Olacak, olabilecek ve hele daha pekiştirmeli  ifadesiyle  yerine getirilmesi ve yapılması hiç hiç mümkün olmayacak oldukça aykırı bir teklifle karşı karşıyayız.

Olacak, olabilecek ve hele daha pekiştirmeli ifadesiyle yerine getirilmesi ve yapılması hiç hiç mümkün olmayacak oldukça aykırı bir teklifle karşı karşıyayız. 23 Nisan 2022'de, TBMM'nin her yıl olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan Bayramı sebebiyle yaptığı 'özel oturum' da HDP Diyarbakır Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ermeni asıllı Garo Paylan'ın Meclis Başkanlığına verdiği 'Ermeni Soykırımının Tanınması, Soykırım Faillerinin İsimlerinin Kamusal Alandan Kaldırılması kanun teklifi' nden bahsetmek istiyoruz.

Teklife Tepkilerin Dile Getirilmesi

'Olmayacak duaya amin dememek' kabilinden bu oldukça aykırı teklife başta TBMM Başkanı Mustafa Şentop olmak üzere siyasilerin tepkileri söyle olmuştur:

Mustafa Şentop: ' Türkiye'de böyle bir kanun teklifini vermek, verebilmek Türkiye içerisinden değil Türkiye dışından bir desteğin bir cesareti olabilir. TBMM'de aziz milletimize ve bizim tarihimize hakaret edilmesine asla müsaade edilemez… Teklifi, 23 Nisan toplantısının sonunda hemen geri iade ettim.'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: 'Bu densizliğin, kendi ülkemizin Meclis'inde, milli iradenin tecelligahı olan bu yüce kurumda sergilenmesini ise saygısızlığın ötesinde açık bir ihanet olarak görüyoruz. Geçmişte kimi zaman sözlü olarak ortaya konan ihanetin kanun teklifi seviyesine yükseltilmiş olması, ister istemez bu alçakları kimin cesaretlendirdiği sorusunu aklımıza getirmektedir. Ermeni isyanlarında Kürt kardeşlerimizin yaşadığı yerlerde de çok büyük kayıplar verilmiştir… HDP'nin Ermeni çetelerinin borazanlığını yapmasının takdirini milletimize bırakıyoruz. HDP'nin, asılsız Ermeni iddialarının da bayraktarlığına soyunarak, adeta ısrarla bu ülkenin partisi olmak istemediğini söylemektedir. Bu muhasebeyi en başta da dedeleri ve nineleri Ermeni çetelerince alçakça katledilen Kürt kardeşlerimiz yapacaktır, yapmalıdır. Evet biz de doğrusu bunların bu parlamentonun bir mensubu olmaya yakıştıramıyoruz. PKK terör örgütünün parlamentodaki uzantısı durumunda olan bu hainlerin her şeyden önce bir defa bu milletin vergi ve ücretiyle beslenmesine benim milletim artık tahammül edemiyor. '

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: 'TBMM çatısı altında, milletimize iftira atmak, fikir terörüdür. Milletin Meclis'inde, tarihimize kara çalmak, Türkiye ile Ermenistan arasında başlayan normalleşme sürecinin temeline dinamit koymaktır.'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: 'Garo Paylan TBMM'de bir ajan provokatördür.'

CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay: 'Parlamentoların işi tarihi acılardan yeni öfke ve nefret kanaları açmak değildir.'

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener: 'Milletimizin başını yere eğdirmeye kalkan hadsizliği şiddetle kınıyorum.'

Amerikan Başkanlarının geleneğinden olarak bu yıl da 24 Nisan günü, Başkan Joe Biden, gecen yılkı mesajını aynen tekrar edercesine 'Ermeni Soykırımı ' tabirini yeniden kullandı. Yine gelenekten olarak siyasilerimizin tepkileri, 'Soykırım işi, siyasiler ve parlamentoların işi değil, tarihçilerin işidir, bu iş çirkin siyasi hesaplar uğrunda kullanılmaktadır' yollu tepkiler oldu.

