Bektaşî tarikatı Osmanlı devleti tarafından "askerin ve halkın tarikatı" olarak kabul edilmişti. Bu sebeple de devlet himayesinde ve desteğinde faaliyet gösterirdi.

BEKTAŞÎLİKTE VERGİ VE VERGİ ÇEŞİTLERİ: Bektaşî tarikatı Osmanlı devleti tarafından "askerin ve halkın tarikatı" olarak kabul edilmişti. Bu sebeple de devlet himayesinde ve desteğinde faaliyet gösterirdi. Bu durum 1826 yılına kadar devam etti. Tarihlerimizin yanlış bir adlandırma ile "vak'a-i Hayriye" olarak adlandırdığı "yeniçeri ocağının lağvı" sonunda, Bektaşi tekkesi isyan edercesine tepki gösterdi. Çünkü ölenler tekkenin mensupları idi. Bu tepkinin kamuoyuna yayılma istidadı göstermesi üzerine de devlet birtakım tedbirlere başvurdu. Bu tedbirler içinde, öncelikle Bektaşi tekkesi olmak üzere birtakım tekke ve tarikatlar kapatıldı. Özellikle Bektaşiler ciddi haksızlıklara zulüm ve baskılara muhatap oldu. Şehirli bektaşîlerin bir kısmı Anadolu'ya bir kısmı da Rumeli'ye gitti. Bu arada öldürülenler de oldu. Bektaşîlik suç sayıldı. Bunun üzerine toplanan Bektaşi büyükleri tamam mı, devam mı sorusunu sorup, "devam" kararı aldılar. Devam kararı aldılar ama işlerin yürütülmesi için gerekli para yoktu. Tekkenin gelirleri ve gelir getiren malları ellerinden alınmıştı. İşte bunun üzerine, Bektaşilerden gizlice toplanacak vergiler gündeme geldi. Bir insan "Bektaşi'yim" diyor ve Bektaşi toplumu içinde yaşıyorsa bu vergiyi vermeli idi. Adına "Hakkullah" denilen vergi böylelikle başlamış oldu. Hakkullah denilen bu vergiler "Dede veya Baba'lar tarafından toplanırdı. Hacı Bektaş'ta oturan Çelebiler veya İzmir Narlıdere'de oturan Dedebabalar mühürlü imzalı kağıtlarla Dede veya Baba'nın vergi toplamaya yetkili olduğunu bildirirdi. Bu belge her istenildiğinde gösterilirdi. Bu yazıyı gören köy muhtarı veya ileri gelenler bir defter tutarak paraları toplardı. Sonunda defter köyde mührü olan herkesin mührü ile mühürlenip bir tutanakla teslim edilirdi. İhtiyaca göre artan bu vergilerin başlıcaları şunlardı[1]

  1. Mürşid Hakkı: Doğrudan doğruya Çelebilere veya Babalara aitti.
  2. Kara Kazan Akçesi: Çelebilerin ve dergahın mutfak masrafları karşılığı idi.
  3. Çerağ Hakkı: Türbede ve dergahta yakılan mum, gazyağı gibi aydınlatma giderleri karşılığı.
  4. Adak Akçesi: Herhangi bir Bektaşi adak adarsa, bu dileği olduktan sonra adadığı şeyin bedelini ayırır, Dede geldiğinde verirdi. Para doğrudan Hacıbektaş'a "Pir Evi 'ne giderdi.
  5. Niyaz Akçesi: Bu isimle de bir para toplanır ve Hacıbektaş'a giderdi.
  6. Dem Akçesi: Bu daha sonraları vergiler içine girmiş olup, dedenin içecek parası sayılırdı. Bu vergiler Sultan Abdülaziz'in bir "İrade" ile Bektaşîlere "iade-i itibar" etmesinden sonra kalkması gerekirken, alışkanlık devam ettirilmiş ve toplanmaya devam olunmuştur.

[1] Abdulkadir sezgin islam düşüncesinde tarikat ve bektaşî tarikatı