelerinden uzak yeni yerleşim merkezlerine götürmeye karar vermiştir.

Bu ulusa ve özellikle de Osmanlı gibi bir Devleti Aliye’ye yapılacak en büyük iftira onun soykırım uyguladığıdır. Osmanlı’nın sicili bu açıdan temizdir. Eğer onun soykırım gibi bir karakteri olsaydı bugün Balkanlarda Bir Yunanlı, Sırplı ve Bulgarlı kalmamış olurdu. 400 yıl boyunca onları yönettiği halde bölgeyi terk ettiğinde herkes asli kimliğine dönebildi. Bu konuda asıl sicili karanlık olanlar bu soylu devlete iftira atmaktadırlar. Fakat yine dünya harbi sırasında uygulamadan kaynaklanan yanlışlıklar oldu. Bu yanlışlıkları görmek, çözmek ve tamir etmek de biz torunlarına düşmektedir. En büyük yanlışlık kanımca kışın ortasında bir ulusu kadın, çoluk ve çocuk demeden yerinden etmektir. Haklı gerekçeleri bile olsa, masumların ölümünü düşünerek daha farklı metotlar ve zamanlamalar uygulanabilirdi. Fakat 1915 Tehcir olayı diasporadaki Ermenilerin iddia ettikleri gibi bir soykırım değildir. Osmanlı, yine kendi vatandaşları olan Ermenileri, o sırada kendi toprakları olan Suriye’ye göndermişti. Ermenilerin bölgede kalması, beklide bölge halkları ile daha büyük sorunlara yol açabilirdi.

Sorunun nasıl başladığını anlamak için birazda Ermeni sorunun aslına dönelim. 1916 yılında Ermeni kuvvetleri Rus ordusuyla birlikte Erzincan’a kadar geldiler. Bu durum, Ermenilerin Rusları destekledikleri ve lojistik destek sağladıklarını göstermektedir. Türk milletinin de zaten Ruslardan çok Ermenilere tepkileri vardır. Çünkü kardeş bildikleri bir ulus onlara ihanet etmiştir. İhanete uğramanın verdiği bir hırs vardı. Ayrıca, Ermeniler, Ruslardan daha çok zulm ediyordu. 1919’da Ermeni kuvvetler Kars’a kadar olan yerleri işgal ediyorlardı. İtilaf devletlerinin aldıkları yerlerde Ermenileri vali yapmaları doğuda milli mücadele ruhunu ateşlemişti. Bu durumu İngiltere Yüksek Komiseri Calthorpe’un 29 Temmuz 1919’da Londra’ya gönderdiği bir raporda General Milne bu direnişi şöyle yorumluyordu: “Büyük Ermenistan sözü, milli hareket ateşini alevlendiriyor… Kürtleri tekrar sırt sırta Türklerle bir hizaya getiriyor…”

Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa, 15 Haziran 1919 tarihinde Sadrazam’a yazdığı raporda Ermeni mallarının akıbeti hakkında bizlere bilgi vermektedir: “Beyazıt’ta baş göstermeye başlayan Ermeni sızıntısı, az bir zamanda Van’dan Hopa’ya kadar bütün sınır üzerinde genişleyecek bir niteliktedir. Buna engel olmak resmi kuvvetlerimizin her türlü girişimlerine karşı koymasıyla mümkündür… Ancak, bu bölgeye bir de Ermeni göçmenlerin dönmesi sorununu da çözümlemek gereklidir. Osmanlı Ordusu, Erzurum ve bölgesini geri alırken çekilen Ermeniler, Müslüman köylerini tüm yakıp yıkmışlar idi. Buralar geri alındıktan sonra yerlerine dönen Müslüman halkın çoğu, kendi köylerini yıkılmış görünce, zorunlu olarak boş ve yıkılmaktan kurtulmuş bulunan Ermeni köylerine yerleşmişlerdir. Bugün Ermeni göçmenleri geri dönecek olurlarsa, Müslümanlar tüm açıkta kalacaklardır. Bir de bu bölgeye Ermeni nüfusu eklenirse, bu durum şiddetlenecektir… İşte bu gibi zorunluluklar, Ermenilerin bu yıl için Osmanlı memleketlerine alınmamalarını, kesinlikle gerektirmektedir.” (Türkiye’nin Düzeni Doğan Avcıoğlu)

Bütün bu olaylardan sonra Talat Paşa başkanlığındaki ittihat ve Terakki Hükümeti Ermenileri bölgeden sürdü. "Tehcir Kanunu" olarak bilinen; ve fakat Türk ordusu savaş alanında olduğu için cephe gerisinde oluşan isyan ve ayaklanmaları önleme gayesi güden "Savaş zamanında hükümet uygulamalarına karşı gelenler için asker tarafından uygulanacak önlemler hakkına geçici kanun" 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilmiştir. Kanun, 1 Haziran 1915 günü dönemin Resmi Gazetesi Takvim-i Vekayi'de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 10 Haziran 1915 tarihinde yayımlanan bir emir yazısı ile de, göçe tabi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır. Bir başkan ile, biri idari diğeri de maliyeci olmak üzere iki üyeden oluşan "Terkedilmiş Mallar Komisyonu" kurulmuştur. Bu komisyonlar, boşaltılan köy ve kasabalardaki Ermenilere ait malları tespit edecek, ayrıntılı defterlerini tutacaktır. Defterlerden biri bölgesel kiliselerde korunacak, biri bölge yönetimine verilecek, biri de komisyonda kalacaktır. Bozulabilir eşya ile hayvanlar açık arttırma ile satılacak ve parası korunacaktır. Komisyon gönderilmeyen yerlerde, bildiri hükümlerini bölgelerdeki görevliler yerine getirecektir. Bu malların Ermeniler dönünceye kadar korunmasından hem komisyon, hem de bölge yöneticileri sorumlu olacaktır.