Olup Bitenlerin Maddeler Halinde Değerlendirilmesi

1-Amerika'dan değerlendirmeye başlanılacak olunursa, siyasi emelleri uğrunda 'Ermeni Soykırımı' tezini en çok işleyen ve bunu her 24 nisanlarda geleneksel olarak yayınladıkları bildirilerle gündemde en çok tutmaya çalışan Amerikan devlet başkanlarıdır. Bununla birinci olarak, ülkesi içindeki dünyanın en güçlü Ermeni Diasporası'na şirin görünerek her alanda onun desteğini almaya çalışılırken, ikinci olarak da Türkiye'nin yanında Ortadoğu üzerinde kendi emellerini gerçekleştirmek uğrunda, sözde soykırım işi çirkin bir siyasi pazarlık aracı olarak kullanılmak istenilmektedir. Amerika ile birlikte NATO'da olmamız hasebiyle 'Stratejik müttefikimiz ve dostumuz Amerika' dediğimiz bu hale bu yakışmamaktadır. Zaten de Türkiye'nin giderek güçlenmesi, iktidarların onun icazet ve kontrolünden çıkması sonucu Amerika, rakipleri olarak gördüğü Rusya ve Çin yanında, Türkiye'yi de kendisine zararlı olmaya yönelik dünyada 'üçüncü ülke' olarak ilan etmiş olup, birçok Amerikan çevrelerinde 'Türkiye artık müttefikimiz ve dostumuz değildir' görüşleri ortaya atılmaya, yorumları yapılmaya başlanmıştır. Başkan Biden'in 'Erdoğan'ı artık darbe ile değil muhalefetle işbirliği yaparak ve onları destekleyerek devireceğiz' demesi neyin nesidir?

Amerika içte hesaplarını böyle yaparken, dıştan ise yazı konumuz icabından olarak 'Türkiye'nin yumuşak karnı' denilen 'Ermeni Meselesi' ni ikiz kardeşi dünün İngilteresi gibi sömürgecilik ve yayılmacılık emelleri uğrunda yıllardır kullanmaya devam etmekte, bölgede barış değil savaş istemektedir. Çünkü, Amerikan Emperyalizmi da sürekli savaşlar ve terörden beslenen bir yapılanma geleneğine sahiptir.

2- Yukarıda siyasilerimizin de dili getirdikleri üzere, Garo Paylan'ın durup dururken 'Ermeni Soykırımı Kabul Yasa Tasarısı' nı TBMM getirmesi, kendiliğinden ve tesadüfün eseri değildir. Paylan'a, içeride 'ortakları' da olduğu halde ona dış kaynaklı bir projeden olarak Türkiye'nin başını içte ve dışta iyice ağrıtmaya yönelik 'ajan provokatörlük' rolü oynatılmıştır.

3-Neden 'ajan provokatör' dür? Başlangıcından şimdiye kadar başrollerinde Amerika –Batı oynadığı halde, bunlardan cesaret alan 34 devletin parlamentolarında 'Ermeni Soykırım Kanunları Tasarıları ' haksız yere onaylanmıştır. Türkiye'nin bunlara tepkileri çok sert olmuş, bu ülkelere şiddetli tepkiler göstermiş, büyükelçilerini ülkesini geri çağırmış, çoğu devlete notalar vererek onlara en ağır tepkilerini göstermiştir. Bu tepkiler biline biline 34 ülke dışında 35'inci ülke olarak Türkiye'nin de Parlamentosuna hem de çok özel anlamlı bir tarih 23 Nisan 2022'de 'Ermeni Soykırımını Kabul Kanun Tasarısı' nı sunmak neyin nesi olmaktadır? Hele, bu gibi dışarıdan olan teklif ve tasarılara Türkiye'nin çok ağır tepkiler göstereceği biline biline ve bu teklifi verenlerin bunun hiçbir zaman olmayacağını bildikleri halde verilmesi, çok garip kaçmakta ve bu ancak 'dış destekli' ve 'ajan provokatör' benzetmesine çok yakışmaktadır. Böyle bir kanun tasarısını Türkiye gibi bir ülkede gündeme getirmek ancak ve ancak bir 'deli saçması' ve 'ajan provokatörlük' olayının apaçık bir belgesi olur.

Bütün bu gerçekler biline biline, yapılmak istenenler, içte ve dışta Türkiye'nin aleyhine ortam oluşturarak milletimizin düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değildir.

4- Paylan'ın 'TBMM'de ajan provokatörlük' rolünü oynamasının ardında büyük ölçüde Amerika vardır. Yedeğindeki ülkeler ise bir kısım NATO ülkeleridir. Amerika, tarih boyunca, siyasa emellerinin gerçekleştirilmesi uğrunda Türk-Ermeni ilişkilerinin iyi olmasını hiçbir zaman istememiştir. Bunun en yakın örneklerinden birisini, Türkiye –Ermenistan ilişkilerini yumuşatmak ve iyileştirmeye yönelik olarak 2009'da iki ülke arasında imzalanan 'Dostluk Protokolleri' ni Amerika sabote ederek, ilişkilerin düzelmesini önleyen bu devletin yanında dünya Ermeni Diasporası olmuştur. Özellikle adı geçen diaspora, dünyanın her tarafında kurduğu 450 örgütüyle, olmayan 'Ermeni Soykırımını Meselesi' ni kendisi için bir iaşe ve ibade temini kaynağı haline getirmiş, 'yalan propaganda ve terörden beslenmek' Amerika gibi onun da 'huyu' haline gelmiştir.

Yine Amerika açısından bunun son örneği ise, 2022'de Azerbaycan toprağı olan Karabağ'ın 1992'den beri Ermenistan işgalinden kurtulması sonucu gelen süreçte, buna 'Amerika'nın rakibi' derilen, Rusya'nın da destek verdiği 'Türkiye –Ermenistan –Azerbaycan ilişkilerinin düzeltilmesine yönelik' denilen bir sürecin başlamasını, başta Amerika olmak üzere hiçbir Batılı ülke hazmedememiştir. Hele işin içinde Rusya'nın da olması onları, kendi inisiyatiflerinin kaybolmasına sebep olacağından bunları büsbütün çileden çıkarmış, çıldırtmıştır. Olup bitenlere çomak sokmak gündeme gelince, Türk Parlamentosunda bir Ermeni milletvekili Paylan bu uğurda, dün emperyalist devletler tarafından Ermenilerin kullanıldığı gibi bugün de tarihin bir daha tekerrürü açısından bir Ermeni bugün için de kullanılmıştır.

5-Türk basınında bu kullanımın boyutlarının çok büyük olacağı yorumları ve değerlendirmeleri yapılmıştır. Yeni Şafak'ın köşe yazarlarından İsmail Kılıçarslan 'Zihinsel Soykırım' başlıklı yazısında, 'Paylan'a tepki için' denilerek, Türkiye'deki bazı 'radikal gruplar' daha da tahrik edilerek ona yönelik 'suikast tertibi' nden olarak şu görüşlere yer vermiştir: 'Türkiye'nin Ermeni Soykırımını (!) tanıması için TBMM'ye teklif verirken emperyalist odaklarlar veya emperyalizm yancılarından emir aldığından zerrece şüphe duymadım. Garo Paylan'ı, aynı odakların öldürebileceğinden de zerrece şüphem yoktur. Yeter ki Paylan'ın ölümü işlerine gelsin, yeter ki o ölümü de üzerinde tepinecekleri ve Türkiye'yi zor durumda bırakacakları bir hadise olarak planlayabilsinler.' (Yeni Şafak, 26 Nisan 2022) Sayın Kılıçarslan, bunun geçmişte planlanıp yaşanmış ve Türkiye'yi çok güç durumlara sokmuş, tarihin tekerrürü açısından Paylan'ın şahsında yeni bir 'Hrant Dink Cinayeti veya Suikastı planlanmış olabileceği' üzerinde de durmaktadır. Bu suikast, Amerika'nın taşeron örgütü FETÖ ile adı geçen devlet arasında düzenlenmiş, bu vesile ile, bütün dünyada yıllardır 'Türkiye'de demokrasi, insan hak ve hürriyetleri olmadığı, farklı fikirleri saygı duyulmadığı vb.' yalan propagandaları ile ülke ve milletimiz dünya kamuoyunda Amerika -Batı tarafından mahkum edilmeye çalışılmıştır.

6- Bu son 'Ajan Provokatör Olayı' neden HDP'nin içinden çıkmıştır? Çünkü, 'İçimizde PKK'nın siyasi uzantısı ve Amerika'yla işbirliğiyle onun içimizdeki vekalet savaşçısı' denilen HDP'nin yapısı buna çok uygundur. PKK ve bütün siyasi uzantıları zaten hep 'Ermeni Soykırımı' tezine sürekli Ermenilerin gözüyle bakarak Türkleri suçlamışlar, şimdi hapiste HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş başta olmak üzere, birçok HDP ileri geleni sürekli, 'Türkler Ermenilere soykırım yaptı' tezini işlemişlerdir. TBMM'den Ermenileri kınayan siyasi partilerin ortak bildirilerine HDP ve benzerleri hiçbir zaman imza atmamışlardır. Bunların Ermeni siyasi örgütleriyle balayı ta 1980'li yıllara dayanmaktadır. Birçok kitap ve makalede, PKK'nın lideri Abdullah Öcalan Şam'da yaşarken, Ermeni terör örgütü ASALA'nın lideri Agop Agopyan'la 'Şam Protokolü' adı altında bir 'işbirliği protokolü' imzalamaları sonucu adı geçen örgütün devreden çıkıp onun görevlerini de PKK'nın üstlendiği üzerinde durulmuştur. ASALA militanları artık PKK'nın içinde çalışmaya başlamışlar, bir zamanların Diyarbakır'da Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakcıoğlu'nun yaptığı açıklamalara göre, bölgede öldürülen PKK'lı militanları üzerinde yapılan incelemeler sonucu bunların 'sünnetsiz' olmaları sebebiyle 800'ünün Ermeni olduğunu dile getirilmişti.

7-HDP, kendisi içinden 'planlı' olarak çıktığı için 'Paylan Provokatörü' ne hiçbir tepki göstermemiş ve hatta destek bile vermiştir.

8-CHP, adı geçen olay karşısında da 'ikircikli oynaması' nı sürdürmüştür. CHP için zaten hep, 2011'de 'Amerika –FETÖ Kumpasıyla' denilerek, Genel Başkan Deniz Baykal'ın görevinden uzaklaştırılıp, yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nun getirilmesiyle birlikte, 'CHP Atatürk'ün partisi olmaktan çıktı, uluslararası güçlerin vesayetine girdi' görüşlerine yer verilmiştir. Bu vesayet sonucu, 'Atatürk'ün partisi olmak' ı da bir türlü bırakamayan CHP, birçok milli konumuzda, 'iki tarafı da idare etmek' kabilinden olarak hep 'ikircikli oynamak' a başlamıştır. Bunun son örneğini 'Paylan Olayı' nda göstermiştir. Parti Grup Başkan Vekili Engin Altay adı geçen olayı kınarken, Parti Genel Başkan Yardımcılarından İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Paylan'ın iddialarını destekleyen görüşler açıklamıştır. Ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Türk Ceza Kanunu'nun 301 maddesinden 'Türk Milleti, TBMM ve T.C Devleti Yargısını alenen aşağılamaktan' hakkında soruşturma başlatmıştır.

9- 'Ajan Provokatör Olayı' sebebiyle, sanki 'milliyetçilik duyguları kabarmış' olarak, dış emellere hizmet için 'dışarıdan fonlanan' denilen ve muhalefete yandaş ve candaş medyanın köşe yazarlarının da olup bitenlerin sebeplerini AK Parti ve Erdoğan'a bağlamaları, sanki bunu bunların 'propaganda malzemesi olarak kullanmak istiyorlarmış gibi' çıkmasına göz yummaları veya tahrik etmelerine yönelik görüşleri 'akla ziyan' hallerden olsa gerektir. Gerçi bunların bir kısmında 'haklılık payı' yok değildir. Bunlar, özellikle Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Sayın Erdoğan'ın, nedeyse 10 yıldan beri, 'Tehcir Yasası' nın çıktığı her 24 nisan yıl dönümünde, Amerikan başkanları gibi – sanki bir zorunlulukmuş gibi bir yanlışlığa da kapılarak - gelenekleştirerek yayınladığı bildirilerde, özellikle de sanki Amerika –Batı ve Ermeni Diasporasına 'yaranmak' ı esas alan, savaşta Türklerden ve Müslümanlardan kimse ölmemiş gibi, yalnızca 'I. Dünya Savaşında ölen Ermeni vatandaşlarımızı taziyet ve saygıyla anıyorum' ana görüşünü her yıl 24 nisanlarda dile getirmesi, bütün gerçeklere vakıf, bu satırların yazarı bir tarihçi yazar olarak beni de derinden yaralamıştır. Tarihte 'düşmanlara yaranmak' la bir yere varılamamıştır. Bu konuda, Sayın Erdoğan'ı hangi ehliyetsiz, liyakatsiz ve belki de kasıtlı başdanışmanları yönlendirmiş, alıp okusun diye böyle saçma sapan geleneksel bildirileri yazıp onun eline vermiştir? Bunun üzerinde ciddi olarak durulmalıdır.

AK Parti'de ve özellikle lideri Sayın Erdoğan'ın şahsında, parti kurulduğu ve sürekli iktidar olduğu yıllardan beri, 'Danışmanlık, başdanışmanlık sorunları' sürekli yaşanmaktadır. Bunlardan olarak, toplumda 'güç gösterileri' ve 'şovmenlikleri' ile tanınan kimselerin yanında, Sayın Erdoğan'ın özellikle kendisine muhalif olanları, bunların 'zararlarından kurtulmak' için bunları başdanışman, milletvekili vb. yapmalarına, 'ideolojik tercihler' in de ön planda olduğu halde, biraz da 'eş, dost, akraba ve partizan olmak' yapılanmaları da damgasını vurunca, Sayın Erdoğan'ın etrafı ehliyetsiz ve liyakatsiz kimselerle sarılı olduğu gerçeği kendisini göstermektedir. Bunlardan kurtulmadıkça düzlüğe çıkmanın imkanı yoktur.

10-Günümüzde yaşanan 'Paylan Olayı', tarihin üzerimizde tekerrürü açısından, Sultan II. Abdülhamid'in 11 Mart 1877'de toplanan ilk Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nı 8 Şubat 1878'de kapatmasının ne kadar haklı olduğunu günümüzde yaşanan bu olay da apaçık ortaya çıkmıştır. Çünkü, Abdülhamid'in de söyledikleriyle itiraf ettiği üzere, Meclis-i Mebusan'daki gayri Müslüm mebuslar, Osmanlılık adına çalışmaktan ziyade hep kendi azınlık milliyetlerinin kötü emelleri için çalışıyorlardı. Yine bu sebepten Sultan, 'Meşrutiyet ve Meclisi –i Mebusan, ancak millet – i vahideden (tek milliyetli toplum) ibaret bir yapılanmada iyi bir uygulama olabilir' sözünü de boşuna söylememiştir.

1908- 1918 İttihat ve Terakki Partisi dönemine gelince, Temmuz 1908 İhtilaliyle Sultan II. Abdülhamid'e Meşrutiyeti yeniden ilan ettirip, Meclis-i Mebusan'ı yeniden açtıran İttihatçılar da giderek, yeknesak olmayan Meclis'in zararlarını görerek (Bunun simgelerinden birisi Rum Mebus Boşo Efendi'nin Meclis'te açık açık 'Osmanlı Bankası kadar Osmanlıyım' demesi olmuş, bütün gayri Türk mebuslar kendi istiklalleri sevdasına düşmüşlerdi) onu kapatmamalarına rağmen giderek etkisiz hale getirmişler, Osmanlı I. Dünya Harbinde böyle bir ortamda ömrünü tamamlamıştır.

Ermeni Meselesinin bütün detayları ve tarihi seyrini, iç ve dış kaynaklardan faydalanarak hazırladığım ve 11'inci baskısını yaptığım, sahibi olduğum Vatan Yayınlarından çıkan 'Ermeni Meselesi Nedir Ne Değildir?' isimli kitabımı okuyarak öğrenebilirsiniz.